Siyaset Erdoğan: Demokrasi cumhuriyetin hasmı değil tamamlayıcısıdır

Erdoğan: Demokrasi cumhuriyetin hasmı değil tamamlayıcısıdır

31.10.2013 - 20:44 | Son Güncellenme:

Başbakan Erdoğan, "Demokrasi, cumhuriyetin karşıtı ve hasmı değil, cumhuriyetin bütünleyicisi, tamamlayıcısıdır" dedi. Erdoğan, "Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Başı açık olan da başı örtülü olan da bu ülkenin vatandaşıdır, bu cumhuriyetin sahibidir, bu ülke üzerinde eşit hak ve özgürlüklere sahiptir. Birini diğerine tercih etmek, eşitlik ve adalet ilkesine tamamen terstir." diye konuştu.

Erdoğan: Demokrasi cumhuriyetin hasmı değil tamamlayıcısıdır

MİLLETE Hizmet Yolunda programında konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Yeni Demokratikleşme Paketi, en çok da ekonomimizi, istikrarımızı, huzur ve emniyetimizi daha güçlü kılma hedefini taşıyor. Yıllardır süren bazı anlamsız yasakları, artık anlamı ve önemi kalmamış bazı uygulamaları, toplumun çeşitli kesimlerinde rahatsızlık oluşturan, özgürlükleri kısıtlayan bazı dayatmaları bu reform paketiyle ortadan kaldırıyoruz. Başı açık olan da, başı örtülü olan da, bu ülkenin vatandaşıdır, bu cumhuriyetin sahibidir, bu ülke üzerinde eşit hak ve özgürlüklere sahiptir. Birini diğerine tercih etmek, eşitlik ve adalet ilkesine tamamen terstir. Birini makbul vatandaş olarak görüp, diğerini horlamak, en başta vicdana, en başta insani değerlere aykırıdır. biz, demokratikleşme paketimiz kapsamında, bu ayrımcılığa artık son verdik. Hiç kimseye imtiyaz sağlamadık" dedi.

BAŞI AÇIK OLAN DA, ÖRTÜLÜ OLAN DA BU CUMHURİYETİN SAHİBİDİR
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Millete Hizmet Yolunda programında konuştu. Demokratikleşme paketi ile birlikte ayrımcılığa son verildiğini belirten Başbakan Erdoğan başörtüsü serbestliği ile ilgili olarak şöyle konuştu: "Yeni Demokratikleşme Paketi, en çok da ekonomimizi, istikrarımızı, huzur ve emniyetimizi daha güçlü kılma hedefini taşıyor. Yıllardır süren bazı anlamsız yasakları, artık anlamı ve önemi kalmamış bazı uygulamaları, toplumun çeşitli kesimlerinde rahatsızlık oluşturan, özgürlükleri kısıtlayan bazı dayatmaları bu reform paketiyle ortadan kaldırıyoruz. Başı açık olan da, başı örtülü olan da, bu ülkenin vatandaşıdır, bu cumhuriyetin sahibidir, bu ülke üzerinde eşit hak ve özgürlüklere sahiptir. Birini diğerine tercih etmek, eşitlik ve adalet ilkesine tamamen terstir. Birini makbul vatandaş olarak görüp, diğerini horlamak, en başta vicdana, en başta insani değerlere aykırıdır. Yıllarca, insanımızı, vatandaşımızı, gençlerimizi, öğrencilerimizi, kılık kıyafetlerine göre ayrıştırmak, tasnif etmek, kutuplaştırmak, hiç kimseye yarar sağlamamış, tam tersine ülkemizin birliğine ve kardeşliğine açık şekilde zarar vermiştir. Başörtüsü için siyasi simgedir ifadesini kullanmak bir cehaletin ancak gereğidir. Zira bu ülkede Müslümanların inancının gereği olarak inancının gereğini yerine getirenler, kimi imkânlardan mahrum edilmiş, çok ağır mağduriyetler yaşamak zorunda kalmıştır. İşte biz, demokratikleşme paketimiz kapsamında, bu ayrımcılığa artık son verdik. Hiç kimseye imtiyaz sağlamadık. Kimseyi avantajlı, dezavantajlı konuma getirmedik. Bir tarafı yaparken diğer tarafı yıkmak, terazinin dengesini bir taraf lehine düzeltirken diğer taraf lehine bozmak asla gayemiz olmadı. Biz, sadece Türkiye’nin normalleşmesini sağlıyor, fırsat eşitliğini tesis ediyor, vatandaşlarımız arasına sokulmak istenen ayrımcılığı ortadan kaldırıyoruz. Önümüzdeki süreçte, yapacağımız diğer idari ve yasal düzenlemelerle, ayrımcılığı, ötekileştirmeyi, nefreti de önleyecek adımlar atacağız. Biz bu Cumhuriyeti hep birlikte kurduk, birlikte yücelttik ve bu Cumhuriyetin eşit sahipleri olarak da geleceğe hep birlikte yürüyeceğiz."

