Bu hafta sonu liselere, gelecek hafta sonu da üniversitelere giriş sınavları var. Bu yüzden en az 5 milyon evde heyecan dorukta!..
Ankara ise sakin! MEB, YÖK, ÖSYM sanki hiçbir şey yokmuşçasına, her şeyi otomatiğe bağlamış izlenimi veriyor. Peki, öyle mi? Evet demek mümkün değil. Onlar da dokuz doğuruyor ama sakin olmak zorundalar.
LGS’ye yönelik çok sayıda soru var ve Bakan Selçuk bazılarına açıklık getirdi. Peki, bu açıklamalar veli ve öğrencileri rahatlattı mı? Evet demek mümkün değil. Neden? Çünkü beklentiler ve bakış açıları çok farklı.
Gelin şimdi Bakan Bey’in açıklamalarına ve velilerin bu yöndeki görüşlerine hep birlikte bir göz atalım:
- Sınavda soruların kolay ya da zor olması diye bir şey söz konusu değil.
- Zorluk derecesi yüksek sorular her sınavda vardı, bu sınavda da olacak. 1.8 milyon öğrenciyi, başka türlü ayrıştıramazsınız. Kaldı ki bu yıl, eksik konular söz konusu. MEB’in kolay sınav yapıp, 17 bin şampiyon
2020 sınav maratonu Milli Savunma Üniversitesi’ne giriş sınavıyla başladı. Eski adıyla Harp Okulları’na giriş sınavına yönelik görüntüler ve alınan hijyen önlemleri alarm vericiydi!..
Önümüzde büyük sınavlar var. MEB, YÖK ve ÖSYM’nin yanı sıra umarız Bilim Kurulu da devreye girer!
En büyük sorumluluk ise adaylara ve velilere düşüyor. Ne olur kurallara uyalım!
Sınavlar hep çok önemliydi, koronayla birlikte daha da önemli hale geldi.
Koronayla mücadelede, ülke olarak öylesine görkemli bir mücadele verdik ki hiçbir şey bunu gölgelememeli.
Nasıl başladıysak aynı disiplin içerisinde tamamlamalıyız.
Kurallar çok net ve çok sıkı olmalı. Kimsenin ya da bir kurumun inisiyatifine bırakılmamalı.
MSÜ sınavına, 81 ildeki 94 sınav merkezinde 450 bin civarında aday katıldı. LGS ve YKS’ye katılacak aday sayısı bunun 4-5 katı. Yani çok daha sıkı önlemlerin alınması gerekiyor.
Eğitim-öğretim deyince akla hep dersler gelir. Türkçe, Matematik, Fen en önemli olanlar. Çünkü sınavlarda en çok puanı onlar kazandırıyor.
Oysa, eğitim bir yaşam sanatıdır. Çocuklarımızı eğitim ve öğretimle, ince bir oya gibi işlemek gerek. İşleyen yani öğretmen, aile ve toplum ne kadar maharetliyse, ortaya çıkan eser de bir o kadar değerli olur!..
Korona süreci, bize, eğitim-öğretimin sadece derslerden ibaret olmadığını gösterdi. Günde 500 soru çözen çocuklarımızın iki yumurta kırıp karınlarını doyuramadıklarına şahit olduk ama dışarıya çıkma konusunda konulan kurallara harfiyen uymalarını da alkışladık.
İnsanoğlu olarak büyük bir sabır testinden geçtik. Kimimiz sınıfta kaldı, kimimiz de üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirdi.
Sabır ve ortak yaşama uyum testimiz hâlâ devam ediyor. Bakalım, kendimize, topluma ve hijyen kurallarına uyum ve saygı konusunda ne yapacağız?..
Hangi okulda hangi önlemler alındı?
Dijital çağ, sadece günümüzü değil, geleceğimizi de şekillendiriyor. Eğitimi uzaktan yapıyor,
Tatil yörelerinde hareketlilik başladı ama zirve yapmış değil. Bodrum merkeze bakıp da senaryolar yazmak yanıltıcı olur. İçerilere girdikçe, sessiz bekleyişin devam ettiği çok net görülüyor. Dönüm noktası, lise ve üniversiteye giriş sınavları olacak.
Biri gelecek hafta diğeri de bir sonraki hafta gerçekleşecek.
Bu iki sınava 5 milyona aşkın aday girecek. Yani 5 milyon aile demek.
Öğrenciler o kadar zor bir dönem geçirdiler ki, aileleri bir şekilde onları tatille ödüllendirecek. Kimi köydeki, kentteki akrabalarının yanına gidecek, çoğu da tatil beldelerine akın edecek. Haziran sonu, temmuz başında, yerli turistlerin katkısıyla, tam doluluk oranlarına ulaşılmasa da ciddi bir hareketlilik yaşanacak. Kurban Bayramı’nda da zirveye ulaşılacak gibi görünüyor. Tabii eğer yeni dalgalar ve yeni kısıtlamalar gelmezse!..
