Kuzey Irak'taki Sadam ve PKK kıskacından kurtulmak için anayurtlarını terkeden Türkmenler, Türkiye'de oturma izni alamayınca Yunanistan'a geçme umuduyla ölüm yolculuğuna çıkıyorlar
ONLAR, anayurtlarından çoluk çocuk demeden sökülüp atıldı. Bir yanda Irak lideri Saddam Hüseyin'in baskıları, diğer tarafta PKK vardı. Kaçırıldılar, öldürüldüler ve evleri yakıldı. Kerkük'ten, Musul'dan yürekleri kan ağlayarak ayrıldılar. Çaresiz yollara düşüp günlerce yürüdükten sonra Türkiye'ye ulaştılar. "Anavatanımıza öz kardeşlerimize geldik" diye sevinç çığlıkları atarken gördüler ki, Türkiye'de onlara yer yoktu.
Tek amaçları, oturma izni almak, başlarını sokacak bir yer bulmaktı. Bir ay bile oturma izni alamayacaklarını öğrenince kahroldular. Yunanistan'ın Iraklı Türkmenlere altı ay oturma izni verdiğini öğrenince, acılarını yüreklerine gömüp, pasaportları olmadığı için yasadışı yollarla Türkiye'den ayrılma çabasına girdiler.
Fatih, Balipaşa Caddesi'ndeki Irak Türkleri Derneği'nde yine gözyaşı ve ağıt var. Derneğin başkanı 18 yıl önce Kerkük'ten göç eden Necdet Kerküklü. Ege'deki ölüme yolculuğun perde arkasını sorduğumuzda, "Biz Türkmenler sokak kedisi değiliz" diyor. Ardından da Ankara'ya, "Iraklı Türkmenler, Türkiye'deki Türklerden daha az Türk değil, neden aynı kanı ve kaderi paylaşan kardeşlerine sahip çıkmıyorsunuz" sorusunu yöneltiyor.
Türkmenlerin, Kuzey Irak'ta, Saddam ve PKK arasında sıkışıp kaldığını belirten Kerküklü, konuşmasını şöyle sürdürüyor:
"Türkmenler, Kuzey Irak'ta yıllardır baskı ve zulüm altında. Türkiye de bunu biliyor. Bu insanlar, Türkiye'nin çıkarlarını korumak için gerektiğinde tüm korkularına rağmen gereğini yapmıştır. Türkmenler, Türkiye'den ne para, ne ev, ne de iş istiyor. Sadece `Biz Türk'üz, ve Türkiye'de yaşamak istiyoruz' diyor, ama sesini duyuramıyor.
Ankara'ya her türlü mesajı verdik, bir yanıt alamadık. Bu insanlar eğer Türkiye'ye gelmeyi en ağır koşullarda bile göze alıyorsalar, düşünmek lazım. Sonra çaresizlik başlıyor. Ege'de ölüm yolculuklarına çıkılıyor. Birtakım mafya, insan tacirleri ceplerini doldururken, biz sadece onların cesetlerine sarılıp gözyaşı döküyoruz. Ankara, Ege'deki ölüm yolculuklarına dur demeli, Türkiye'de yaşamak isteyen Türkmenlere insanı çözümler bulmalı."
Fatih'te basit eşyalarla donatılmış bir ev... Üç çocuk, bir anne, bir baba bir de babaanne. 75 yaşlarındaki Saniye Nine, mükemmel Türkçesiyle hemen söze giriyor:
"Kerkük'ten dört ay önce geldik. Ölürüz de geri dönmeyiz."
Odada büyüklerinin konuşmalarını dinleyen çocukların yüzünde korku ve endişe egemen. Babalarına nedenini soruyorum. Hulusi Kerküklü şöyle yanıtlıyor:
"Ne olacak polis korkusundan. Camdan bakamaz oldular, bir polis aracı ya da polis gördüklerinde, `Baba polis bizi geriye götürecek, saklanalım mı' diyorlar. Oturma iznini alamadık, derneğin bize verdiği kimliklerle sadece Fatih bölgesinde dolaşabiliyoruz. Ev kira, iş yok... Aylardır hazır para yiyiyoruz, 10 gün sonra ne yapacağız bilmiyorum.
`Türkiye bizim vatanımız' dedik. Biz bunu burada değil Kuzey Irak'ta da söyledik. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'den ve siyasilerden yardım bekliyoruz. Bizi ölümün kucağına bırakmasınlar..."
Ülkelerini terkedip yasadışı yollarla Türkiye üzerinden Avrupa ülkelerine gitmek isteyen Kuzey Iraklıları taşıyan teknelerin Ege Denizi'nde batması sonucu,
son yedi yılda ölenlerin sayısı 160'a ulaştı.
İlk kaza, 1990 yazında, Kuşadası sahillerinde yaşandı. Kuzey Iraklıları taşıyan teknenin aşırı yük nedeniyle batması sonucu 20 kişi yaşamını yitirdi. Aynı bölgede 8 Eylül 1991'de meydana gelen kazada ise altı İranlı öldü.
Ege kıyılarında 14 Eylül 1992'de 29, 30 Ekim 1992'de 14, 15 Kasım 1994'te 27, 1996 Mayıs'ında 24 Kuzey Iraklı Yunanistan'a gitmek isterken yaşamını yitirdi.
Bu yıl ise içinde 34 kaçağın bulunduğu tekneye Yunan Sahil Güvenlik botlarından açılan ateş sonucu iki kişi ölmüştü. Kuşadası - Güzelçamlı sahillerinde, geçen nisan ayında altı, mayıs ayında ise 17 Türkmen teknelerinin batması sonucu boğularak öldü.