Zulmeden mazlumlar

22 Kasım 2012

Dün akşam radyoda bir programa rastladım. Programın konusu, çocuklu çiftlerin boşanması sonucu velayeti alan tarafın çocuğu karşı tarafa göstermemesi halinde mağdur tarafın kanuni haklarıydı. Programa telefonla bağlanan avukatın söylediğine göre böyle bir durumda çocuğunu göremeyen anne veya baba mahkemeden çıkardığı bir kararla yanına bir icra memuru (garip ama evet icra memuru) bir de polis alarak çocuğu alıkoyan tarafın kapısına dayanabiliyor. Karşısında böyle garip bir üçlü bulan çocuğun hâletiruhiyesi için bu ekipte bir pedagog, psikolog veya benzeri bir kişinin de olması şart.

Programı sunan kişinin gayet samimi bir şekilde “Peki, bu işler diğer ülkelerde de mi böyle?” sorusu üzerine avukat şu yanıtı verdi: “Pek sayılmaz. Aslına bakılırsa Avrupa ülkelerinde ve Amerika’da bu olaylar bizdeki kadar büyük sorunlara dönüşmüyor; çiftler genellikle bir şekilde anlaşıyorlar.” Buraya kadar dinlediklerim benim için çok bir anlam ifade etmemişti ve burada anlatmak istediklerim için de pek önemli değil ama avukatın son iki cümlesi son derece can alıcı oldu: “Sanırım bu, toplumların kültürü ile ilgili bir konu. Zira o toplumlarda uzlaşma kültürü hâkim.”

Uzlaşmanın karşı tarafın

Yazının Devamı

Adalet ve cinayet

18 Kasım 2012

Bu köşeyi takip edenler hakem yorumuna fazla rastlamamıştır. Aslında bugün de konu Fırat Aydınus veya gösterdiği karttan ziyade hakemliğin kendisi.

Her şeyden önce hasbelkader bir süre hakemlik yapmış biri olarak inanıyorum ki sahada başarısız olmak isteyen son kişi hakemdir. Bir hakemin bilinçli olarak kötü maç yönetmesi doktorun hastasına bile bile yanlış tedavi uygulamasından farksızdır. Bu nedenle düşüncelerim her türlü komplo teorisinden uzaktır.

Futbol hakemini sokaktaki polise benzetmek mümkün. Zira ikisi de bulundukları alandaki adaletten sorumludur. Çevrelerindekiler onların kararlarına uymak durumundadır. Kurallara uymayanlara karşı kullanmaları için hâkim otorite onlara çeşitli araçlar vermiştir; polise kelepçe, tabanca; hakeme de kartlar. Fakat polis ve hakemin gücünü arttıran her silah beraberinde önemli bir de sorumluluk getirir. Bu araçların en uygun durumda kullanılması gerekir aksi takdirde ortaya çok kötü sonuçlar çıkar. Nitekim eğer bir polis emin olmadan tabancasına başvurursa bunun adı adalet değil cinayet olur.

Hakem için son nokta kırmızı karttır. Kırmızı kartın gösterileceği durumlar oyun kuralları kitabında açıkça belirtildiği gibi küfür de bu

Yazının Devamı

SPK Galatasaray'a ceza verir mi?

13 Kasım 2012

Galatasaray’ın biri gerçekleşen diğeri de şimdilik askıda olan yüksek oranlı bedelli sermaye artırımı hamlelerinin uyandırdığı yankı günden güne büyürken bu olayda akıllara takılan en önemli sorulardan biri Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) konuya bakışı.

SPK Başkanı Vedat Akgiray, geçenlerde yaptığı açıklamada söz konusu durum ile ilgili “hem şirket hem de yatırımcı için en doğru kararı vereceğiz” diyerek aslında kurulun konuya bakışı ile ilgili önemli bir ipucu vermiş oldu. Nitekim SPK’nın futbol kulüplerine yaklaşımı diğer şirketlere yaklaşımından oldukça farklı ve geçmişte bu farklı bakışın örneklerini fazlasıyla gördük.

Aslında işin temelinde Beşiktaş dışındaki kulüplerimizin yanlış bir yöntemle şirketleşmesi yatıyor. Zira Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor halka arz olurken Avrupa’daki kulüplerin yaptığı gibi gelir ve giderlerin tamamını bir şirkete devretmek yerine “Sportif A.Ş” gibi “bize has” bir yöntemle sadece gelirleri şirkette toplayıp giderleri kulüplerde bırakarak hatalı bir işe giriştiler.

