Finansal Fair-Play'in detayları

12 Eylül 2012

UEFA’nın finansal fair-play (FFP) kuralları Avrupa’da futbol gündemine son derece hızlı bir şekilde girdi. Zira bu konu kulüplerin birçoğunu önemli önlemler almak zorunda bırakırken UEFA da her fırsatta bu işi ne denli ciddiyetle ele aldığının ipuçlarını veriyor. Türkiye’de bugün, özellikle medya bünyesinde konu ile ilgili yeterli bilinç oluşmuş olmasa da bu konunun ilerleyen günlerde spor programları ve taraftar sohbetlerinde, bugün olduğundan çok daha fazla yer bulacağına eminim.

FFP düzenlemeleri denince akla ilk ve genel olarak kulüplerin sportif faaliyetlerinden olan gelirleri ve giderlerinin birbirine denk olması geliyor. Ancak geçtiğimiz günlerde UEFA’nın, aralarında Fenerbahçe ve Eskişehirspor’un da bulunduğu yirmi üç takıma “ödül paralarını ödememe” yaptırımı uygulayacağını duyurması konunun sadece finansal açıdan başabaş noktasına ulaşmaktan ibaret olmadığını gösterdi.

Söz konusu yirmi üç takıma UEFA’nın finansal yaptırım uyarısının nedeni bu kulüplerin geçmiş yıllara ilişkin ödenmemiş borçları oldu. Bu borçların devlete olan vergi veya sosyal güvenlik borcu, oyunculara ödenmeyen transfer taksitleri veya kulübün kendi çalışanına ödemekte geciktiği ücretler olması

Yazının Devamı

Aykut Kocaman’ı anlamak

4 Eylül 2012

İyi futbolcuların teknik direktörlük olacaklarına hep şüphe ile yaklaşmışımdır; beni buna gözlemlerim zorluyor. Siz de aklınıza eski en iyi futbolcuları getirin, onların nadiren iyi teknik direktör olduğunu görürsünüz. Sanıyorum bu bir realite ve temelinde de futbolculuk ile teknik direktörlüğün en az ressamlık ve duvar boyacılığı kadar birbirlerinden farklı işler olması yatıyor.

Birbirinin ister istemez devamı olarak görülen bu iki mesleğin farkları hakkında bazı düşüncelerim var ve belki garip gelecek ama iyi futbolculuğun iyi teknik direktör olmak için bir gereklilik değil aksine onu zorlaştıran bir unsur olduğunu düşünüyorum ama bugün söyleyeceklerim bu konunun detayları değil; Aykut Kocaman.

Aykut Kocaman’ın elindeki oyunculardan yeterince faydalanamadığını çoğu futbol takipçisi gibi ben de düşünüyorum. Zira Sow’a solda, Kuyt’a santraforda, Topuz’a sağ kanatta, Alex’e de kulübede yer vermekle Aykut Hoca, endüstri mühendisliği tabiriyle, hem bu futbolcuları hem de tüm takımı oldukça verimsiz kullanıyor.

Fakat düşündüğüm bir şey daha var ki o da Aykut Kocaman’ın takımı ile ilgili farklı fikirlere ve hedeflere sahip olduğu. Aykut Hoca doğaldır ki kendi ayağına kurşun

Yazının Devamı

Aziz Yıldırım bırakmalı

18 Ağustos 2012

Şike davası Türk Futbolu için hem bir risk hem de bir fırsattı. Dava, TFF tarafından iyi yönetilse ve süreç içinde aklıselim davranılabilse günün sonunda futbolumuzdaki kusurlar gerçekten törpülenebilirdi. Fakat medya, kulüp yönetimleri ve taraftarlar el birliği ile bu işin risk tarafını seçip, kendi menfaatlerini her şeyin önüne koyunca eğriler ve doğrular birbirine karıştı, işler eskiden olduğundan da kötü bir hale geldi ve her şey Arap saçına döndü.

Bugün haklı veya haksızı tartışmak faydasız. Çünkü verilen veya verilmeyen kararların hiç kimseyi tatmin etmediği ve herkesin objektifliğini kaybettiği bir ortamda her vicdan kendi muhakemesini -büyük ölçüde gönül verdiği camianın çıkarına paralel olarak- yaptı; kâh şüphelileri beraat ettirdi, kâh onların kalemini tek celsede kırdı.

