08.09.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
Mehmet GÜNDEM / mehmet.gundem@milliyet.com.tr
Diyelim ki “TC Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Bayan Gül” imzalı 1600 davetiyeden birinin üzerinde adınız yazılı. Davetlisiniz, eşinizle birlikte. Nereye mi? Çankaya Köşkü’nde yapılacak olan 30 Ağustos resepsiyonuna.
Ve aslında bir ilke davetlisiniz. Çünkü Bayan Gül de o gece eşinin yanında yer alacak.
Devlet davet ediyor. Bu davet neye göre, nasıl ve kime yapılır? Devlet protokolü, ilgili sivil ve asker bürokratlar, sivil toplum temsilcileri, yabancı konuklar, büyükelçiler, işadamları, sanatçılar, yazarlar, medya mensupları, şehit yakınları ve gaziler. Sembolik gruplar...
Bazı bakanlar eşlerinden önce tebrikatta bulunurken, askerlerin tamamında eşler öndeydi.
Köşk davetiye konusunda hassas
Merak etmeyin, öyle herkese davet gelmiyor. Köşk, davetiye konusunda hassas. İnce eleyip sık dokuyor. İsimler tek tek gözden geçiriliyor ve onaylanıyor.
O listeye girmek isteyen, o gece orada olmak için çaba gösteren, hatırlı birilerini arayan çok insan da var. Fakat torpil işlemiyor.
Köşk’ün davetliler listesinde sabit isimler ve değişkenler var.
Bir de tabir yerindeyse “kara liste” var. Topluma “yanlış rol modeli” olanlar çağrılmıyor.
Davet geldi de peki nasıl gideceksin, ne giyeceksin?
Endişeye gerek yok, o da düşünülmüş. Kıyafet kodu olarak
koyu renk elbise, uzun etek, mesdres (askerler) ve milli kıyafet (yabancı konuklar) belirlenmiş. Davetiyede yazıyor, bir de cep telefonu ve fotoğraf makinesinin içeri alınmayacağı söyleniyor, getirilmemesi rica ediliyor.
Yoğunluğu engellemek için davetliler iki guruba ayrılmış. Yarım saat arayla içeri alınacaklar, ki bu da davetiyelerinde belirtilmiş.
İçeri girince gerisi kolay, görevliler sizi yönlendiriyor. Kartınızı unutsanız da çaresi var. Listede adınız varsa kolay...
Bu titiz hazırlıktaki “Hanımefendi” faktörü
O gün ben biraz erken gittim. Bol bol izlenim biriktirdim. Hazırlıklara aşama aşama tanık oldum. Üç ay süren ve her aşaması titizlikle planlanmış, hatta dakika dakika senaryolaştırılmış bir gece. Köşk bürokrasisi çalışıyor, fakat bir de “Hanımefendi” faktörü var. Bayan Gül ev sahibi bilinci ve titizliğiyle geceye hazırlanıyor,
mekanı da hazırlıyor.
Konukların giriş yapacağı kapılar, güzergahlarda sergilenen tablolar başta olmak üzere çeşitli sanat eserleri öylesine ince ince planlanmış ki adeta bir galeriden geçiyoruz.
Resepsiyon için dış mekan, bahçe kullanılacak. Sahne, aydınlatma, bahçe düzeni, peyzaj, masalar, ikramlar geceye hazır.
İnce topuklular için zemin sorunu çözülmüş
En çok dikkatimi çeken de zemin oldu. Malum, hanımlar özellikle bu tür davetlerde ince topuklu giyerler. Bu çoğu yerde eziyettir. Arnavut kaldırımlarında, pürüzlü, aralıklı veya kaygan zeminlerde hanımların işi çok zor... Bayan Gül o gece bu problemi çözmüş, zemin önce sert bir cisimle kaplanmış, üstüne de halı serilmiş. Böylece kadın konuklar da düşünülmüş. Ayrıca, engelli misafirlerin, yürüyemeyecek durumdaki konukların ve refakatçilerinin girişleri için rampalar oluşturulmuş. Soğuk hava ve yağış ihtimaline binaen şal ve şemsiyeler hazırlanmış. Artık, Köşk’e bir kadın elinin değdiğini söylemek gerçekten şart oldu...
Askerlerin hepsinde eşleri öndeydi
Nereden baktığın önemli. Durduğun yer sana bir açı da verir. Tören başlarken ben de öyle bir yerde durdum ki... Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül'ü taşıyan araç alana girdiğinde akşam da başladı. Araçtan inip kırmızı halıda yürüyerek tebrikat için belirlenen noktada doğru giderken, onlardaki heyecan ve mekandaki ihtişam kendisini hissettiriyordu.
Gül çifti yerini aldığında, anons edilen ilk isim Meclis Başkanı Cemil Çiçek oldu. Yanında eşi yoktu. Ardından Genelkurmay Başkanı Necdet Özel eşiyle geldi. Sonrasında bakanlar ve kuvvet komutanları...
