Daha 9-10 ay öncesine kadar 1.Lig’de mücadele eden Kardemir D.Ç Karabükspor’ün sezonun ilk yarısını 6. sırada bitirmesi kırmızı lacivertlileri bir anda ligimizin en flaş takımı haline getirmişti ama ilk dört haftada bırakın galibiyeti puan dahi alamayan Manisaspor, H. Karaman ile öyle bir ivme yakaladı ki bu başarısı sayesinde Manisa ekibi Karabükspor’un sadece puan cetvelinde değil sükse sıralamasında da üzerine çıkmayı başardı.
Bütçe itibariyle Süper Ligin en mütevazı ekiplerinden biri olan Ege temsilcisinin 21. hafta geride kalırken puan cetvelinde kendine 6. sırada yer bulmasının birinci sebebi elbette H.Karaman. Zira yıllardır bu ligin tozunu yutarak edindiği tecrübesini, kulübü ile yatıp kulübü ile kalkmasına neden olan azmiyle, takımının Trabzonspor, Beşiktaş ve Galatasaray’ı deplasmanda mağlup etmesini sağlayan motivasyon gücünü, kendi internet sitesinde örneklerini verdiği taktik zekâsıyla birleştirmeyi başaran Karaman göreve gelmesiyle birlikte Manisaspor’a adeta bir sihirli değnek ile dokundu ve Manisaspor
Millet olarak siyahî oyunculara sempatimiz var. Sanıyorum bu durum siyahların tarih boyunca genellikle zor durumda kalmasından ve bizim de zor durumda kalanlara karşı sevgi damarlarımızın kabarmasından kaynaklanıyor. Fakat Emenike’ye duyduğumuz sempati onun ten renginden ziyade henüz bir sezonu dahi tamamlamadığı Spor Toto Süper Lig’e attığı goller, güçlü fiziği ve bitmeyen enerjisi ile damga vurması ile ilgili.
Nijeryalı golcü, geçen sene Bank Asya 1. Lig’de başladığı ve attığı 16 golle takımının Süper Lig’e çıkmasında önemli rol oynayan başarılı performansını bu yıl da Süper Lig’e taşıyınca büyüklerin radarına yakalanmakta fazla gecikmedi.
Nitekim son günlerde gündemin en önemli konularından biri şu oldu: Emenike Beşiktaş’a ha geldi ha gelecek!
Bugün itibariyle, her oynadığı maçta rakip stoperleri perişan eden ve aynı standardı hemen hemen her maçta yakalayan Emenike’nin gittiği her takıma katkı sağlayacağı aşikâr. Fakat kesin olmayan şey Emenike’nin gittiği her yerde K.D Karabükspor’daki üst düzey
Hakemlerden kim şikâyet ediyor? Geride olan takımlar.
Hakemlerden kim şikâyet etmiyor? Önde olan takımlar.
Önde olan takımlar geri düşünce hakemden şikâyet ediyor mu? Evet!
Geride olan takımlar öne geçince hakemden şikâyet ediyor mu? Hayır!
Hakemler sezon boyunca aynı hakemler mi? Evet.
Hakem hataları sadece Türkiye’de mi oluyor? Hayır!
Hakemlerin ligin birincisini belirlediğini iddia eden yöneticinin takımının şampiyonluk sayısı kaç? 17.
Maçın katledildiğini söyleyen yöneticinin takımının maçında sadece o takım aleyhine mi yanlış kararlar verildi? Hayır.
Ertuğrul Sağlam’ın Sivasspor maçından sonraki röportajında kurduğu bir cümle çok enteresandı: “Biz çok iyi bir takım değiliz.”
Bu cümle bir alçak gönüllülük ifadesi olarak algılanabilir fakat benim düşüncem olayın arkasında mütevazılıktan ziyade, takip edilen ciddi bir politika olduğu yönünde.
Geçen sezon son üç haftaya kadar Bursaspor’un şampiyon olmasına çok az ihtimal veriliyordu. Aynı doğrultuda medyanın yeşil beyazlılara ilgisi de hiçbir zaman, lige çok önceden havlu atmış Galatasaray ve Beşiktaş’a gösterilen kadar dahi olmadı. Sonuçta spekülasyon, dolduruş ve gereksiz ithamlardan uzak olan bu sağlıklı atmosfer yeşil beyazlılara sezon sonunda şampiyonluk kupasını kaldırma yolunda önemli bir avantaj sağladı.
Bugün de durum çok farklı değil zira gün itibariyle liderlik konumunda bulunan Bursaspor’un gündemde kapladığı alan oldukça kısıtlı ve ön planda olmama durumunun getirdiği avantajların son derece farkında olan Ertuğrul Sağlam mevcut durumun aynı şekilde
İnşaatçıların kullandığı su terazisini bilirsiniz; hani ortasında fosforlu bir sıvı ve bu sıvının içinde bir hava boşluğu bulunan ölçme aletini. Hani bu terazi ile bir zeminin veya duvarın düz olduğunu anlamak için sıvı içindeki hava boşluğunun ortadaki iki çizgi arasında durması gerekir ya işte bu su terazisini Beşiktaş kadrosu üzerine koyduğumuzda o düzlüğü ve dengeyi gösteren hava boşluğu iki çizgi arasında değil en sol köşede duracaktır!