Artık tartışılması gereken, öznel değerlendirmelerden ziyade sürecin gerçek hayat üzerindeki yansımaları. Bu açıdan bakıldığında son bir senedir olaylardan en fazla etkilenen kulüp, tüm olan bitenin merkezinde olan Fenerbahçe.

Aziz Yıldırım on dört yıllık görev süresince hiç şüphesiz Fenerbahçe tarihine damgasını vurdu. Göreve geldiği 1998 yılında sadece 16 milyon dolar olan kulüp bütçesinin

Yazının Devamı

Erzurum'da görünen köyler

13 Ağustos 2012

Fenerbahçe ve Galatasaray bu sezon hem kadro kalitesi hem de ekonomik olarak rakiplerinin çok önünde ve iki takım da önemli transferlerle beklentisini en üst seviyelere taşıdı. Dolayısıyla Süper Kupa’nın en önemli yanı bize bu iki takımı ciddi bir rakibe karşı seyretme fırsatı vermesiydi.

Doksan dakika sonunda çıkan sonuç iki takımın da henüz taraftarını tatminden uzak ama özellikle Fenerbahçe’nin ciddi bir müdahaleye muhtaç olduğu oldu.

Galatasaray

Sarı kırmızılıların kadrosunda çok önemli isimler var ama takımın en büyük gücü hâlâ Fatih Terim. Fatih Terim, Piontek’in yanında başladığı, Galatasaray’da tecrübe kazandığı, İtalya’da yüksek lisansını yaptığı ve Milli Takım’da pekiştirdiği teknik direktörlük kariyerinde her sene bir öncekinin ilerisine geçti ve bu yıllarda en olgun çağını yaşıyor. Fatih Terim’in başarısının anahtarı onun teknik konulardan ziyade idarecilik, liderlik ve motivasyon başarısı ki bu özellikler onu ligimizdeki diğer teknik direktörlerin hepsinden ayırıyor.

Galatasaray’ın sahadaki görüntüsü kötü olmamakla birlikte beklenen seviyede değil. Özellikle yapılan onca transfere karşın takımın hücum gücünün hâlâ Selçuk’un üzerinde olması Selçuk’un

Yazının Devamı

Kuyt ve Aykut

9 Ağustos 2012

İlk maçı bir an için unutalım.

Rövanş karşılaşmasında Fenerbahçe, bir açıp bir kapatan Londra havası gibiydi.

Maçın başlarında geçen sene bırakılan yerden devam edilen paslar ve güzel oyun, sonrasında sahadaki on bir futbolcunun adeta ilk kez bir araya geldiği izlenimi uyandıran dağınıklık ve rollerine konsantre olan aktörlerin başarıyla tamamladığı final sahnesi.

Fenerbahçe’nin ilk iki resmi maç performansı gösterdi ki her sene olduğu gibi sarı lacivertliler bu sene de Ağustos ayında henüz hazır değil. Bugün herhangi bir takımdan Ocak ayı performansı beklemek elbette haksızlık olur fakat geçirilen kamp dönemleri ve yapılan hazırlık maçlarıyla, her futbolcunun bireysel performansını olumsuz etkileyen genel organizasyonsuzluk durumunun da ortadan kalkmış olması gerekirdi.

Ülke futbolumuzun durumu itibariyle henüz Avrupa’da maç seçecek veya rakip beğenecek lüksümüz yok. Bu nedenle her Türk takımının her Avrupa galibiyeti özellikle de deplasman galibiyeti önemli bir başarıdır.

Bu açıdan, kötü oynadığı ilk ayağın ardından, ulaşım sıkıntıları çekerek gittiği zor bir sahada ve kalecisi hariç kötü bir takım olmayan rakibine karşı farklı kazanan Fenerbahçe’nin başarılı

Yazının Devamı

Tencere dibin kara

31 Temmuz 2012

Yöneticilik sadece iyi bir idare değil aynı zamanda liderlik ister; liderlik de kontrol.

Liderin ağızdan çıkan her söz cimri bir sarrafın hassas kantarından çıkmalı, o sözün sadece muhatabı değil, onu işiten herkes tarafından nasıl algılanacağı düşünülmelidir. Konuşma sonunda dosttan sevgi, düşmandan saygı kazanılmalıdır. Bunlar iyi bir liderliğin olmazsa olmazıdır.