Bu şekilde yapılan yanlış şirketleşmelerin nedeni dernek statüsünü ve bunun getirdiği, çeşitli vergilerden muaf olma, devletten yardım alma veya bağış toplayabilme

Yazının Devamı

Sezonun en iyisi

12 Kasım 2012

Fenerbahçe, zor geçmesi beklenen Orduspor sınavını başarıyla verdi. Bunun nedeni sarı lacivertlilerin maçın tamamında ama özellikle ikinci yarısında sahaya sezonun en iyi futbolunu yansıtmaları oldu.

Fenerbahçe’nin iyi bir kadroya sahip olduğunu ancak gerek kaynakların yerinde kullanılamaması gerekse taşların yerine oturmaması nedeniyle potansiyelini ortaya çıkaramadığını bu köşeyi takip edenler çokça okumuştur. İşte Orduspor karşısında olan da adeta bu potansiyelin hayata geçirilmesiydi.

Alex varken de o mevki hayatiydi ama onun gidişinden sonra Meireles ve Mehmet Topal’ın oynadığı bölge Fenerbahçe’nin adeta kalbi oldu. Zira burada oynayan oyuncuların performansı o denli belirleyici ki onların aksaması sarı lacivertlilerin rakiplerine pozisyon şansı vermesine neden olduğu gibi etkili atak yapılmasını da engelliyor.

Burada Aykut Kocaman’ın öğrencileri için en büyük olumsuzluk stoper ve geri ortasaha bölgesinde, yedeklerinin aslarını mumla aratacak kadar etkisiz bir performans göstermesi. Bir başka deyişle diğer tüm futbolcular aynı kalsa dahi Bekir, Serdar, Selçuk ve Christianlı on bir ile Yobo, Egemen, Meireles ve M.Topallı kadro arasında gece ve gündüz kadar fark var.

Yazının Devamı

Yeni Iniesta Oğuzhan

4 Kasım 2012

STSL’deki takımların, özellikle de büyük olanların, her sene bir önceki sezona kıyasla farklı bir görüntü yansıtmaları alışılageldik bir durum fakat bu sezonki Beşiktaş’ı tarif etmek için “farklı” sözü yetersiz kalıyor zira siyah beyazlılar bambaşka.

Bu sezon Beşiktaş’ın hiçbir maçı kazanacağından emin olamazsınız ama kazanmak için gerekli mücadeleyi göstereceklerinden de asla şüpheniz olmaz. Siyah beyazlıların maçları hangi skorla bitireceğini kestiremezsiniz ama maçta bol pozisyon olacağı hemen hemen garantidir.

Aynı şekilde, Samet Aybaba’nın takımı bir hafta size sıradan bir Anadolu takımından hallice bir futbolcu topluluğu gibi görünür, ertesi hafta, çok önemli genç yıldızlara sahip, potansiyeli yüksek, keskin bir Avrupa ekibi.

Peki, ama neden?

Beşiktaş gerek oyun sistemi gerekse kadro yapısı itibariyle çabuk oynayabiliyor, kanatları kullanabiliyor, hem ara pasları hem de çalımlarla sahayı dikine katedebiliyor. Hatta siyah beyazlılar ligimizde bunları en iyi yapan takım. Fakat futbolda her şeyin bir arada olmamasından mütevellit mevcut durumun olumsuz tarafları da var: rakiplere pozisyon vermekte cömert olmak ve gerektiği anlarda oyunu tutmakta zorlanmak.

Durum

Yazının Devamı

Hangi Fenerbahçe

29 Ekim 2012

Fenerbahçe’nin geçen haftalarda toparlanan görüntüsünün baş mimarları, arkalarına Yobo ve Egemen’i alan Topal ve Meireles ikilisiydi. Zira bu iki isim olmadığı takdirde, Krasic (Stoch), Sow ve Kuyt’un pozisyona girebilmeleri sadece bu “son ütücü” oyuncuların kendi aralarındaki alışverişlerine bağlı kalıyor ki bugüne kadar bu üçlünün birbirlerine gol pozisyonu hazırlamada başarılı olduklarına şahit olmadık.

