Kamuoyunda günlerce tartışılan Susurluk Davası'nda çete oluşturmaktan yargılanan sekizi Özel Tim görevlisi 11 sanık tahliye oldu.
İSTANBUL DGM'de görülen `Susurluk Davası'nda tutuklu sanık kalmadı. Sekizi Özel Timci 11 sanıklı davanın dünkü duruşmasında Özel Harekat Dairesi eski Başkanvekili İbrahim Şahin'le beş Özel Tim'ci hakkında tahliye kararı verildi. Ancak Ayhan Çarkın, Oğuz Yorulmaz ve Ercan Ersoy'un Ömer Lütfü Topal cinayetiyle ilgili olarak tutukluluk halleri devam ediyor.
3 Kasım 1996 tarihinde meydana gelen trafik kazasından sonra 11 sanık hakkında "cürüm işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak ve devlet tarafından aranan kişileri yetkili mercilere haber vermemek" iddiasıyla dava açılmıştı.
İstanbul 6 No'lu DGM'deki duruşmaya tutuklu sanıklar İbrahim Şahin, Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Ercan Ersoy, Oğuz Yorulmaz ve Ziya Bandırmalıoğlu ile tutuksuz sanıklardan Mustafa Altunok, Yaşar Öz ve DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak'ın şoförü Abdülgani Kızılkaya katıldı. Tutuksuz sanıklardan MİT eski görevlisi Korkut Eken'le ilk duruşmada tahliye edilen Enver Ulu ise gelmedi.
Duruşmada tanık olarak dinlenen Tarık Ümit'in kızı Hande Birinci, babasının öldürülmesini Mehmet Eymür'ün bildiğini öne sürdü. Birinci, "Babam öldürüldükten sonra Eymür'ün yanına gittim. Bana `Eken'le babanın arası açıldı. Babana irtibatı kes dedim, dinlemedi' dedi. Kaçırılmasından haberi vardı" diye konuştu.
Birinci'nin Kıbrıs'taki Fırst Merchant Bank ortaklığı konusunda verdiği ifade üzerine de sanık Yaşar Öz, ilginç açıklamalarda bulundu. Tarık Ümit'in 1993 Aralık ayında Hakkı Yaman'la birlikte kendisine geldiklerini kaydeden Yaşar Öz şunları söyledi:
"Kıbrıs'ta banka kurmak istediklerini, paraya ihtiyaçları olduğunu, Rusya'dan Valeri adında bir ortak bulduklarını söylediler. Dört kişi ortak olacaktık. O tarihte banka kurma şartı olarak bir milyon doların Merkez Bankası'na yatması gerekiyordu. Herkes
yüzde 25
hisse alacaktı. Hatta tefrişat paraları olmadığı için 50 bin mark verdim. Ancak yapmayı planladıkları işlerden şüphelendiğim için, `sahte teminat, akreditif gösteriyorlardı' ayrıldım. Yaman'ın Rus'u ekarte etmesi kolaydı. Tehlikeli olan onun için Tarık Ümit'ti. Ümit ise bütün geleceğini bağlamıştı. Tarık Ümit şimdi kayıp, ama kendisiyle aynı zamanda yola çıkan ortağı Hakkı Yaman üç sene içinde 100 milyon
dolar gibi bir servetin sahibi."
Hakkı Namlı da ifadesinde, "Yaşar Öz'ün uyuşturucu kaçakçısı olup olmadığını bilmiyorum. Ancak Tarık Ümit bir defa Ankara'dan geldiğinde yanında bir zarf vardı. Zarfın içinden biri Yaşar Öz'e ait iki yeşil pasaportla her türlü silahı kullanabilir yazan bir kart çıktı. Altında Mehmet Ağar imzası vardı" dedi. Namlı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Abdullah Çatlı ile, Tarık Ümit'in davetiyle gittiğimiz bir çiftlikte tanışmıştık. Hatta Tarık kendisine `Apo' diyordu. Bana da ülkücü camianın ileri gelenlerinden olduğunu söylemişti. Tarık Ümit'in öldürülmesinden bir süre sonra Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı, Kürşat Akyol ve adamları ellerinde Uzi silahları olduğu halde özel yazıhaneme geldi. `Üstüne vazife olmayan işlere burnunu sokma. Tarık Ümit olayını fazla kurcalama. Başın derde girer' dediler."