CUMHURİYETİMİZİN 90. YILINI COŞKU VE HEYECANLA KUTLADIK
Cumhuriyete, demokrasiye ve eşitliğe vurgu yapan Başbakan Erdoğan’ın yaptığı konuşmada öne çıkan satır başlıkları şu şekilde: "Bu hafta içinde, Salı günü, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 90’ıncı yıldönümünü büyük bir coşkuyla, büyük bir heyecanla kutladık. Cumhuriyetimizin 90’ıncı Yıldönümünün, 76 milyon vatandaşımıza, ülkemize, aziz milletimize kutlu olmasını gönülden temenni ediyorum. Bizlere Cumhuriyet yolunu açan Kurtuluş Savaşı şehitlerimizi, Cumhuriyet tarihi boyunca verdiğimiz şehitlerimizi, tarihimizin tüm şehitlerini bu vesileyle rahmet ve minnetle yad ediyorum. Başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere, Cumhuriyetimizin kurucularını ve ebediyete irtihal etmiş olan gazilerimizi de minnetle anıyorum. Cumhuriyetimizin 90’ıncı Kuruluş Yıldönümü vesilesiyle, şu hususu burada özellikle vurgulamak istiyorum. Cumhuriyetimizin ilanına giden yol, gerçekten zor, meşakkatli, fedakarlık isteyen bir yoldu. Aslında, 1915 Çanakkale’de kazandığımız muhteşem zafer, Cumhuriyetimizin adeta bir girizgâhıydı. Çanakkale’de kazanılan zaferle, milletimiz yeniden özgüven kazanmış, bir ve beraber olduğunda nasıl büyük destanlar yazabileceğini, üzerine gelen, dönemin en güçlü ordularını göğsündeki imanla nasıl durdurabileceğini görmüş ve anlamıştı.

ÇANAKKALE DESTANI
Çanakkale’de yazdığımız kahramanlık destanı ve sergilediğimiz birlik, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin de ruhunu ve özünü teşkil etti. Daha önce de bir vesileyle hatırlattığım önemli ve anlamlı bir fotoğraf karesini burada siz aziz milletimizin tekraren dikkatlerine sunmak istiyorum. 23 Nisan 1920’de, Ankara Ulus’ta, Eski Meclis binası önünde çekilen bu fotoğrafta, Meclis’imizin açılış törenleri esnasında, Gazi Mustafa Kemal ve çevresindekiler, ellerini semaya açmış, dua ediyorlar. Meclisimizin açılış tarihi, Gazi Mustafa Kemal tarafından özellikle bir Cuma gününe denk getirilmişti. Cuma günü, Hacı Bayram Veli Camii’nde Cuma namazı kılınmış, Hatm-i Şerifler, Buhari-i Şerifler okunmuş, hatmedilmiş, Mevlitler okunmuş, ardından, Sancak ve Peygamberimizin Sakal-ı Şerif’i alınarak eski meclis binasına gidilmişti. Orada da dualar edilmiş, kurbanlar kesilmiş ve meclis çalışmalarına başlamıştı. Dikkatlerinizi çekiyorum: 23 Nisan 1920’de açılan Meclisimiz, tıpkı Çanakkale Savaşımızda olduğu gibi, Türkiye’nin her bölgesinden, her vilayetinden, her etnik unsurdan, her inançtan temsilcileri ağırlıyordu. Meclisimiz, bütün renkleriyle, bütün zenginlikleriyle, tam bir Türkiye fotoğrafı arz ediyordu. Hiç kimse dışarda bırakılmıyordu. Hiç kimseye ikinci sınıf muamelesi yapılmıyordu. Kimse horlanmıyor, kimse aşağılanmıyordu. Misak-ı Milli sınırları içinde yaşayan herkes o Meclis’te temsil ediliyor, herkesin görüşüne, önerisine, eleştirisine kulak veriliyordu. İşte, Meclisimizin açılışından yaklaşık 3,5 yıl sonra, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyetimiz ilan edildi.