Söz konusu tabloda Selçuk ve Christian ikilisinden söz edemiyorum çünkü bu iki futbolcu da o kadar istikrarsız ki Fenerbahçe’nin hücum organizasyonunu bu ikiliden beklemek çok büyük bir risk olur.

Hücumda yukarıdaki nedenlerden dolayı ne Bursaspor, ne AEL ne de Antalyaspor karşısında bekleneni verebilen Fenerbahçe’nin aynı maçlarda savunmada da oldukça başarısız olmasının en büyük nedeni stoperlerinin uyumsuzluğu ve bireysel hataları oldu.

Bazı futbolcular zaman zaman hata yapsa da takımda yer aldıkça ve oynadıkça kendilerini geliştirir ve aşama kaydederler; mesela Hasan Ali, bazı oyuncular da ne kadar şans bulurlarsa bulsunlar bir türlü bekleneni veremedikleri gibi kendileri için yapılan her yatırımı adeta boşa çıkarırlar; mesela Bekir İrtegün.

Bekir ‘in bu sezon

Yazının Devamı

Galatasaray'ın olaylı sermaye açılımı (II)

19 Ekim 2012

Konunun ilk bölümünde yazdıklarım Galatasaray’ın bedelli sermaye artırım kararı ve bunun uygulaması ile ilgiliydi; özellikle küçük yatırımcı penceresinden. Bu yazıda ise Galatasaray Sportif Sınai ve Ticari Yatırımlar A.Ş.’nin (GS A.Ş) hâkim ortağı olan Galatasaray Spor Kulübü Derneği’nin (Dernek) sermaye artışında kendi payına düşen bedeli ne şekilde ödediği daha doğrusu karşıladığını açıklamaya ve değerlendirmeye çalışacağım.

Bilindiği gibi GS A.Ş.’deki bedelli sermaye artışından her ne kadar küçük yatırımcılar şikâyetçi olsa da bu karar en büyük yükü, şirketin en büyük ortağı olan Dernek’e yükledi. Zira Dernek kulüpteki payı oranında sermaye artırımına katılmanın yanı sıra, rüçhan hakkını kullanmayan küçük yatırımcıların yerine de şirkete para koymak durumunda kaldı. Fakat dernek bu işi, cebinden bir kuruş para çıkmadan yaptı. Peki, ama nasıl?

GS A.Ş. yönetim kurulu 9 Şubat 2012’de, Türk Telekom Arena’nın VIP koltuk, batı 3 loca ve batı 4 loca pazarlama hak ve gelirlerinin Dernek’ten devralınmasına karar verdi (Burada, söz konusu gelirlerin zaten GS A.Ş.’de olması gerektiği de pekâlâ iddia edilebilir fakat o konuya girmeyeceğim). Bu alım sonrasında doğal olarak GS A.Ş.

Yazının Devamı

Galatasaray'ın olaylı sermaye açılımı (I)

15 Ekim 2012

Galatasaray yönetimi, son aylarda aldığı iki sermaye artırımı kararı ile sadece spor değil ekonomi ve finans alanını da çok yakından ilgilendiren önemli gelişmelere imza attı ancak yaşanan bu önemli olayların spor kamuoyu tarafından gerektiği ölçüde ele alındığını söylemek zordu; ta ki Ünal Aysal aleyhine açılan davaya kadar.

Galatasaray’ın mali işleri ile ilgili bu konu, medyada genellikle Ünal Aysal ve arkadaşlarının başarılı icraatları olarak yer buldu fakat aynı uygulamaların ciddi eleştirilere hedef olmaktan kurtulamadığını da belirtmek gerek.

Benim şahsi kanaatim, Galatasaray yönetiminin aldığı ve almak istediği kararlar kısa vadede kulüp için önemli bir kaynak oluştursa da konu uzun vadeli düşünüldüğünde bu hamlelerin faydalı olmadığı gibi büyük ölçüde de risk taşıdığı yönünde; konunun küçük yatırımcıyı büyük zararlarla karşı karşıya bırakması da cabası.

Bu yazıda Galatasaray’ın kulüp ekonomisini doğrudan etkileyen sermaye artırım çalışmalarını ve bunun küçük yatırımcı üzerindeki etkilerini olabildiğince basit bir şekilde değerlendirmeye çalışacağım.

Galatasaray Sportif A.Ş’nin (GS A.Ş.) 31.05.2012 tarihli bilançosunda kayıtlı sermayesi 2.8 milyon lira, öz

Yazının Devamı