Bugün Dünya Çocuk Hakları Günü!
Belki hatırlayanlar olur. Söylenecek çok söz var ama beyhude! Çünkü kim ne derse desin, bildiğimizi okuma devam ediyoruz...
Çocuk hakları hem kanunen hem ahlaki olarak dünya üzerindeki bütün çocukların doğuştan sahip olduğu; eğitim, sağlık, yaşama, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarının hepsini birden tanımlamakta kullanılan evrensel bir kavram.
Buna bir de özellikle ülkemiz için sınavlardan korunma hakkı eklenmeli ki çocuklar biraz çocukluklarını yaşayabilsinler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onları sınav kölesi olmaktan kurtarma konusunda verdiği onca mücadele sanki boşuna!
Güya, sınavlar azalacak, dershaneler kapanacak, çocuklar çocukluğunu, gençler de gençliğini yaşayacaktı. Tam tersi oldu.
Baksanıza, ara tatilde bile dur durak bilmeden sınavlara hazırlanıyorlar.
Sosyal Bilimler’e
Her şey gibi alınan eğitimin de bir amacı, hedefi ve bir beklentisi olmalı.
Örneğin ne için eğitim alıyoruz?
Daha iyi bir gelecek için mi ya da entelektüel birikim, iş garantisi veya mutlu olmak için mi?
Biri ya da hepsi diyebiliriz.
Peki, bunu sağlıyor mu?
Evet demek o kadar zor ki!..
Gelelim ikinci soruya:
Kim için eğitim?
Gençlerin en büyük sorunu işsizlik! Ama henüz iş arama noktasına gelmeyenlerin de ciddi sıkıntıları var. Örneğin burs sorunu, örneğin af sorunu, örneğin barınma, ulaşım, yemek sorunları...
Tüm bu konularda önemli mesafeler kaydedildi. Peki, gelinen nokta umut verici mi, asıl önemli olan bu?
Her şeye rağmen gelecek konusunda iyimseriz çünkü gençlerimizin heyecanına, özgüvenlerine, girişimciliklerine ve en önemlisi de mücadele azimlerine güveniyoruz.
Mini minnacık dokunuşlarla, onları hayata tutundurabiliriz.
Turizmde sadece turist sayısında değil, genel gidişatta da önemli gelişmeler var. Turizm kazanı, adeta fokur fokur kaynıyor.
Turizm Ajansı ve TÜRSAB seçimleri, konaklama vergisi, Turizm Teşvik Kanunu, Kıyı Kanunu ve yıkımlara yönelik tartışmalar, sanki turizmdeki önceliklerimizi, ikinci plana itmiş gibi görünüyor.
TÜRSAB Başkanı ve Bakan Bey’in seveni kadar, eleştireni de çok. Anlayacağınız, var olan enerjimizi, pek çok konuda olduğu gibi turizmde de sanki ülke için değil koltuklar için harcıyoruz!..
Umarız, bir an önce ortak noktalarda buluşulur ve ülkemiz için en hayırlısı ne ise gereği yerine getirilir...
Konaklama vergisi
Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) Başkanı Müberra Eresin, Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) Başkanı Osman Ayık ve Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği (TTYD) Başkanı Oya Narin, konaklama vergisine yönelik olarak ortak açıklama yaptılar. İşte önemli birkaç satır başı:
Konaklama vergisinin fiyatların artışı ile birlikte tüketici nezdinde oluşturacağı olumsuz algının iç ve dış turizmde kendisini
Bir şeylere karşı olmak, desteklemekten çok daha zordur!
Oysa şakşakçılık yaptığınız sürece kimse size bir şey sormaz, dahası, sırtınız sıvazlanır, palazlanır.
Hele bir de söz konusu olan eğitimse atacağınız her adıma, yazacağınız her kelimeye, karşı çıktığınız her projeye karşı çok daha dikkatli olmanız gerekir. Çünkü on milyonlarca veliyi, öğrenciyi, öğretmeni ilgilendiriyor. Çünkü her şeyden önce vicdanı sorumluluğu var.
Bazen susmanın, kabullenmenin, görmezden gelmenin vicdani yükü, eleştirmekten, karşı çıkmaktan daha fazladır!..
Doğan Ceylan, eğitimin tam göbeğindeki isimlerden biri. Daha iyi bir eğitim için kafa yoranlardan. Ama belli ki o da isyan noktasına gelmiş ve nelere karşı olduğunu bir bir sıralamış.
Eminim ki ekleyecekleriniz de vardır, karşı çıktıklarınız da!..
Bu bir görev!
Çok uzun yıllardır, bütçeden en büyük payın eğitime ayırıldığını söyler dururuz. Gerçekten de öyle.
Cumhuriyet tarihi boyunca tüm hükümetler eğitime fazlasıyla önem verdi, fazlasıyla kaynak ayırdı, fazlasıyla kafa yordu.
Peki, o zaman onca şikâyet niye?
Çok fazla gerekçe var ama ilk üçü şöyle sıralayabiliriz:
Hadi, size çok kolay bir soru:Hadi, size çok kolay bir soru:Eğitimin amacı nedir?Kim, niye, nasıl bir eğitim ister?Örneğin, sizin eğitimden beklentileriniz ile Ankara’nın beklentileri birbiriyle örtüşüyor mu?
Bu sorunun cevabı çok kolay gibi gözükse de kişiden kişiye, ülkeden ülkeye, aileden aileye değişebilir.
Geçenlerde bir arkadaş, “Eğitimi, burjuvazi, kendine eleman yetiştirsin diye geliştirdi, devletler de bunu kendine sadık yurttaşlar yetiştirmek için kurumsallaştırdı” dedi. Kendine göre fazlasıyla gerekçesi vardı.
Sokağa çıkıp bir mikrofon uzatın ve eğitimi sorun, neler neler söylenecektir.
Üzerinde yaşadığımız topraklar dünyanın en önemli medeniyetlerine ve en önemli bilim insanlarına ev sahipliği yaptı.
Bu yüzden, geriye dönüp baktığımızda, sadece son 100 yılı, son 1000 yılı değil, en az 15 bin yılı irdelememiz gerekir!
Göbeklitepe’yi nasıl sahipleniyorsak, aradaki tüm bilgi birikiminin bize değer kattığını da kabul etmemiz gerekir.
Eğitim ve öğretim dört duvar arasında başlayıp, dört duvar arasında bitmez. Bilgiyi okullarda öğrenirsiniz ama eğitimi evde, sokakta, yaşadığınız kente, soluduğunuz havada, ektiğiniz toprakta, avlandığınız denizde alırsınız...
Eğitimin, öğretimin, bilimin, üretimin, insani değerlerin, dini, dili, ırkı, miladı yoktur.
Kuşaktan kuşağa aktarılır, birileri bulur, diğerleri kullanır. Geliştirilen bir aşı, sadece onu bulan uluslara değil, tüm dünyaya şifa olur. Bu, dün böyleydi, bugün de böyle.
Kafanızı kaldırın bir bakın, elimizdeki telefondan kullandığımız arabaya, MR’dan ilaçlara, uydulardan dünyada en çok izlenen filmlerden, dinlenen parçalardan, okunan kitaplardan, en pahalı tablolardan kaçı