CUMHURİYETİN SAHİBİ CUMHURDUR
Tıpkı Çanakkale zaferimiz gibi, tıpkı meclisimizin teşkili gibi, Cumhuriyet de, Türkiye’nin tüm renklerini ihtiva eden bir ruh ve anlayışla bina edildi. Ancak, 90 yıllık süreç içinde, zaman zaman, kimilerinin öne çıkıp, kendilerini cumhuriyetin tek sahibi gibi göstermeleri, maalesef cumhuriyetimize zarar vermiştir. Kimilerinin, kendilerini cumhuriyetin yegane bekçisi gibi görüp, cumhuriyeti korumak ve kollamak adına müdahaleler yapması, cumhuriyet ruhumuza, birliğimize en büyük darbeleri vurmuştur. Belli kesimlerin dışlanması, horlanması, aşağılanması, belli kesimlerin hor ve hakir görülmesi, cumhuriyetimizi özünden, ruhundan uzaklaştırmış, birlik ve kardeşlik bağlarımızı hedef almıştır. Şunu bilmenizi isterim ki, cumhuriyetimiz, belli bir zümrenin, belli bir çevrenin, elit bir kesimin değil, bu topraklar üzerinde yaşayan istisnasız herkesin eseridir. cumhuriyetin sahibi, herkestir, cumhuriyetin sahibi, cumhurdur; istisnasız olarak sizlersiniz. Biz bu cumhuriyeti hep birlikte kurduk, birlikte yücelttik ve bu cumhuriyetin eşit sahipleri olarak da geleceğe hep birlikte yürüyeceğiz.

CUMHURİYET ANCAK DEMOKRASİ OLDUĞUNDA ANLAMLIDIR
Cumhuriyet, ancak demokrasi olduğunda anlamlıdır, ancak o zaman Cumhuriyet fazilettir. Zira, tarih boyunca ve bugün, bir çok otoriter rejim kendisine Cumhuriyet adını vermiş, ama demokrasiyle yönetilmediği için özgürlükleri kısıtlamış, halkına zulmetmiştir. Cumhuriyet demokrasiyle güçlüdür. Cumhuriyet, demokrasiyle adildir, özgürlükçüdür, eşitlikçidir, kucaklayıcıdır. Demokrasi, birilerinin yıllardır iddia ettiği gibi, Cumhuriyet’in karşıtı ve hasmı değil, Cumhuriyet’in bütünleyicisi, tamamlayıcısıdır. 11 yıldır, Cumhuriyetimizi demokrasiyle güçlendirmek, Cumhuriyetimizi demokrasiyle kucaklaştırmak için çok önemli reformlar yaptık. Bir yandan, Cumhuriyetimizin özüyle, ruhuyla, 23 Nisan ve 29 Ekim’deki kardeşlik iklimiyle yeniden buluşmasını sağlarken, diğer yandan da gecikmiş, ihmal edilmiş, ertelenmiş reformları milletimize teslim ettik. Yaptığımız her reform, Cumhuriyetimizi daha da güçlü kıldı. Anayasamızda, yasalarımızda, temel hak ve özgürlüklerde yaptığımız her reform, Cumhuriyetimizin gücüne güç kattı. Cumhuriyetimiz güç kazandıkça, demokrasimiz daha ileri standartlara kavuştukça, ekonomimiz büyüdü, soframızdaki ekmeğimiz çoğaldı, ülkemizin, milletimizin, bayrağımızın, pasaportumuzun, paramızın itibarı daha da yükseldi. Türkiye büyüdükçe, demokrasimiz ilerledikçe, kardeşliğimiz daha da pekişti, birliğimiz, beraberliğimiz daha da kuvvetlendi.

YENİ PAKET CUMHURİYETİMİZİ GÜÇLENDİRMEYİ HEDEFLİYOR
30 Eylül’de, sizlere, bir dizi reform paketini açıkladık. Yasalarımızda, mevzuat ve yönetmeliklerde yapacağımız bazı değişikliklerle, özgürlüklerin önünü açacağımızı, temel hakları daha da genişleteceğimizi sizlere taahhüt ettik. Aslında, bu yeni reform paketi, 11 yıllık sürecin bir halkasıdır. 11 yıl içinde buna benzer nice reform paketleri açıkladık ve bunları uygulamaya geçirdik. Son reform paketi, 11 yıl öncesinde ve 11 yıllık süreçte sizlere vaadini verdiğimiz, programlarımızda, beyannamelerimizde, kongrelerimizde sizlere vadettiğimiz hedeflerden oluşuyor. Tıpkı 11 yıl boyunca yaptığımız reformlar gibi, bu yeni paket de, Türkiye’yi, Cumhuriyetimizi, milletimizi güçlendirmeyi hedefliyor.

