Ahmet Tulgar - Elazığ
Kırk yıldır DP - AP - DYP çizgisinde yürüdüğünü söyleyen Haşim Baş, isyan ediyor:
"Mehmet Ağar'a verdiğimiz destek, parti genel merkezine mesajımızdır. Hele o Hasan Ekinci, Mehmet Gölhan... Cihan Paçacı ise artık Elazığ'a giremez. Biz yine DYP'liyiz ama Genel Başkan bize bu haksızlığı yapmayacaktı."
Haksızlığa uğramış olma duygusu sadece birazdan Ağar'ın ziyaret edeceği bu eve değil, Elazığ'daki bütün Ağar taraftarlarına hakim.
Ağar da, Elazığ'ın ilçelerine, köylerine dağ tepe demeden, Susurluk'tan bu yana aldığı yaraları göstere göstere dolaşırken, adeta yeni bir muhabereye hazırlanan mağdur bir komutan profili çiziyor.
Kullandığı söylem de buna uygun:
"Parti işgalcilerin elinde, dar çıkar grupları iktidarı ele geçirmiş, (listeler hazırlanırken!) milletin fikri sorulmuyor, Elazığ'dan
yükselen ses, işgalcilere bunun böyle gitmeyeceğini gösterecek."
Ağar'ın kimliği, Elazığ'da mağduriyetle isyan arasındaki mesafenin bütün mola yerlerinde yeniden inşa ediliyor.
Kapının önündeki 30 - 40 çift ayakkabının yanına kendi ayakkabılarını da bırakıp, evimize gelen bir trajedi kahramanı, herkesin yırttığı bir sahnede, topuğundan vurulmuş bir Tanrı misafiri.
Ağar ise, yeni kimliğinin iki öğesini özellikle tercih ediyor: "Apoletlerini sökmüş halk hareketçisi."
40 yıllık "demokrat", Haşim Baş'ın yeğeni Bekir Baş'ın evindeki toplantıda, 'Mehmet Ağar gönüllüleri'ne nasıl oy kullanacaklarına dair pratik bilgiler verirken, halının üzerinde, ayaklarının dibine kadar gelen Çemişgezek, Ulukaleli bir aşiret reisi şöyle diyor:
"Terör yüzünden köyümüzü terkettik, geri dönmek istiyoruz."
Ağar, 1994 - 1995 yıllarında "Ulukale'yle ilgilendiğini" vurguladıktan sonra, sözü tekrar seçimlere getiriyor.
Her ne kadar
seçim kampanyasında ilgi alanları güvenlikten daha fazla olan bir politikacı portresi çiziyorsa da, seçmenleri onu ağırlıklı olarak, Güneydoğu sorunu ve terörle mücadeleyle ilintilendiriyor.
Ağar'ın İstasyon Caddesi üzerindeki merkez üssündeki danışmanlarının iması ise ilgi çekici:
"19 Nisan sonrasında Mehmet Bey, Güneydoğu sorununa ilişkin önemli projelerini ve önerilerini açıklayacak."
Ağar, Elazığ'ın bütün köylerinde, ilçelerinde, "vur vur inlesin, Tansu Çiller dinlesin" sloganlarıyla karşılanıyor. DYP'nin seçim bürosunda ise "Eşkıya Mehmet" afişleri asılı. Ağar'ın Altunhan'daki seçim bürosu, DYP'lilerin keserli saldırısına uğradığından bu yana, gerilim artmış. Ağar da isim vermeden, Çiller'e yönelik eleştirilerini sık sık dile getiriyor, dar çıkar gruplarının hizmetinde olduğunu söylüyor. DYP'ye ilgisi de azalmamış. Yakın çevresi, onun merkez sağın lideri olmayı hedeflediğini açıkça dile getiriyor. Baba memleketi Ağın'da, hemşehrilerinin "Başbakan Ağar" sloganlarına bağımsız milletvekili adayı şöyle cevap veriyor:
"İnşallah gönlünüzden geçen olur."
Zaten seçim şarkısında da "açmış kollarını bekliyor, başbakanlık yolları" deniyor.
Elazığ'ın iyice ısınmış seçim ortamında, Ağar ismi hem bir uzlaşma hem de bir tartışma uğrağı olmuş durumda. Bütün sağ partilerin taraftarlarını hedef kitle olarak gören Ağar'ın toplantılarında, kırgın DYP'lilere de, kurt işareti yapan gençlere de rastlanıyor. Sağ partilerin yönetici ve üyeleri, Ağar'ın yüzüne karşı ölçülü. Arkasından söyledikleri ise, "onların söylemlerini ve sembollerini kullandığı" yolunda. Ağar'ın topladığı kalabalıkları bu şekilde açıklıyorlar.
Güngör Sokak'ta bir ev toplantısında, yaşlı bir adam; "Mehmet Bey sen bize bir kimlik verdin" diyor. Nasıl bir kimlik? Belki de
son 50 yılda bütün Doğu kentlerinin kendilerince sahiplendiği bir kimlik: Kahraman ama mağdur. Yaralı ama ayakta. Merkezin ihanetine uğramış ama merkeze ihanet etmemiş.
Ağar'ın mitinglerine kadınların ilgisi de oldukça fazla. İbrahim Tatlıses'in kadim dostu için hazırlattığı kasetlerden aldıktan sonra, Ağar'ı dikkatle dinliyor ve alkışlıyorlar. Ağar, her konuşmasında kadınların kampanyasına olan bu ilgisini vurguluyor. Bunu analık içgüdüsüne bağlıyor. Bir afişinde vurgulandığı gibi: "Toprağına dönen evlat."
Kadınlar: Hüzünlü filmlerde de ilk onların yüreği burkulmuyor mu?
Türkiye siyaseti: En yıkılmaz muktedirleri, bir anda en kırılgan ve kırgın muhaliflere dönüştürmüyor mu?