Siyaset Kalın: Cumhurbaşkanlığı Sistemi demokrasiyi güçlendirecek

Kalın: Cumhurbaşkanlığı Sistemi demokrasiyi güçlendirecek

10.04.2017 - 15:21 | Son Güncellenme:

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nin demokrasiyi güçlendireceğini vurguladı. Kalın, OHAL şartlarının referanduma etkisinin olmayacağını belirterek, "Referandum sürecinin şeffaf bir şekilde tamamlanması için sürecin her aşamasını takip etmek üzere uluslararası gözlemcilere resmi davet yapıldı.

Kalın: Cumhurbaşkanlığı Sistemi demokrasiyi güçlendirecek

Ayrıca siyasi partilerin temsilcileri ve bazı sivil toplum örgütlerinden gönüllüler süreci takip edecek. Terörle mücadele operasyonları, seçmenlerin referanduma katılımına herhangi bir engel teşkil etmiyor. Her zaman olduğu gibi seçmenlerin oy verecekleri yerleri değiştirmesi için belirli bir süre tanındı. Herhangi bir sorun olmasını beklemiyoruz" dedi.

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın, Al Jazeera İngilizce sitesine 16 Nisan referandumu ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi hakkında özel bir röportaj verdi. Kalın'a yöneltilen sorular ile yanıtları şöyle:

AJ: Türkiye’nin neden Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne ihtiyacı var? Neden hükümet şu anda uygulanan parlamenter sistemin Türkiye’yi yönetmek için yetersiz olduğunu düşünüyor?

Kalın: Öncelikle Türkiye’nin tam anlamıyla bir parlamenter sistemle değil, 1960 darbesinden sonra cunta tarafından dizayn edilen ve 1980’da yeniden ‘ince ayarları’ yapılan karma bir sistemle yönetildiğini söyleyeyim. Bu karma sistem, statükoyu muhafaza ederek askeri vesayet rejiminin korunmasını hedefliyordu. Ayrıca mevcut sistem zayıf koalisyon hükümetleri ortaya çıkarıyor ve sivil siyasette bölünmelere yol açıyor. Geçmişte bu tür hükümetlerin verimli çalışamaması birçok kez askeri darbelere zemin hazırladı. Örneğin 1980’de darbe gerçekleşmeden önce Meclis 115 tur oylama yapmasına rağmen Cumhurbaşkanı’nı seçememişti. 1997’de görevde olan koalisyon hükümeti, kısmen Refah Partisi’nin koalisyon ortağı ordudan çekindiği için tehditlerle görevden el çektirildi. Bu anlamda Cumhurbaşkanlığı Sistemi, Türkiye demokrasisinin kendisini dış müdahalelere karşı koruma kapasitesini artıracaktır.

Haberin Devamı

Aynı zamanda zayıf koalisyon hükümetlerinin ekonomiyi yönetmekte başarısız olduklarını ve doğrudan yabancı yatırımları çekecek yatırım ortamını oluşturamadıklarını hatırlamakta fayda var. 2002’den itibaren Türkiye tek parti hükümetleri tarafından yönetildiği için yapısal reformlar görece kolaylıkla hayata geçirilebildi. Teklif edilen değişikliklerle uzun vadeli siyasi istikrar güvence altına alınacak ve buna bağlı olarak Türk ekonomisi daha da güçlenecek.

SON SÖZ MİLLETİN

AJ: Sandıktan "hayır" çıkması ve seçmenin mevcut sistemle devam kararı alması durumunda Türkiye’yi nasıl bir gelecek bekliyor?

Kalın: Spekülasyon yapmak veya farazi bir soruya cevap vermek istemem. Şu anda tek söyleyebileceğim, 16 Nisan’da seçmenin çoğunluğunun Anayasa değişikliğini destekleyeceğini beklediğimiz. Ancak Türkiye’nin güçlü siyasi kurumları ve uzun bir demokratikleşme tecrübesi olduğunu unutmamak gerekir. Milletimiz son yıllarda yapılan bazı değişikliklerin neden kurumsallaşması gerektiğini biliyor ve bazı adımları şimdi atmamamız durumunda demokrasimizi saldırılardan koruyamayacağımızı anlıyor. Ancak tabii ki bu konuda son söz milletindir.

Haberin Devamı

DENGE VE FREN MEKANİZMALARI

AJ: Batılı devletler ve bazı muhalefet partileri, Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından bir tek adam düzeni kurma çabası olduğunu iddia ediyor. Buna cevabınız nedir?

Kalın: Bu eleştiri hiçbir şekilde gerçeği yansıtmıyor. Eğer Anayasa değişiklik teklifi kabul edilirse güçler ayrılığı kuvvetlenecek, Meclis tarihte ilk kez Cumhurbaşkanı’nın icraatlarıyla ilgili soruşturma yapma hakkını elde edecek ve gerekirse son çare olarak erken Cumhurbaşkanlığı seçimine gidebilecek. Hakkında soruşturma açılan Cumhurbaşkanı, erken seçim kararı alamayacak. Şimdiye kadar Cumhurbaşkanları vatana ihanet ile suçlanmadıkları sürece neredeyse tam bir dokunulmazlıktan faydalanıyordu. Herkes bazı sonuçlara ulaşmadan önce teklifi dikkatlice okumalı ve denge ve fren mekanizmalarını güçlendirmek için atılan adımları anlamalıdır.