Bu ifade üzerine söz alan Yaşar Öz'ün "Tarık Ümit'i öldürmemi sağlamaya çalışmadın mı?", "Tarık Ümit'le birlikte Engin Civan'ı vurmayı planlamadın mı" şeklindeki sorularına Hakkı Yaman Namlı, "Tek kelimeyle hayır" diyerek cevap verdi.
Yaşar Öz bunun üzerine "Kendisi 1.8 trilyon lira sermayeli bir bankanın sahibi. Yola çıktığı arkadaşı ise kayıp, bu nasıl oluyor?" deyince Mahkeme Başkanı Sedat Karagül, "Bu kadar para olursa tabi olur" yanıtını verdi.
Jandarma astsubay Ahmet Altıntaş, edindiği bilgileri günü gününe komutanlığına rapor ettiğini ifade etti.
Tahliye taleplerine ilişkin görüşleri sorulan İstanbul DGM Cumhuriyet Savcısı Ayhan Gödekmerdan da, davanın iki siyasi sanığı olduğunu, ancak bunların durumunun netleşmediğini, öte yandan davanın gıyabi tutuklu sanıklarının da yakalanamadığını hatırlatarak, tüm sanıklar için tahliye istedi. Mahkeme, toplanan delilleri karartma ihtimalinin bulunmaması ve tutuklu kalınan süre gözönüne alınarak isteği uydu. İbrahim Şahin, Ayhan Akça ve Ziya Bandırmalıoğlu, Metris Cezaevi'nden saat 20.30 sıralarında tahliye edildi.
KUMARHANELER kralı "Ömer Lütfü Topal'ın öldürülmesi olayına karıştıkları iddia edilen DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak'ın korumaları Özel Tim'de görevli polis memurları Ayhan Çarkın, Oğuz Yorulmaz ve Ercan Ersoy, 13 Ocak 1997'de çıkarıldıkları İstanbul DGM Başsavcılığı'nca tutuklandı. Savcı tarafından yaklaşık altı saat süreyle sorgulanan Çarkın, Yorulmaz ve Ersoy, TCK'nın 313. maddesine göre "cürüm işlemek için çete oluşturmak" iddiasıyla nöbetçi DGM'de tutuklandı.
Onlara bir gün sonra Bucak'ın diğer koruma polisleri Mustafa Altınok ve Enver Ulu'yla şoförü Gani Kızılkaya da katıldı.
Özel Harekat Dairesi eski Başkanvekili İbrahim Şahin ise, 11 Mart 1997'de İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne giderek teslim oldu. Şahin'den sonra aranmakta olan Özel Tim'ci Ayhan Akça ve Ziya Bandırmalıoğlu da İstanbul DGM'ye teslim oldu ve tutuklanarak, cezaevine konuldu.
Bu arada, Susurluk kazasından sonra ortaya atılan iddialarla ilgili yürütülen soruşturma kapsamında, hakkında çok sayıda suçlama ve iki giyabi tutuklama kararı bulunan Yaşar Öz de İstanbul DGM'ce 9 Nisan 1997'de tutuklanarak, Metris Cezaevi'ne gönderildi.
Hakkında 31 Ocak 1997'de tutuklama kararı çıkarılan Şahin, 39 gün kaçak yaşadı, 185 gün de Metris Cezaevi'nde yattı. Şahin, kazada ölen firari ülkücü Abdullah Çatlı'yla çektirdiği fotoğraflarının ortaya çıkmasıyla skandalın en önemli isimlerden biri haline geldi. Şahin, dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener tarafından 5 Aralık 1996'da soruşturmanın selameti açısından görevden alındı. İçişleri eski Bakanı Mehmet Ağar'ın kızının cenaze törenine katıldıktan iki gün sonra İstanbul DGM'ce hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarıldı. Bu tarihten sonra kaçak yaşamaya başlayan Şahin, ailevi nedenlerden dolayı Ramazan Bayramı'ndan sonra teslim olacağını bildirdi. Şahin, 11 Mart 1997 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürü'ne teslim oldu.
