Zor bir öğretim yılı geçirdik ve yeni öğretim yılına umutla girmek istiyoruz.
Telafi eğitim ve yeni öğretim yılı hazırlıkları çoktan başladı. Her şey yolunda gidiyor mu?
Tedirginlikler boşuna mı? Daha da önemlisi, yaşananlardan ders çıkarabildik mi?..
MEB, YÖK, ÖSYM ve diğer ilgili kurumlara göre, her konuda, gerekenler fazlasıyla yerine getiriliyor. Panik yapmaya hiç gerek yok. Dışarıya yansıyan bilgiler ise tam aksi yönde. Evet, çalışmalar var ama Bilim Kurulu ve Sağlık Bakanlığı’nın dikkat çektiği konularda, çok daha fazla hassasiyet gerekiyor.
Yeni öğretim yılına girerken, tüm paydaşların mutlu olması gerekir ki sağlıklı, keyifli ve verimli bir öğretim yılına merhaba diyelim...
Yaş sınırı?
Milyonlarca öğrenci okula başlayacak. Kimi ilkokul, ortaokul ve lise kimileri de daha iyi bir üniversite arayışı içerisine girecek.
Her ne kadar en iyi okul, en yakın okul desek de veliler, çareyi yine uzaklarda ve sınavlarda arayacak.
Uzaktan eğitim, içinde yaşadığımız korona sürecinin bir dayatmasıydı ama görünen o ki keyfilikler diz boyu!..
Altyapı ve uzaktan eğitim kültürü henüz yeterince oturmamışken, YÖK’ün örgün öğretimde bu oranı yüzde 40’a çıkartması, MEB’in de bu yönde hareket edeceğinin sinyallerinin gelmesi sanki çok hızlı alınmış kararlar.
Keşke, genel uygulamaya geçilmeden önce, pilot uygulamaya gidilse ve korona döneminde yapılan uzaktan eğitimin sonuçları enine boyuna incelendikten sonra her ne yapılacaksa yapılsaydı!..
Hemen her konuda olduğu gibi, bu konuda da şipşak kararlar alıyoruz. İlk ve ortaöğretimde olduğu gibi üniversitelerde de ciddi sıkıntılar var. Daha da vahimi, öğrenci ve veliler dertlerini anlatacak makam bulamıyor. Bulanların da başına gelmedik kalmıyor!..
Hemen her gün yüzlercesi gelen yaşanmış hikâyelerden sadece biri. Umarız birileri bu konuda veli ve öğrencilerin feryadına kulak verir...
Koronadan beter!
“Kızım SB Üniversitesi 1. sınıf öğrencisi. Bütün kurumlar gibi bu bölümde de
Ülkemizdeki genç nüfus ve eğitime olan talep herkesin iştahını kabartıyor. Bu yüzden okul açan açana. Şimdi onlara bir de uzaktan eğitim verenler eklendi...
“Eğitimin iyisi kötüsü olmaz, eğitim eğitimdir” diyenler mutlaka olacaktır ama yetkinlik kazandıran ve kamuyu ilgilendiren alanlarda denklik ve yeterlilik şarttır. Bu yüzden, sınavsız öğrenci alan, uzaktan diploma veren kurumları tercih edecekler, yasal kuralları iyice incelemeden adım atmasınlar yoksa eğitim serüvenleri maceraya dönüşebilir. YÖK’ün elinde biriken on binlerce dosya ve gençlerin çektiği çile bu yüzden!
Uzaktan eğitimi diplomaya yönelik değil de takviye eğitim olarak konumlandırsak sanki çok daha başarılı oluruz. Önemli olan diploma değil, yetkinlik ve kendini geliştirmektir diyenler için eğitim yapılırsa “denklik zulmü”yle zaman kaybedilmez!..
Meslek liseleri?
Koronayla birlikte meslek liselerinin hatırlanır gibi olması sevindirici. Peki, bu kadarı yeter mi?
Daha da önemlisi, katma değeri yüksek ürünler üreten yeni bir
YÖK, ön lisans, lisans ve yüksek lisansta uzaktan öğretim yoluyla verilebilecek ders oranını yüzde 40’a yükseltti.
MEB de aynı yolda ilerliyor!
Koronanın bize mirası bu olacak!
Bu gidişle, okula gitmeye hiç gerek kalmayacak!
Aristo’dan bugüne gelen binlerce yıllık okul geleneğini yıkarken iyi düşünmek gerek!
Eğitim ve öğretim, iki ayaklı bir süreç. Öğretimi tamam uzaktan yaptınız diyelim, peki ya eğitim ve okulun kazandırdığı diğer yetkinlikler!