Biz bir avuç futbolsever, Telegol zihniyetinden kaçmaya çalışırken bu yaklaşım azılı bir virüs gibi bu güzel oyunun her alanını sarıyor; gazeteleri, yöneticilerin açıklamalarını ve nihayetinde taraftarları.

Fenerbahçe ve Galatasaray’ın son birkaç gündür girdikleri “tencere dibin kara” çekişmesinin tek amacı camialarına şirin görünmek ama bu, pire için yorgan yakmaktan farksız. Allah aşkına bunca açıklama, emek, mesaiden sonra bir kişinin dahi fikrinde değişiklik oldu mu? Veya bu üslupla olabilir mi? Bu kadar hengâme ve infial kişilerin içindeki düşmanlığı körüklemekten başka ne işe yaradı?

Aziz Yıldırım’ı çok iyi anlıyorum. Yaşadıklarını ve çektiklerini gözümüzde ne kadar büyütsek az. Fakat onun Cumartesi günü yaptığı konuşma çok farklı yollarla ve görece sakin bir ses tonuyla yapılabilirdi; başta kâğıttan

Yazının Devamı

Selin ve Loran

25 Temmuz 2012

Selin Yağcıoğlu’nun altı ay önce FBTV’de başlayan stajyerlik görevi 23 Temmuz itibariyle son buldu. Bu kovulmaya, internet sitelerinden takip ettiğim kadarıyla, kendisinin Galatasaraylı oluşu ve FBTV’deki görevi öncesinde Twitter’da Fenerbahçe aleyhinde yazdığı mesajlar neden oldu.

İçinde bulunduğumuz Ramazan Ayı’na da uygun bir kıssa:

Mekke döneminde Hz. Muhammed, bir grup sahabeyle, o sıralar müşriklerin elinde bulunan Kâbe’ye girmek ister. Fakat o günlerde Kâbe’nin anahtarını elinde bulunduranOsman bin Talha, kendisi de müşrik olduğu için, onların Kâbe’ye girişini sert bir şekilde engeller.

Gün gelip de Mekke Müslümanların eline geçince Hz. Muhammed, Kâbe’nin anahtarını istediği kişiye verecek durumdayken onu Osman bin Talha’dan başkasına vermez ve şöyle der: “işi ehline verin.”

Doğrusu işi ehline vermemek düpedüz cahilliktir. Zaten normalde bir işin, o işi daha iyi yapabilecek biri varken başkasına verilmesi düşünülemez. Bu durum ancak ortamı kesif bir bilgisizlik kaplayıp, gerçeklerle bağlantı kesildiğinde olur.

Olayı abarttığımı düşünebilirsiniz. Selin Yağcıoğlu’nun dünyanın en başarılı sunucusu olmadığını da biliyorum fakat burada mevzu ne Yağcıoğlu ne de onun

Yazının Devamı

Selin Yağcıoğlu

24 Temmuz 2012

Selin Yağcıoğlu’nun altı ay önce FBTV’de başlayan stajyerlik görevi dün (23 Temmuz) itibariyle son buldu. Bu kovulmaya, internet sitelerinden takip ettiğim kadarıyla, kendisinin Galatasaraylı oluşu ve FBTV’deki görevi öncesinde Twitter’da Fenerbahçe aleyhinde yazdığı mesajlar neden oldu.

İçinde bulunduğumuz Ramazan Ayı’na da uygun bir kıssa:

390 yılında Hz. Muhammed bir grup sahabeyle, o sıralar müşriklerin elinde bulunan Mekke’ye girmek ister. Fakat kendisi de bir müşrik olan ve Mekke’nin anahtarını elinde bulunduranOsman bin Talha, onların Mekke’ye girişini sert bir şekilde engeller.

Gün gelip de Mekke Müslümanların eline geçince Hz. Muhammed, şehrin anahtarını istediği kişiye verecek durumdayken onu Osman bin Talha’dan başkasına vermez ve şöyle der: "işi ehline verin.”

Doğrusu işi ehline vermemek düpedüz cahilliktir. Zaten normalde bir işin, o işi daha iyi yapabilecek biri varken başkasına verilmesi düşünülemez. Bu durum ancak ortamı kesif bir bilgisizlik kaplayıp, gerçeklerle bağlantı kesildiğinde olur.

Olayı abarttığımı düşünebilirsiniz. Selin Yağcıoğlu’nun dünyanın en başarılı sunucusu olmadığını da biliyorum fakat burada mevzu ne Yağcıoğlu ne de onun

Yazının Devamı