“Pek çok sektörde olduğu gibi eğitimde de ciddi sıkıntılar var. Krizdir gelir, geçer. Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir deyip geçmek işin en kolayı. Ama eğitim diğer sektörlere benzemez!
Öğrenciyi de, öğretmeni de, veliyi de derinden etkiler!
Eğitimde ciddi anlamda bir insan gücü planlaması yapılmadığını Bakan Selçuk da dile getirdi.
Yüz binlerce kontenjanın ve milyonlarca diplomalı gencin işsiz kalması da bu yüzden.
Görünen o ki benzer sıkıntı özel öğretim kurumlarında da yaşanıyor.
Türkiye Özel Okullar Derneği Başkanı Nurullah Dal’ın bu çerçevede söyledikleri çok ilginç ve mutlaka dikkate alınması gerekiyor.
Konkordato ilan eden okullara yönelik sorularımızı cevaplarken, ‘Daha kötüsü olabilir’ uyarısı boşuna değil!
Dal, ‘Hatta birkaç ay içinde konkordato ilan etmeden kaçıp gidecek, batacak durumda olan dahi var. Şu anda idare ediyorlar ama o seviyeye gelmiş durumdalar. Özellikle de yeni açılanlar’ derken endişeliydi.
Felsefe tüm bilimlerin atası olarak bilinir.
Batılı ülkelerde ilkokuldan üniversiteye önemli bir ders olarak okutuluyor!
Bizde ise yok gibi!
Platon, “Felsefe merakla başlar” diyor.
9. sınıf öğrencisi K. ise felsefeyi, “Görünenin ötesine bakmak” olarak nitelendiriyor.
Çocuklar için hazırlanan Felsefe Makinası kitabının yazarı Worley de felsefeyi “Labirente adım atmak gibidir” şeklinde özetliyor.
Bize göre ise felsefe merakla başlar, sorularla beslenir, eleştiriyle de ete kemiğe bürünür.
Kim ne dedi?
Yeni yıla sayılı günler kaldı.
Peki yeni yılı, nerede, nasıl karşılayacaksınız?
Eskilerin dediği gibi PTT yani evde, pijama, terlik, televizyonla mı yoksa başka planlarınız var mı?
Eğer ev dışında farklı bir seçenek düşünüyorsanız, elinizi çabuk tutun, çünkü hem yer kalmıyor hem de fiyatlar, arttıkça artıyor! Yani bir an önce karar vermenizde yarar var.
Birkaç gün önce, iş için Antalya’daydım, bazı oteller dışında, yeni yıla hazır bir kent izlenimi vermedi. İstanbul bile daha bir ışıl ışıl. Adana’yı merak ediyorum. Önceki yıllarda çok farklıydı.
Peki, turizmde 2019 nasıl geçti, 2020 beklentileri nasıl?
İyiydi, daha iyisi bekleniyor.
Peki, yeniliklere açık ve risklere karşı hazırlıklı mı?
Birkaç gündür yapay zekâyı yazıyorum, çünkü gelecek açısından çok önemli.
Hem kafa hem de altyapı olarak ne kadar hazırız? Doğru amaçlar için kullanılması yönünde neler yapılıyor? Yapay zekâ, beraberinde yapay insanı da getirir mi? Hukuk, tıp, eğitim, siyaset, ticaret, yapay zekânın meydan okumasına, nasıl bakıyor, nasıl karşılık verir? Dijital çağda inanç, etik ve ahlaki değerler nasıl şekillenir? Siber saldırılara karşı nasıl korunacağız? En önemlisi de yapay zekâ, bizim gibi sağdan sollama yapan insanoğluyla baş edebilir mi?
Altyapı neden önemli?
Sunumlardaki satır başlarını sizlerle paylaşmaya devam ediyoruz:
Bilgi ve data akışı için 5G çok gerekli. Bunun için fiber optik altyapıya ihtiyaç var. Türkiye’nin bugün 360 bin km, Gana’nın 650 bin km ve sadece Stockholm’ün 2 milyon km fiber optik altyapısı var. Gelecek 5 yılda, 5 milyon km fiber optik altyapısına acil ihtiyacımız bulunuyor!
Toplum bu konuları daha çok sorgulamalıdır. Bunu yapmazsak, doğabilecek sorunları, bırakın basit
Dijital dünyaya, dijital yaşama ve siber saldırılara ne kadar hazırız? Doğacak hukuki sorunlar nasıl çözülecek, kişisel verilerin toplanması ve kullanılmasında sınırlar ne olacak? Bu konuda, lider ülkeler hangileri? Yapay zekâ, yapay insan yaratacak mı?
Yapay zekâ bizi bizden uzaklaştırıyor mu?
