Derbiden rakibe saygı çıktı

25 Ekim 2010

Fenerbahçe’nin 11 yıldır Kadıköy’de rakibine puan vermemesi ve bu doğrultudaki psikolojik üstünlüğü, Galatasaray’ın teknik direktör değiştirecek kadar zor bir durumda olması, sarı kırmızılıların önemli oyuncularının sakatlığı ve Fenerbahçe’nin son iki maçını kazanmış olması gibi verilere aldanıp derbide bir tarafı açık ara favori görmek ve bunu garip iddia oranları ile belgelendirmek futbolu az çok takip eden hiç kimsenin aldırış etmemesi gereken bir durumdu ve doksan dakika sonra bu durum tescillendi.

Fenerbahçe’nin hiçbir zaman olmadığı kadar favori gösterildiği maçta adeta bir puanı kurtarması derbilerde ayağı yere basmayan düşüncelerden önce rakibe saygı göstermenin gerekli olduğunu bir kez daha açık bir şekilde gösterdi.

Nitekim maçtan sonra iki teknik adam da yaptıkları açıklamalarda rakiplerinin değerini vurgulayıp bu maçların takımların sıralama, form hatta kadrosundan bağımsız olup kendine has dinamikleri olduğunu söyledi ve birbirlerine duydukları saygının altını önemle

Yazının Devamı

Aykut Kocaman'ın en zor maçı

23 Ekim 2010

Son on yılda bu denli heyecansız bir derbi öncesi hatırlamıyorum. Takımların form durumlarına göre bir favori her zaman söz konusu oluyordu ama bugünkü gibi, bir tarafın mutlak favori gösterilmesi ve diğerine neredeyse hiç şans tanınmaması ilk kez rastladığımız bir durum.

İki takımı teraziye koyduğumuzda sarı lacivertlilerin gerek kadro kalitesi gerekse moral anlamında rakiplerinden ağır bastığı bir gerçek. Bu duruma bir de yıllar yılı elde edilen psikolojik üstünlüğü eklersek maçın favorisi olarak sarı lacivertlileri görmek mümkün ama en fazla bir derbide olabileceği kadar.

Aykut Kocaman için Zor Maç

Böylesine garip bir ortamda en zor durumda olanlardan biri de Aykut Kocaman. Zira Galatasaray’ın içinde bulunduğu sıkıntılı durum nedeniyle şayet Fenerbahçe maçı kazansa bu normal bir durum olarak algılanacak fakat maç berabere biter veya Galatasaray’ın üstünlüğü ile tamamlanırsa Aykut Kocaman tarihe, sadece zor durumdaki Galatasaray’a (puan) kaybetmekle değil on yılı aşkın bir süredir devam eden başarılığı

Yazının Devamı

Bir futbol teorisi: yıldız futbolcular kötü teknik direktör olur!

20 Ekim 2010

Birçok kişi tarafından futbolculuk ile teknik direktörlük arasında sıkı bir bağ olduğu düşünülür. Hatta zamanın futbolcularının, özellikle de yıldız olanlarının, futbolu bıraktıktan sonra kendilerine teknik direktör sıfatıyla yedek kulübesinde yer bulmaları olağan bir rutin olarak kabul edilir.

Bu konuda ünlü gazeteci ve yazar Simon Kuper, iyi futbolculuk ile iyi teknik direktörlük arasında doğrudan bir bağlantı olmadığını ifade ediyor fakat dünya üzerindeki örnekler incelendiğinde, futbolun bu iki ve birbirine çok yakın alanı arasında bir paralellik olmamasının yanı sıra yıldız futbolcuların teknik direktörlük işinde, futbol oynamamış kişilere göre daha da başarısız olduğu görülmektedir.

Bu çalışmada başarılı futbolculuk ile başarılı teknik direktörlük arasındaki ters orantı araştırılıp ilk bakışta herkes için şaşırtıcı olarak kabul edilebilecek bu durumun nedenleri ve çözüm yolları incelenmektedir.

Efsane Futbolcular

Gelmiş geçmiş en iyi futbolcular listesinin en tepesindeki isimlerden Diego Armando Maradona, yeşil

Yazının Devamı

Hikmet Karaman Galatasaray'a

18 Ekim 2010

Peşinen söylemek lazım Galatasaray’ın yaşadığı sorunların merkezinde F.Rijkaard var.

Evet, sarı kırmızılı kadro geçen seneye oranla kan kaybetti ve hatta son on yılın en kötü kadrosu olmaya aday ama bir düşünelim Galatasaray’ın kadrosu Ankaragücü veya Karabükspor’dan da mı kötü?

Dolayısıyla kadronun yetersiz olması ayrı, teknik direktör başarısızlığı ayrı bir durum.

Rijkaard’ın başarısızlığı ilk planda kolay anlaşılabilir bir durum değil. Zira geçmişinde müthiş bir futbolcu olan, çok önemli teknik adamlarla çalışma fırsatı yakalayan, dünya devi Barcelona’yı çalıştıran ve kısaca futbol konusunda ziyadesiyle görmüş geçirmiş bir dünya yıldızının Galatasaray’ın mevcut kötü durumunun birinci nedeni olması ilk bakışta şaşırtıcı bir durum gibi geliyor. Fakat aslında bu çok yaygın bir ikilem ve Hollandalı teknik adamın başarısız bir teknik direktör olmansın nedenleri tam da yukarda saydıklarım.

Sadece Rijkaard değil birçok yıldız futbolcuyu ilgilendiren bu ikilem konusunda yaptığım çalışmayı bir

Yazının Devamı

Beşiktaş neden kaybediyor?