İSTANBUL DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırladığı çete davasının 5 Mart 1997 tarihli iddianamesinde yer alan olaylar şunlar:
Topal'ın öldürülmesi: Kumarhaneler Kralı Ömer Lütfü Topal, 28 Temmuz 1996 günü saat 23.30'da Yeniköy'de 34 BTG 96 plakalı otomobilinin içinde otomatik silahlarla taranarak öldürüldü. Topal'ın öldürülmesi olayının faillerinin Özel Tim görevlileri Ayhan Çarkın, Ercan Ersoy, Oğuz Yorulmaz ile Topal'ın ortakları Sami Hoştan ve Ali Fevzi Bir olduğu öne sürüldü. Olay yerinde bırakılan Kalaşnikof tüfeğin şarjörüne yapıştırılan koli bantında, Abdullah Çatlı'nın parmak izi saptandı.
Tarık Ümit olayı: MİT muhbiri Tarık Ümit'in otomobili, 4 Mart 1995'te Silivri Kılıçlı köyü yakınlarında terkedilmiş bulundu. Ümit'in, en son 3 Mart'ta Erenköy Divan Pastanesi'nde Ziya ve Ayhan isimli iki polis memuruyla kısa bir süre konuştuğu belirtildi. Polislerin "İbrahim ağabey evde seni bekliyor" dedikleri Ümit'in bir daha bulunamadığı kaydedildi.
Dilek Örnek olayı: Atatürk Havalimanı'nda 15 Aralık 1996'da düzenlenen operasyonda, Dilek Örnek adlı kurye, 25 milyar lira değerinde dövizle yakalandı. `Kurye kız' ilk sorgusunda, dövizleri Mehmet ve Abdüllatif Alakel'e teslim edeceğini söyledi. Alakel kardeşlere ait 34 L 2034 plakalı BMW marka otomobili de Özel Tim görevlisi Ayhan Akça'nın kullandığı belirlendi. Özel Harekat Daire Başkanvekili İbrahim Şahin'in koruması ve şoförü olan Akça, otomobilin İstanbul'a geldiğinde kullanılması için kendisine tahsis edildiğini öne sürdü.
SUSURLUK'ta 3 Kasım 1996'da meydana gelen trafik kazasında DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak, Emniyet Müdürü Hüseyin Kocadağ ve yıllardır aranan firari ülkücü Abdullah Çatlı'nın aynı otomobilde bulunmaları, aylar sürecek bir soruşturmanın da başlangıcı oldu. Ortaya atılan çete iddialarını soruşturan üç savcının delillerle ilgili değerlendirmelerinden bazı bölümler şöyle:
* "Sayın Cumhurbaşkanı'nın Başbakan'a yazdığı 13 Kasım 1996 tarihli mektupta, `Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde Özel Harekat Dairesi vardır. Bu dairenin bazı elemanları uyuşturucu, kumarhane, haraç ve adam öldürme gibi işlere karışmaktadır. Ömer Lütfü Topal'ı öldürenlerin itirafları fevkalade enteresandır. Aşiret reisi, devleti kullanmaktadır. Devlette görevli bazı kişilerin Özel Harekat Daire Başkanvekili İbrahim Şahin'den talimat aldıkları, bunun İçişleri Bakanı dahil birtakım yüksek yerlerin bilgisi dahilinde olduğu söylenmektedir' şeklinde iddialara yer verilmiştir.
* Bu kişilerin her üçünün de üzerinde ruhsatlı tabancaları, yanlarında korumaların silahları bulunmasına rağmen ayrıca saldırı, suikast silahları ve mermilerle 34 NUL 63 numaralı sahte plakaları ve birçok sahte belgeleri yanlarında bulundurdukları nazara alındığında, bu kişilerin son olaydaki beraberliğinin basit bir tatil gezisi veya başsağlığı ziyaretiyle izah edilmesi inandırıcı görülmemiştir. Bu durum, adı geçen kişilerin, yanlarında koruma olarak bulundurdukları kişilerle birlikte yasalara aykırı silahlı bir eylem hazırlığında bulundukları kanaatini oluşturmuştur.
* Ömer Lütfü Topal cinayeti zanlıları, Asayiş Şube Müdürlüğü'nde gözaltında bulundukları ilk saatlerden itibaren Sedat Edip Bucak, İstanbul İl Emniyet Müdürü'ne defalarca telefon açarak bu kişileri gözaltından kurtarmaya ve araştırmanın genişletilmesini engellemeye yönelik girişimlerde bulunmuştur.