BAŞÖRTÜSÜ İÇİN SİYASİ SİMGEDİR İFADESİNİ KULLANMAK CEHALETİN GEREĞİDİR
Yeni Demokratikleşme Paketi, en çok da ekonomimizi, istikrarımızı, huzur ve emniyetimizi daha güçlü kılma hedefini taşıyor. Yıllardır süren bazı anlamsız yasakları, artık anlamı ve önemi kalmamış bazı uygulamaları, toplumun çeşitli kesimlerinde rahatsızlık oluşturan, özgürlükleri kısıtlayan bazı dayatmaları bu reform paketiyle ortadan kaldırıyoruz. Başı açık olan da, başı örtülü olan da, bu ülkenin vatandaşıdır, bu cumhuriyetin sahibidir, bu ülke üzerinde eşit hak ve özgürlüklere sahiptir. Birini diğerine tercih etmek, eşitlik ve adalet ilkesine tamamen terstir. Birini makbul vatandaş olarak görüp, diğerini horlamak, en başta vicdana, en başta insani değerlere aykırıdır. Yıllarca, insanımızı, vatandaşımızı, gençlerimizi, öğrencilerimizi, kılık kıyafetlerine göre ayrıştırmak, tasnif etmek, kutuplaştırmak, hiç kimseye yarar sağlamamış, tam tersine ülkemizin birliğine ve kardeşliğine açık şekilde zarar vermiştir. Başörtüsü için siyasi simgedir ifadesini kullanmak bir cehaletin ancak gereğidir. Zira bu ülkede müslümanların inancının gereği olarak inancının gereğini yerine getirenler, kimi imkanlardan mahrum edilmiş, çok ağır mağduriyetler yaşamak zorunda kalmıştır. İşte biz, demokratikleşme paketimiz kapsamında, bu ayrımcılığa artık son verdik. Hiç kimseye imtiyaz sağlamadık. Kimseyi avantajlı, dezavantajlı konuma getirmedik. Bir tarafı yaparken diğer tarafı yıkmak, terazinin dengesini bir taraf lehine düzeltirken diğer taraf lehine bozmak asla gayemiz olmadı. Biz, sadece Türkiye’nin normalleşmesini sağlıyor, fırsat eşitliğini tesis ediyor, vatandaşlarımız arasına sokulmak istenen ayrımcılığı ortadan kaldırıyoruz. Biz, olması gerekeni yapıyor, insana sadece insan olarak bakmanın gereği neyse, onu yerine getiriyoruz. Kamuda, kılık kıyafetlere bakılarak yapılan ayrımcılığı böylece kaldırdık. Önümüzdeki süreçte, yapacağımız diğer idari ve yasal düzenlemelerle, ayrımcılığı, ötekileştirmeyi, nefreti de önleyecek adımlar atacağız.

CUMHURİYETİMİZİ BÖYLE YÜCELTECEĞİZ
Başta siyaset zemini olmak üzere, her alanda kardeşliğimizi pekiştirecek düzenlemeleri Türkiye’ye kazandıracağız. Geçmişte, son derece haksız biçimde halkımıza yöneltilen baskıları inşallah tek tek ortadan kaldıracağız. Atacağımız her adımla, Türkiye’nin birliğini ve bütünlüğünü daha da güçlü hale getireceğiz. Biliyorsunuz; bizim, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100’üncü yıldönümüne ilişkin son derece iddialı, ama bir o kadar da ulaşılabilir hedeflerimiz var. 100’üncü Yıldönümünü biz milletçe çok farklı şekilde, çok farklı bir heyecan ve coşkuyla kutlamak istiyoruz. Kuru nutuklarla, kutuplaştırıcı mitinglerle, soğuk merasimlerle değil, Cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yıldönümünü büyük başarılarla, büyük sevinçlerle yaşamak istiyoruz. 100’üncü yıldönümünde, Cumhuriyetimize verilecek en anlamlı armağanın, onu büyütmek olduğuna inanıyoruz. Bu çerçevede, inşallah, Türkiye Cumhuriyetini dünyanın en büyük 10 ülkesinden biri konumuna yükseltecek, Cumhuriyetimizi işte böyle yücelteceğiz. İşte, 90’ıncı yıldönümünde, böyle bir kutlamanın şuanda provasını yaptık.