17 Ekim 2010

Maçın 46. dakikası. Necip orta alanda rakibinden sıyrılıp, topu Tabata’ya veriyor. Topsuz olarak ceza sahasına koşan genç oyuncu kaleci ile karşı karşıya kalmak için verdiği topu takım arkadaşından geri istiyor fakat beklediği ara pasını Brezilyalı oyuncudan alamıyor ve pozisyon daha başlamadan sona eriyor; işte Beşiktaş’ın Manisaspor’a yenilmesinin en önemli nedeni.

Beşiktaş geçen sene ligimizin en çok mücadele eden ekibiydi ancak siyah beyazlılar saha içerisinde iyi bir oyun kurucuya sahip olmadığı için gol yollarında büyük sıkıntı çekti ve sezonu hem çok az gol atarak hem de şampiyonun oldukça gerisinde tamamladı.

Bu sezon siyah beyazlıların lige iyi bir başlangıç yapması ve Avrupa’da da yoluna devam etmesi de başta takımın gol yollarındaki sorunları çözen Guti olmak üzere takımın kalitesini artıran Quaresma ve takımın olumlu bir hava içerisine sokmayı başaran B.Schuster transferleri sayesinde gerçekleşti.

Dolayısıyla mücadele anlamında eksiği değil fazlası olan Beşiktaş bu özelliğini sezon başında yapılan az sayıda ama

Yazının Devamı

Hepimiz Ardayız!

15 Ekim 2010

Kantarı bilirsiniz, topuzunu da. Kantara asılan nesnenin doğru tartılması için bu topuzun tam da gereken yerde olması gerekir zira kantarın topuzunu kaçırırsanız, ortaya bambaşka sonuçlar çıkar.

Geçtiğimiz günlerde bir gazetede, bir “spor yaanzarı!”nın Arda’nın sakatlığı ile ilgili söyledikleri hepimize kantarın topuzunun nerelere gittiğini gösterdi aynı zamanda milletin ağzının büzülebilecek torba olmadığını ve dilde kemik bulunmadığını da.

Böylesine ayıp bir açıklamayı yapan birinin bulunması belki çok garip değil ama bu açıklamaların ülkemizin en çok satan gazetelerinin birinde yayımlanması tam bir fiyasko.

Üne, tanınırlığa, baskı sayısına ve izlenmeye bu kadar aç mıyız? Centilmenliğin, ahlakın, saygının ve etik kuralların hiç mi önemi yok artık?

Yeri ve zamanı geldiğinde milli takımımızdan, kulüp takımlarımızdan veya futbolcularımızdan şikâyet ediyoruz ve mevcut sistemimizin sağlıklı olmadığını söylüyoruz. Acaba sistemi bozan unsurlardan biri bu tür seviyesizlikler olabilir mi?

Bugün Arda Türkiye’nin

Yazının Devamı

Bu Sefer Olmadı Guus Hiddink

12 Ekim 2010

Guus Hiddink, Almanya maçı sonrasında FIFA sıralamasını referans göstererek yenilginin normal bir sonuç olduğunu söylerken sanırım bugünleri hiç hesaba katmamıştı çünkü Azerbaycan’ın aynı sıralamadaki yeri yüz ikincilik!

Demek ki olay sıralamadaki yer değil herkes için eşit olan sahada, doksan dakikalık sürede rakibini alt edebilmekmiş. Bu gerçeği bizim bugün anlamamız normal ama ömrünü yeşil sahalarda geçirmiş, sayısız takım çalıştırmış ve dünyanın sayılı teknik adamlarından biri olarak gösterilen birinin bu önceden bilmesi gerekmiyor muydu?

Hiddink’ten Ne Bekliyoruz?

Hiddink’ten beklenenler genel olarak şu şekilde:

Aslına bakarsanız bu üç beklenti de hazıra konma isteğimizin futbola yansımasından başka bir şey değil ve bunların bir kişiden beklenmesi yüzerek okyanusu geçmek kadar gerçeğe uzak. Bu nedenle Hollandalı teknik adamdan beklentilerimiz konusunda hatalı olduğumuzu kabul etmemiz gerekir.

Fakat Hiddink de hiç masum değil. Zira tecrübeli teknik adam göreve gelmeden önce de biz bazı

Yazının Devamı

İstikrarsızlık içinde istikrarlı milli takım

9 Ekim 2010

Alman milli takımının son Avrupa Şampiyonası’ndaki ve eleme grubundaki iki maçtaki performansını düşününce şunu rahatlıkla söylemek mümkün ki bizim karşımızdaki Almanya son yıllardaki en kötü Almanya’ydı. Fakat panzerler bu gösterişsiz oyuna rağmen, üstelik bir antrenman havası içinde, acabalarla gittiğimiz Berlin’de bizi perişan etti; çünkü sahada yoktuk.

Berlin Olimpiyat Stadı’nda mücadele eden (veya etmeyen )futbolcularımızdan kötü olanları saymaya gerek yok çünkü sadece Servet’in az çok gayreti dışında bütün takım, bırakın iyi oynamayı neredeyse nerede olduğunu ve hangi takımla karşılaştığını dahi bilmiyor gibiydi.

Türk Milli Takımı’nın Kimliği

Her milli takımın bir kimliği vardır. Mesela Almanlar makine düzeninde ve fiziklerini kullanarak oynarken Arjantinliler daha teknik ve bireysel yetenekleri ile ön plana çıkarlar. Brezilya hücumu sever, İtalya ise her zaman savunma ağırlıklıdır. Peki ya bizim milli takımımızın kimliği nedir?

Milli takımımızın, çok değil son 7-8 yıldaki

Yazının Devamı