Hâlâ diploma odaklı eğitimde ısrar ediyoruz.
Peki, o diplomalar ne işe yarayacak?..
Normal hayata dönüş hız kazandı. Hayatın her alanı gibi eğitim sektöründe de hareketlilik var.
Okul öncesi öğretim kurumları, özel kurslar ve kolejlerde telafi eğitim! Belli ki arkası gelecek...
Peki, korona tehlikesi tümüyle ortadan kalktı mı? Evet demek çok zor!
“Bu hızlı açılım, ikinci, üçüncü dalgayı da beraberinde getirir” diyen felaket tellallarını haksız çıkarmak hepimizin görevi!
Bu o kadar zor mu? Kesinlikle hayır!
Düne göre daha donanımlı ve dikkatliyiz, sağlık altyapımız da Batı ülkelerini bile kıskandıracak düzeyde.
Rahat olmamız için bu kadarı yeter mi? Kesinlikle hayır!
“Türk gibi başla, Alman gibi bitir” diye bir söz var.
MEB ve ÖSYM’nin yaptığı sınavlara milyonlarca aday giriyor.
Peki, bu sınavlar bir bilgi ölçme sınavı mı yoksa çok daha farklı yetenekleri de ölçüyor mu?
Yani çalışkan ve bilgili olmak, sınavları kazanmak; gelecekte başarılı ve mutlu olmak için yeterli mi?..
Her şeyden önce şunu söyleyelim. LGS, YKS, KPSS ve benzeri sınavların hiçbiri tek başına bir bilgi ölçme sınavı değil, sıralama sınavı.
Tek görevi var, o da adayları sıralamak. Bunu yaparken de adayların bilgilerinin yanı sıra şu özelliklerine de bakıyor:
- Muhakeme gücü var mı, yani verilen bilgiyi doğru algılıyor ve doğru kullanabiliyor mu?
- Okuduğunu bir defada anlıyor mu?
- Zamanını doğru kullanabiliyor mu?
Sağlık camiası o kadar kalabalık ki biz sadece vitrindekileri görüyoruz. Onlar da genelde doktorlar. Oysa, zincirin diğer halkaları da bir o kadar önemli. İşte, o göz ardı edilenlerden biri de anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanları.
Prof. Dr. Hatice Türe, bu alanın çok önemli isimlerinden biri. Kendilerine karşı yapılan bu haksızlık karşısında, sonunda “Biz de varız” demek zorunda kaldı ve “Biz kimiz?” diye görüşlerini sıraladı.
“TIME dergisine bile kapak olduk ama siz hâlâ görmediniz” diye önce bize, sonra da kendilerine çuvaldızı batırdı.
Gelin hep birlikte kendisine kulak verelim, çünkü tanınmayı da, saygıyı da fazlasıyla hak ediyorlar!..
Biz kimiz?
“Sahada yoğun bakımların ağır yükünün çoğunu sırtlanan, 3 bin civarı anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanının sesini pek duyamıyoruz ya da sizlerden hiç kimse ne yazık ki bizim adımızı bile anmadı, anmıyor.
Ülkemizde yoğun bakım yatak sayısı 25-35 bin, yoğun bakım yan dal uzman sayısı yaklaşık 500-600 ise ‘Bu kadar çok hastaya kim bakıyor olabilir?’
Turizm sezonu yarından itibaren hareketlilik kazanacak.
Büyük bir beklenti içerisine girmek hata olur ama bitkisel hayattan çıkması bile çok önemli.
Haziranın ikinci yarısı ve özellikle de temmuz ayında ivme giderek artacak ve ağustos ortalarında, yabancı turistle olmasa da yerli tatilcilerle tam doluluk oranlarına ulaşabiliriz…
Peki, buna ne kadar hazırız?
Ulaşım, konaklama, yemek ve eğlence konusunda bir sorun olacağını sanmıyoruz. Çünkü en iyi bildikleri iş o ve fazlasıyla tecrübeleri var. Ancak, koronayla birlikte tüm ezberler bozuldu.
Tecrübe artı inovasyonla yeni bir süreç söz konusu. Ve çok daha önemlisi bu bir ihtiyaç olmanın ötesinde bir zorunluluk!
Konulan kuralların keyfe keder olmadığı, hizmet sunanlar kadar, alanların da bu kurallara uyması gerektiği çok iyi anlatılmalıdır.
Odalara uyulması gereken kurallar broşürü konulmalı, oda TV’lerinden de otel tanıtımlarından hemen önce ya da sonra, uyarıları görsel olarak anlatacak videolar yayınlanmalıdır!..