MARMARAY 122 YILDAN BERİDİR MİLLETİMİZİN DEVLETİMİZİN HAYALİYDİ
90’ıncı yıldönümünde, Cumhuriyet tarihimizin en önemli açılışlarından birini gerçekleştirerek, milletimize ve ülkemize olduğu kadar, Cumhuriyetimize de çok anlamlı, çok değerli bir hediye sunduk. MARMARAY adını verdiğimiz, İstanbul’un Asya ve Avrupa yakalarını deniz altından tüp geçitlerle birleştiren büyük projemiz tamamlandı ve salı günü bu dev yatırımın resmi açılışını yaptık. Bu proje, sadece bizim değil, yaklaşık 122 yıldan beridir milletimizin, devletimizin hayaliydi. Biz, 122 yıl öncesinden bugüne ulaşan bir hayali gerçeğe dönüştürdük, sadece İstanbul’a değil, Türkiye’ye, Avrupa ve Asya’ya, hatta tüm insanlığa hizmet verecek bir küresel projeyi hayata geçirdik. Böyle bir hayali, böyle bir projeyi gerçekleştirdiğimiz için, millet olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları olarak gururluyuz. Milletimize, Cumhur ve Cumhuriyet’e böyle bir hizmeti kazandırdığımız için gerçekten bahtiyarız. Tekrar etmeliyim ki, MARMARAY, 100’üncü Yıl Kutlamalarımız öncesinde sadece bir prova olmuştur. Buna benzer nice büyük yatırımı tamamlayarak, yenilerine başlayıp bitirerek, 100’üncü kuruluş yıldönümünde, Cumhuriyetimize çok daha büyük bir gururu inşallah yaşatacağız. Ben bu vesileyle, Marmaray Projesi’nin hayata geçirilmesinde ilk aşamasından bugüne kadar emeği geçen bakan, bakanlık mensubu arkadaşlarımı yüklenici firmaları, huzurlarınızda ayrı ayrı kutluyorum, tebrik ediyorum ve kendilerine şahsım milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Aynı şekilde, bu ay içinde yaptığımız diğer açılışların, kazandırdığımız diğer eserlerin, tesislerin, yatırımların da ülkemize, milletimize, hayırlı olmasını Allah’tan diliyorum.

EYLÜL EKİM AYI AÇILIŞLARI
Eylül ve Ekim ayları içinde, çeşitli şehirlerimizde çok büyük açılış coşkularını yaşadık. Adıyaman’da, 800 milyon Liralık 74 ayrı eser, hizmet ve yatırımın resmi açılışını yaptık. Denizli’de, yaklaşık 900 milyon Liralık 83 yatırımın açılışını yaptık. Malatya’da, 776 milyon Liralık 93 eseri açtık. Adana’da, 837 milyon Liralık 80 farklı eserin açılışını yaptık. En son, yaşadığı acı depremin 2’nci sene-i devriyesinde, Van ilimizde, 1,5 milyar Liralık 152 yatırım, hizmet ve eserin açılışını yaptık. Ki Van ilimize bugüne kadar ki yaptığımız yatırımlar evet yaklaşık eski rakamla 5 katrilyonu bulmuş vaziyette. Ankara ve İstanbul’da Büyükşehir Belediyelerimizin tamamladığı ulaşım projelerini yine bu ay içinde hizmete aldık. Şimdi İstanbul, oda Haliç’teki raylı sistemin açılışına hazırlanıyor. Çok kısa zaman içerisinde onunda açılışını yapacağız. Son 2 ay içinde, 3 önemli temel atma törenini de gerçekleştirdik.