Tatil öğrenciler için önceleri keyifliydi ama uzadıkça can sıkıcı oldu.
Mezuniyet sevinci yaşayamadan okula, öğretmenlere ve arkadaşlara veda ise en üzücü olanı...
Yıllardır o anı bekleyen öğrenciler, mezuniyet törenleri olmadan, mezuniyet baloları yapmadan, mezuniyet cübbesi giymeden, mezuniyet keplerini havaya atmadan kendilerini mezun saymıyorlar.
Bu en doğal hakları. Eğer yapılabilseydi, elbette ki en güzel anılarından biri olacaktı.
Korona belası, herkes gibi onları da vurdu. Bu yüzden, ilkokul, ortaokul, lise ya da üniversite hiç fark etmez, sakın ola mezun oldun mu diye sormayın, çünkü çok üzülüyorlar!..
Bu arada, bazı öğretim kurumlarının, korona süreci sanki bitmiş gibi temmuz ayı içerisinde mezuniyet balolarına hazırlandığı yönündeki bilgiler hem sevindirici hem de tedirgin edici.
Sevindirici çünkü okullarına, öğretmenlerine ve arkadaşlarına yönelik aidiyet hissi çok yüksek!
Üzücü çünkü pandemi süreci henüz bitmiş değil.
2020 öncesi tercih edilecek okul kriterlerine bakıldığında, en tepede iyi bir eğitim ve sınav başarısı vardı. Şimdi ise ilk sırada sağlık geliyor. Koronanın zorunlu kıldığı kurallara uygun değilse, gerisi teferruat olarak kalıyor.
Peki kurallar neler?
Oteller için alınan kuralların yarısı getirilsin yeter diyen var ama daha fazlası gerek.
Turizm elbette önemli ama çocuklarımız ve eğitim çok daha önemli!.. Peki, 100’ü aşkın kuraldan, kaçını, kaç okulumuz yerine getirdi ya da getirecek?
Okullardan gelen duyumlar, pek de hazırlık yapılmadığı yönünde. Umarız doğru değildir!..
Neden kolej?
Tüm ebeveynler, çocuklarına daha iyi bir eğitim vermenin peşinde. Çünkü çocukları ve onların geleceği, her anne, baba için çok önemli.
Sınavlarda sosyal mesafe kuralı muhtemelen korunur. Çünkü öyle ya da böyle 20 milyon öğrenciye hizmet veren bir altyapı söz konusu. Bu yüzden, iyi bir planlama yapılırsa, 1.8 milyonluk LGS ve 2.5 milyonluk YKS’de ciddi bir sorun yaşanmaz!..
Asıl önemli olan, okullar açıldığında ne olacak?
Batılı ülkeler tam gün eğitimden ikili ve kademeli eğitime geçerek bu sorunu çözmeye çalışıyor.
İkili eğitim, onları bilmeyiz ama bizim derdimize çare olmaz, çünkü özellikle büyük şehirlerde okullarımızın çoğunda zaten ikili eğitim yapılıyor. Üçlü eğitime geçmek ise imkânsız değilse de, onun adı eğitim olmaz!..
Sınıf mevcutlarını azaltmak da mümkün değil. Her seyrekleştirme, yeni derslik anlamına gelir ki şu ana kadar bu yönde atılmış bir adım yok gibi!
Kademeli eğitim yani bir gün okul, bir gün boş gün uygulaması kulağa hoş gelse de uygulamada ciddi sıkıntılar yaşanır.
Ders ve teneffüs sayısının ve süresinin azaltılması da yine aynı şekilde sancılı bir durum yaşatır.
Böyle bir uygulama hem
Korona nedeniyle, trafik canavarını unutmuştuk. Umarız tarihin derinliklerine gömülmüştür!..
Kısa bir iş ziyareti için karayoluyla Ankara’ya gidip geldim. Gözüm korktu...
Ankara-İstanbul yolu ülkemizin en iyi otobanlarından biri sayılır. Burası böyle ise diğer yollar kim bilir nasıldır?..
Sokağa çıkma yasağı görünen o ki yakında tümüyle ortadan kalkacak. Yollar vızır vızır hale gelecek. İşte bu noktada, trafik canavarının aldığı can sayısının korona canavarını gölgede bırakmaması için bir dizi önlem şart.
Örneğin kamyonlar yine belli saatlerde trafiğe çıkabilir, şimdiye kadar neden yapılmadığı sorgulanması gereken yol tamiratları ertelenebilir, sağ şeritle sol şeridi karıştıranlara ve sollamanın kuralları, hız sınırı ve diğer yol kuralları, tıpkı korona kuralları gibi gün boyu hatırlatılabilir...
Kısacası, günlük korona listelerine bir de trafikteki kaza, ölü ve yaralı sayıları eklenmemeli. 2020 zaten yeterince sıkıntılı oldu!..
Eğitim nedir?
Eğitim bir yatırım mı, en temel ihtiyaç mı yoksa bir yaşama sanatı mı?