Haberin Devamı

ULUSLARARASI GÖZLEMCİLERE RESMİ DAVET YAPILDI

AJ: Sizce referandumun Olağanüstü Hâl sırasında yapılması seçimin şeffaflığına gölge düşürüyor mu? Güneydoğu’da düzenlenen terörle mücadele operasyonları sırasında birçok insan bölgeyi geçici olarak terketti. Bu insanlar oy verebilecek mi?

Kalın: Olağanüstü hâl geçtiğimiz yaz gerçekleşen darbe girişiminin ardından ulusal güvenlik tehditlerini giderme amacıyla ilan edildi. Bildiğiniz gibi benzer adımlar yaşanan terör saldırıları sonrasında Fransa’da tarafından atılmıştı ve Fransa’da Cumhurbaşkanlığı seçimleri OHAL sırasında düzenlenecek. Referandum sürecinin şeffaf bir şekilde tamamlanması için sürecin her aşamasını takip etmek üzere uluslararası gözlemcilere resmi davet yapıldı. Ayrıca siyasi partilerin temsilcileri ve bazı sivil toplum örgütlerinden gönüllüler süreci takip edecek. Terörle mücadele operasyonları, seçmenlerin referanduma katılımına herhangi bir engel teşkil etmiyor. Her zaman olduğu gibi seçmenlerin oy verecekleri yerleri değiştirmesi için belirli bir süre tanındı. Herhangi bir sorun olmasını beklemiyoruz.

Haberin Devamı

MHP'NİN TUTUMU

AJ: Milliyetçi Hareket Partisi geçmişte Cumhurbaşkanlığı sistemine karşı çıkıyordu. Ancak şimdi AK Parti’nin önerisini destekliyorlar. Buradan iki partinin gelecekte daha kapsamlı bir işbirliğine gideceğini mi anlamalıyız? Üst düzey MHP yetkilileri muhtemel bir Erdoğan kabinesinde yer alabilir mi?

Kalın: Ben ne AK Parti ne de MHP adına konuşma durumunda değilim. Ancak MHP yönetiminin bu konuya bakışını 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında değiştirdiği anlaşılıyor. Benim gördüğüm kadarıyla 15 Temmuz sonrasında ülkemizin karşı karşıya olduğu tehditleri daha net gördüler ve teklif edilen değişikliklerin Türkiye’yi bu tehditlere karşı daha dayanıklı hâle getirebileceğine kanaat getirdiler.

EGEMEN DEVLETİZ

AJ: Bir süredir Türkiye-AB ilişkileri gergin bir seyir izliyor ve her iki taraf birbirini üyelik müzakerelerinin ilerlememesi, Türkiye’nin demokratikleşmesi, mülteciler ve vizesiz seyahat gibi konularla ilgili suçluyor. Son olarak Türk bakanların Hollanda ve Almanya’ya referandum kampanyası kapsamında ziyaretleriyle ilgili tartışma, gerginliği yeni bir seviyeye taşıdı. Gelecekte Türkiye-AB ilişkilerinden ne beklemeliyiz? Batıda bazı isimlerin iddia ettiği gibi Türkiye AB’den uzaklaşıyor mu?

Kalın: Öncelikle Türkiye ve AB’nin yaşanan gerginliklerden eşit ölçüde sorumlu olduğu ifadesi gerçeği yansıtmıyor. Bugün birçok Avrupa ülkesi aralarında PKK ve FETÖ’nün de bulunduğu, Türkiye’de masum insanları katleden terör örgütlerine kucak açıyor. Geçtiğimiz haftalarda bu ülkeler Türk diplomatları gözaltına alarak diplomatik kuralları ihlal etti ve açıkça HAYIR kampanyasına destek olarak referanduma müdahil oldu. Buna karşın Türk yetkililer yalnızca yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızla bir araya gelip, kendilerini teklif edilen değişikliklerle ilgili bilgilendirmek niyetinde. Bunu Avrupalı siyasetçiler Türkiye’de de yapıyor.

Avrupa aşırı sağcılara göz kırpmaktan, teröristlere yataklık yapmaktan ve Türkiye’ye ve yurtdışında yaşayan vatandaşlarımıza karşı saldırgan tavırlar sergilemekten vazgeçerse mevcut durum düzelebilir. Bu kapsamda Türkiye’nin AB’den uzaklaştığı iddiası da yaşananları çarpıtmaktır. Eğer Avrupalıların işbirliği ve ortaklıktan anladıkları ortaklarının onlar ne isterlerse onu yapmasıysa, o zaman bu kavramların ne anlama geldiğini yeniden düşünmeleri gerekir. Türkiye bir NATO müttefiki ve AB aday ülkesidir. Ancak biz aynı zamanda egemen bir devletiz ve kendi hedeflerimiz uğrunda çalışıp, kendi çıkarlarımızı koruruz. Hiçbir ortaklık tek taraflı olamaz. Türkiye-AB ilişkileri de bu kuralın istisnası değildir.