TEM-SEN ve Ankara Barosu’nun düzenlediği Manavgat’taki yapay zekâ konferansında, işte bu sorulara cevap arandı.
Konular, konuşmacılar ve anlatılanlar çok ilginçti. Lafı hiç uzatmadan sözü onlara bırakalım. İşte önemli bazı satır başları:
Teknoloji insan hayatını kolaylaştıran bir yapıdan çıkıp zoraki gereksinim duyulan bir yapı haline geldi.
Yapay zekâ çağı normlarının tespit ve yorumlanabilir olması için donanımlı hukukçulara ihtiyaç var.
Toplum, çağın getirilerine ayak uydurmakta zorlanıyor, bu konuda herkese görev düşüyor.
Yurt dışından rol çalmak ya da gelişmeleri taklit etmek yerine kendimiz üretmeliyiz.
Yapay zekâ konusundaki en kapsamlı kongrelerden biri Antalya Manavgat’ta gerçekleşiyor. Tüm Eğitimciler ve Eğitim Müfettişleri Sendikası (TEM-SEN) ve Ankara Barosu tarafından düzenlenen kongreye, yurt içi ve yurt dışından, hemen her alandan, bu konuya kafa yoran isimler katılıyor. Sunumlar, çok önemli ama katılım yetersizdi! Konunun önemine gelince, konferans ve panel başlıkları her şeyi anlatıyor!
Asıl işi bu olanlar, bu önemli toplantıyı pas geçse de geleceğe bir şekilde hazırlanan sivil toplum örgütlerini görmek sevindirici.
İşte konu başlıklarından bazıları...
Sunum başlıkları
Eğitim, Hukuk ve Yapay Zekâ, Yapay Zekâ ve Algı Yönetimi, Multidisipliner Bakışla Yapay Zekâ, Gelecekteki Eğitim, Yapay Zekânın Hukukla İlişkisi, Rusya Federasyonu’ndaki Yapay Zekâ Teknolojilerinin Geliştirilmesi Ulusal Projesi, Yapay Zekâ, İnsanoğluna Son Dijital Darbe mi Yoksa Yeni Bir Milad mı? Yapay Zekâ ve Etik, Yapay Zekâda Fırsatlar ve Tehditler, Bilgisayar ve Matematik Eğitimi, Yapay Zekâ Yöntemiyle Siber Güvenlik, Yapay Zekânın
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in ‘Son beş yıl içerisinde ilişiği kesilen öğrenci sayısına ve af getirilip getirilmeyeceğine ilişkin’ yöneltmiş olduğu yazılı soru önergesine verdiği cevapta, 18 Mayıs 2018’den önce üniversitelerden ilişiği kesilen öğrencilere af hakkının tanındığını ve 18 Mayıs 2019’dan sonra atılan öğrenci sayısının ise 481 bin olduğunu dile getirdi!
Eyvah, eyvah!
Gerekçesi ne olursa olsun, 1 yılda yarım milyona yakın öğrencinin kaydının silinmesi tedirgin edici bir durum.
Peki, yeni af söz konusu olabilir mi?
Bakan Selçuk, bu yöndeki soruyu cevaplamamış ama
AK Parti döneminde (2008, 2011 ve 2014) çıkan 3 afla, yüz binlerce öğrenci yarım kalan eğitimleri için üniversitelerine dönmüştü.
Şimdi yine, niye olmasın?
Mahkûmların affı düşünülürken, mali borçlar yeniden yapılandırılırken, öğrenci affı niye olmasın!
Bugün, Dünya Engelliler Günü. Ülkemizdeki sayıları 3 milyon ve sadece yüzde ikisi eğitim alıyor! Oysa özel gereksinimli çocukların kendi yaşantılarını özgürce sürdürebilmeleri açısından eğitim çok önemli!
Engelli vatandaşlarımızın yaşam koşullarını iyileştirmesi, gündelik hayatta karşılaşabilecekleri sorunların çözülmesi, toplumumuzun tüm fertleriyle eşit hak ve özgürlüklere sahip olması ve toplumda aktif roller üstlenmeleri anayasal bir gereklilik! Bu konuda hepimize önemli sorumluluklar düşüyor. Gereğini yerine getirenleri alkışlıyor, ayrımcıları ise duyarlılığa davet ediyoruz...
Dilek Ertürk ülkemizin görme engelli ilk diplomatı. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu Üyesi ve geleceğin büyükelçisi!
Kendisiyle tesadüfen tanıştık. İddialı, kararlı ve hedefi çok net olan biri. Hikâyesi ise çok renkli!
1974’te Ankara’da doğmuş. Beş yaşında geçirmiş olduğu bir kaza sonucu görme yetisini tümüyle kaybetmiş.
İlkokuldayken, okul arkadaşlarıyla