Beşiktaş’ın Simao, Guti, Quaresma ve Almeidalı kadrosu bana Galatasaray’ın Kewell, Lincoln, Arda ve Baroslu on birini anımsatıyor. Nitekim sarı kırmızılıların bu dörtlüyü barındıran takımı 2000’li yılların Galatasaray’ı ile mukayese ediliyor, sarı kırmızılıların attığı gol sayısının 100’ü geçip geçmeyeceği tartışılıyordu. Bugün de Beşiktaş için kullanılan tabir “Los Gálacticos” ve daha düne kadar yapılan tartışma takımın 17’de 17 yapıp yapamayacağı üzerineydi.
Bern Schuster’in pozitif futbolunu ve felsefesini hatta cesaretini takdir etmek
Fenerbahçe’nin liderden dokuz puan geride olduğu dönemdeki şampiyonluk şansının, lidere kendisinden dört puan daha yakın Bursaspor’dan daha fazla olduğunun düşünülmesinin yegâne nedeni sarı lacivertli kadronun sahip olduğu potansiyeldi. Ne gariptir ki sezonun ilk yarısı boyunca bu kapasite bir türlü etkin kullanılamamış, sadece Emre, M.Topuz veya Andre Santos değil zaman zaman Alex ve Niang dahi eleştiri oklarına hedef olmuştu.
Lig lideri Trabzonspor karşısında ise sarı lacivertliler sezon başından beri hangi konuda eleştirildilerse onun aksine bir performans sergiledi. Öncelikle maça motive olmak, bireysel hatadan uzak durmak, rakibe pozisyon vermemek, orta alanda baskı yapmak, hızlı hareket etmek, dikine paslaşmak ve neticede ligin en istikrarlı takımı karşısında hak ederek üç puana uzanmak sadece sarı lacivertli taraftarın değil tüm spor kamuoyunun neden Fenerbahçe’yi her şeye rağmen önemli bir şampiyonluk adayı olarak gördüğünü kanıtlar nitelikteydi. Bu durumda Aykut Kocaman’ın oyuncularına söyleyeceği şey, dersleri kötü olmasına
Futbolu seven herkes Hagi’yi de sever. O yetenekli ayakların zaman zaman bir kadife kadar yumuşak, gerektiğinde de bir raket kadar sert olmasının verdiği seyir zevki ve heyecan sadece Hagi’nin formasını giydiği takımları destekleyenleri değil tüm futbolseverleri futbola âşık eden sayılı nedenler arasında. Zaten Karpatların Maradona’sı bu üstün özellikleri sayesinde sayısız başarılara imza atıp, onlarca kupaya uzanıp adını dünya futbol tarihine yazdırmadı mı? Fakat buraya dikkat; futbolcu olarak.
Teknik direktör Hagi’nin karnesi ise bırakın sınıfı geçmeyi okula dahi alınmayacak cinsten. Romen teknik adam Romanya Milli Takımı, Bursaspor, Galatasaray, S.Bükreş ve tekrar Galatasaray’da kendisine çok önemli şanslar verilmesine karşın beklentileri karşılamak bir tarafa, vasat bir başarıya dahi ulaşamadı.
Bu, ilk bakışta akıl erdirilmesi zor bir ikilem gibi görünen olayın aslında basit bir yanıtı var: yıldız futbolcular futbola kendi pencerelerinden bakar ve bu pencere maalesef bu oyuna dair çoğu temel gerçeği göstermez.
Hagi’nin başarısızlığı için örnek
Trabzonspor’un üzerinde bu sene çok büyük bir şampiyonluk baskısı var. 1984 yılından beri ulaşılamayan bu zafere bu kadar yaklaşmış olmak bir yandan bordo mavililere mutluluk verirken diğer yandan da takımın omuzlarında çok büyük bir baskı hissetmesine neden oluyor.
İkinci yarının ilk haftasındaki sürpriz puan kaybı da bu baskıyı arttıran bir neden oldu ve şayet Trabzonspor hafta sonunda da sahadan mağlup ayrılırsa söz konusu baskı çok daha ciddi boyuta ulaşıp her şeyin önüne geçebilir.
Şenol Güneş, bordo mavili camianın yıllardır hasret kaldığı şampiyonluk kupası için kadroyu geniş tutmak, çok çalışmak ve takım içindeki sorunları en aza indirmek gibi stratejiler üzerinde duruyordu fakat dün akşam tecrübeli teknik adamın bu konuda başka bir ilkeye daha sahip olduğunu gördük: “kupadan elenmek”.
Beşiktaş karşısına, son Ankaragücü maçına kıyasla, dokuz yeni isim ile çıkarken tecrübeli hocanın Türkiye Kupası’ndan elenme riskini aklına getirmediğini düşünmek mümkün değil tıpkı