* (Sedat Bucak'a tahsis edilen korumalarla ilgili) Bu birlik ve beraberliğin tesadüflerden ibaret olmadığı, polis memurları sanıkların sadece koruma görevi yapmak maksadıyla tayin ve tahsis edilmedikleri, bunların özel kasıt altında bir araya toplandıkları, bu suretle; devlet tarafından muhtelif suçlardan aranan kişiler, kumarhane işleticileri, birkısım yönetici ve siyasetçilerle Özel Harekat Daire Başkanlığı'nda göervli bazı polis memurlarının cürüm işlemek için teşekkül oluşturdukları veya katıldıkları anlaşılmıştır."
KORKUT Eken: Eski MİT'çi ve emekli yarbay. Emniyet Genel Müdürlüğü'ne bağlı Özel Tim'in kurucusu olan Eken, Mehmet Ağar'ın danışmanlığını da yaptı. Tarık Ümit'in öldürülmesinden sorumlu tutulan ve çetenin beyni olduğu iddia edilen Eken, Özel Tim'in kayıp silahlarının yurtdışına kendisi tarafından gönderildiğini kabul etti.
* İbrahim Şahin: Özel Harekat Dairesi eski Başkanvekili. İstanbul DGM'nin gıyabi tutuklama kararına rağmen uzun süre yakalanamamış, buna rağmen televizyon programlarına çıkarak, suçsuz olduğunu iddia etmişti. Daha sonra teslim olan Şahin, Metris Cezaevi'ne, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Ramazan Er'in arabasıyla gitmişti. DGM iddianamesinde, çeteyle bağlantısı belirtilen Şahin'in, çetenin vurucu timini yönettiği iddia edildi.
* Ayhan Çarkın: Sedat Bucak'ın koruması ve özel tim mensubu. Çarkın'ın, Ömer Lütfü Topal cinayeti başta olmak üzere birçok faiili meçhul cinayete karıştığı ileri sürüldü.
* Ercan Ersoy: Sadet Bucak'ın korumalarından ve Özel Tim mensubu. Ersoy'un adı da Ömer Lütfü Topal cinayetinde yer aldı.
* Oğuz Yorulmaz: Sedat Bucak'ın yakın korumalarından. Adı Ömer Lütfü Topal olayına karıştı.
* Ayhan Akça: Özel Timci, aynı zamanda İbrahim Şahin'in koruması. Akça'nın da Topal cinayeti ve kurye kız Dilek Örnek olayında rol aldığı ifade edildi.
* Ziya Bandırmalıoğlu: Sedat Bucak'ın korumalarından ve Özel Tim mensubu. Tarık Ümit'le en son konuşan kişi olarak biliniyor.
* Enver Ulu: Özel Timci, Bucak'ın korumalığını da yaptı.
* Yaşar Öz: Abdullah Çatlı'nın yakın arkadaşı. Amerika'da uyuşturucu kaçakçılığından tutuklandı. Öz'ün, sahte belge, pasaport ve silahlarla İstanbul Emniyet Müdürlüğü ekiplerince yakalanmasına rağmen, Mehmet Ağar'ın talimatıyla serbest bırakıldığı ileri sürüldü. Öz, daha sonra İstanbul'da teslim oldu.
* Abdullah Çatlı: Türkiye kamuoyu onun adını ilk kez Bahçelievler Katliamı'nda duydu. Ülkücü çevrelerde "Reis" adıyla tanınıyordu. 1991'den itibaren Mehmet Özbay sahte kimliğini kullanmaya başladı. Maliye müfettişi olarak yeşil pasaport kullandığı ortaya çıktı. Silah ruhsatının üzerindeki Mehmet Ağar imzası pek çok soru işareti yaratırken, bazılarını da aydınlatıyordu. Son olarak parmak izi Ömer Lütfi Topal cinayetinde kullanılan Kalaşnikoflardan birinin şarjörüne sarılı bantta bulundu.
Sedat Bucak: Çatlı ile ilişkisini reddetmeyen tek siyasetçi o oldu. Üstelik Çatlı'yı "kahraman" ilan etmekten de geri durmadı. Topal cinayetine adı karışan üç Özel Tim görevlisini kendisinin istediği belirlendi. Susurluk kazasından sağ kurtulan tek tanık.
Hüseyin Kocadağ: Susurluk'daki trafik kazasında can verdi. Çatlı'nın üzerindeki silah ruhsatına kefil olduğu anlaşıldı. Çatlı'yla Özel Harekat Daire Başkanlığı yaptığı dönemden beri tanıştığı ileri sürülüyor. Öldüğünde bir arada bulunduğu kişilerle birlikte adı tartışmaların odağına yerleşti.