Bazı bakanlar eşlerinden önce tebrikatta bulunurken, askerlerin tamamında ise eşleri öndeydi.
Kırmızı halıda yürüme hobisi de fobisi de var
Bitmeyecek gibi gözüken bu uzun merasimde kırmızı halıdan yürümek, anons edilmek de ayrı bir hava oluşturuyor konuklarda.
İnsan, hayatında kaç kere davet ediliyor kırmızı halı üzerinde yürümeye?
Bu işin profesyonelleri var da acemisi de alabildiğine çok.
Dik duracaksın, emin adımlarla yürüyeceksin, gözlerin hedefinde olacak. Nerede başlayıp nerede duracağın bileceksin.
O gece ben bir kırmızı halı üzerinde yürüme “hobi”si kadar “fobi”sinin de var olduğunu hissettim katılan insanlarda.
İnsan bu, hem bilinmek hem de görülmek istiyor. Fotoğrafa girmek... Bu tür ortamlar farklı hikayeler de sunuyor. O gece orada olmayı daha sonra dışarıda “satacak” insanlar da çıkıyor elbette.
İnsan daha gelirken belli ediyor kendini. Bindiği arabayla, giydiği elbiseyle, taktıklarıyla dikkat çekmek istiyor. İnsan bu tür bir yere davet edilince kendini ayrıcalıklı mı hissediyor acaba... Bizimkisi “görev icabı” olduğu için bunu bilmiyoruz tabii.
Zaten bu tür toplantılar birer vitrindir. Orada insan doğal olarak kendini gösterir. Fakat kimi aklıyla, birikimiyle, kimi de kılık ve kıyafetiyle gösterir.
Sana “ayrıcalıklı olduğun” hissettirilirse problem yok, ama sen kendi kendine “ayrıcalıklı” havasına girersen olmaz...
Davet sahibi bir şey sormadıkça konuşulmaz
Bay ve Bayan Gül’in tebrikleri kabul etmeleri bir saatten biraz daha fazla sürdü. Bu tür kabullerde konuklar selam verirler, tokalaşılır, göz teması ile devam ederler. Davet sahibi, size ayrı bir şey sormadıkça konuşulmaz. Burası bir sohbet yeri değildir. Bulmuşken birkaç kelam etmek, uzun uzun hal hatır sormak, dert anlatmak, selam getirmek yakışık almaz... O gece birkaç istisna dışında bu konuda gereken hassasiyet gösterildi.
30 Ağustos resepsiyonuna ince topuklu ayakkabılarla katılacaklar için zemin önce sert bir maddeyle kaplanmış, üstüne de halı serilmiş.
Yüzler gülüyor
Resepsiyon alanında yüzler gülüyordu. Önemli mi? Evet önemli. Resmi bayramlar geliyor diye toplumun gerildiği, devletin krize girdiği günleri unutmayalım. Çankaya Köşkü’nün bahçesinde, Hayrünnisa Gül’ün de, bakanların da, askerlerin de, bürokratların da, halkın da yüzü gülüyordu.
Bu bir normalleşmedir. Kimse kimsenin başının açık ya da kapalı olmasıyla, eteğinin boyuyla ilgilenmedi.
Kutuplaşma ve gruplaşma da bitti.
30 Ağustos akşamında Çankaya’nın bahçesinde, askerler ayrı bir yerde, AK Partililer ayrı bir yerde grup oluşturmadılar, herkes iç içeydi.
30 Ağustos resepsiyonu Köşk için ilk olduğu kadar, askerin uyguladığı akreditasyondan dolayı bugüne kadar hiç davet almamış insanlar için de bir ilk oldu. Yüzlerindeki buruk tebessüm
bu çelişkiyi hatırlatıyordu.
O gece ne zafer sarhoşluğu
ne de rövansişt bir duygu gördüm Çankaya’da. Kaybetme, yenilme duygusu da yoktu kimsede.
Normalleşmek hepimize iyi geliyor.
Devlet güler yüzlü de olabiliyormuş.
Tavsiyeler
Her şeyin bir adabı, kuralı olduğu gibi resepsiyonların da bir kültürü var. Giyim kuşamdan söz ve davranışa kadar kültür zamanla oturuyor, birden kazanılmıyor. O yüzden bazen küçük hatırlatmalar gerekiyor.
* Giyim kuşamda abartıdan kaçınılmalı.
* Açık renkli, günlük kıyafet imajı verecek kıyafetlerle gelinmemeli.
* Hediye getirilmemeli.
* İletilecek olan konu ya da hediye varsa, ilgili görevlilere verilmeli.
* Özel fotoğraf talebinde bulunulmamalı.
* Resepsiyon anınında, davet sahibi ablukaya alınmamalı.