SAĞLIK ALANINDAKİ YATIRIMLAR
Hatırlayacağınız gibi, 12 Haziran 2011 seçimleri öncesinde sizlere Şehir Hastaneleri sözü vermiştik. 14 ilimizde 15 Şehir Hastanesi kuracağımızı vadetmiş, seçimden sonra bunların çalışmalarını başlatacağımızı ifade etmiştim. Önümüze çıkarılan engelleri aşarak, 12 Eylül tarihinde, Şehir Hastanelerimizin yapımına ilişkin protokolü törenle Haliç Kongre Merkezi’nde imzaladık. Hemen ardından, 18 Eylül’de Ankara’da Bilkent Şehir Hastanesinin temelini attık. Sonra, 5 Ekim’de, Adana Şehir Hastanesinin temelini attık. 22 Ekim’de de, Ankara’daki İkinci Projemizin, Etlik Şehir Hastanesinin temelini attık. 14 ilimizde inşa edilecek 15 şehir hastanemiz tamamlandığında, Türkiye’de sağlık hizmetleri çok farklı bir boyut kazanmış olacak. Sadece bu illerimiz değil, çevredeki iller bu hastanelerden istifade edecek. Tabi bu hastaneler aynı zamanda o illere ayrı bir kentsel dönüşüm değişimde getirecek. Hastaneler arasında koşuşturma, inşallah bu kampüsler sayesinde tarihe karışacak. Farklı hastanelerden, farklı birimlerden oluşan kampüslerimiz, A’dan Z’ye kadar sağlık konusunda hastalarımıza en iyi, en kaliteli, en hızlı hizmeti verecek. En ileri teknoloji ile donanmış hastaneler olarak siz onları bulacaksınız. Sağlık alanındaki bu büyük projemizin de şehirlerimize, ülkemize, sizlere hayırlı olmasını diliyorum. Yine Eylül ayında gerçekleştirdiğimiz bir başka önemli töreni de burada sizlerin dikkatlerinize sunmak istiyorum.

TÜRKİYE SAVUNMA ARAÇLARINI İTHAL EDEN BİR KONUMDAN İHRAÇ EDEN BİR KONUMA YÜKSELİYOR
2005 yılında, Milli Savaş gemi ve denizaltılarımızı imal etmek üzere, MİLGEM adı verilen projeye start vermiştik. İstanbul Tersanemizde, ilk milli gemimizin yapımı başlattık ve 2011 yılında, HEYBELİADA adını verdiğimiz gemiyi tamamladık, vatanımızı savunmak üzere denizlerimize uğurladık. İlk gemimizin ardından, 2 yıl sonra, 27 Eylül 2013 tarihinde, bu kez BÜYÜKADA Gemimizi tamamlayarak onu da denizlerimize uğurladık.
Savunma Sanayiimizde geldiğimiz bu seviye ile, Türkiye, dünyada kendi savaş gemilerini üretebilen 10 ülke arasında yerini aldı. MİLGEM kapsamındaki diğer projelerimizi, diğer gemilerimizi inşa etme süreçlerini de başlattık. İnşallah, hedeflediğimiz savaş gemilerini ve denizaltıları bitirerek, Türkiye’yi bu alanda çok daha iddialı konuma getireceğiz. Türkiye, savunma araçlarını ithal eden bir konumdan, artık ihraç eden bir konuma yükseliyor.

TASARLADIĞIMIZ ÜRETTİĞİMİZ SAVUNMA ARAÇLARIMIZ HİZMETE ALINIYOR
Kendi geliştirdiğimiz, kendi tasarladığımız, ürettiğimiz savunma araçlarımız tek tek hizmete alınıyor ve başarıyla görev yapıyor. Türkiye, tarihine, ecdadına, milletinin büyüklüğüne yaraşır şekilde, artık savunma sanayiinde de söz sahibi, iddia sahibi oluyor. Bize bu büyük gururu yaşatan tüm bilim insanlarımıza, mühendislerimize, teknisyenlerimize, işçilerimize bu vesileyle şükranlarımı ifade ediyorum. Birlik içinde, kardeşlik içinde, dayanışma içinde, Türkiye’nin buna benzer nice başarıya ulaşacağına yürekten inanıyor, bu inançla geleceğe emin adımlarla ilerliyoruz. Şundan hiç şüpheniz olmasın ki, Türkiye’nin geleceği, bugünkünden çok daha aydınlık olacaktır. 11 yıl önce hayal gibi görünenler nasıl bugün gerçeğe dönüştüyse, bugün hayal görünen nice hedef de, inşallah gerçeğe dönüşecektir. Türkiye’nin, aziz milletimizin azmi ve kararlılığı, her başarıyı kucaklayacak güçtedir. Bir olarak, beraber olarak, birlikte Türkiye olarak, nice başarı ve sevince erişeceğimize gönülden inanıyorum. Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken, bizleri ekranlarınız aracılığıyla hanelerinize, gönüllerinize misafir ettiğiniz için her birinize tek tek teşekkür ediyorum."