Gazete ve televizyonlarda, Avrupa hayalimizin sona erdiğine ilişkin haberlerden geçilmiyor.
Son açıklanan ilerleme raporuyla, Ankara- Brüksel hattındaki gerginlik iyice arttı.
Peki AB macerası bitti mi?
Avrupa kapıları, bir daha açılmamak üzere kapandı mı?
Kim kime muhtaç?
AB mi Türkiye’ye, Türkiye mi AB’ye?
Türkiye yüzünü Avrupa’ya değilse, nereye dönmeli?
Doğu’ya mı, Batı’ya mı?
Avrupa Birliği ile ilişkiler nerede ve niye tıkandı?
Bugüne kadar en iyi ilişkiler hangi dönemde kuruldu?
Avrupa Fatihi Erdoğan’dan Avrupa Küskünü Erdoğan’a nasıl gelindi?
Avrupa Birliği’nde son durum ne? Birlik dağılıyor mu?..
Kim kimi istemiyor?
Aslına bakılırsa, Türkiye, Avrupa kapısını yıllar önce kapadı.
Ak Parti, 2000’li yılların başında, yani iktidarlarının birinci bölümünde Avrupa konusunda çok kararlıydı.
Ama sonra, onlar da unuttu gitti. Peki kabahatli kim?
Başta Avrupa olmak üzere hepimiz.
Öylesine naz yaptılar ki, sonunda bizim de heyecanımızı yok ettiler.
Peki bundan sonra ne olur?
O kapının hiç kapanmayacağı kesin.Buna, ne onların hakkı var ne de bizim.
Aslına bakılırsa, akademik anlamda biz çoktan Avrupalıyız.
Başta üniversitelerimiz ve bilimsel kuruluşlarımız olmak üzere eğitim sistemimiz çoktan Avrupalı oldu.
ERASMUS’la gelip giden öğrenci trafiği öylesine yoğun ki bunu hiç kimse görmemezlikten gelemez.
Ayrıca Avrupa’nın tüm akademik ve bilimsel kurullarına da üyeyiz.
Ekonomik olarak da en büyük partnerimiz yine onlar.
Geriye bir siyaseten birleşme kalıyor ki o da eninde sonunda olacaktır...
Kim kime muhtaç?
Türkiye hep güçlüydü, hep de olacak.
Avrupa için de durum farklı değil. Şu anda bazı ülkelerin sıkıntıda olması, Avrupa’nın sıkıntıda olduğu anlamına gelmez. Gelmemeli de...
Ortadaki en önemli sorun, her iki tarafın da hala birbirini anlamıyor olması. Yani diyalog.
Peki yakın zamanda bu aşılır mı?
Evet demek çok zor. Çünkü her iki taraf da konuyu dünden bugüne hep iç siyaset malzemesi yaptı.
Yapmaya da devam ediyor.
Daha nereye kadar?
İşte o meçhul...
Oysa her iki taraf da bir bütünün parçaları, tıpkı diğer komşularımız gibi.
Ama gel de bunu anlat, anlatabilirsen...
Akademik iş birliği
Üniversitelerimizle Avrupa üniversiteleri arasında gerçekten de çok sıkı bir iş birliği var.
Buna bir kez daha özellikle vurgu yapmak istiyoruz.
Avrupa’daki akademik ve bilimsel kurulların hepsine üyeyiz.
Örneğin rektörlerimiz Avrupa Rektörler Komitesi’nin üyesi, üniversitelerimiz de Avrupa Üniversiteler Birliği’nde en üst düzeyde temsil ediliyor.
ERASMUS programı çerçevesinde öğrencilerimizin bir ayağı da Avrupa’nın dört bir yanında.
YÖK, TÜBA, TÜBİTAK benzeri kurumlarımız da benzeri oluşumların bir parçası...
Bu noktada asıl sorulması gereken soru da zaten bu:
Akademik anlamda gerçekleştirdiğimiz bu birlikteliği neden daha aşağılara yayamıyoruz? Keşke karşılıklı restleşme yerine biraz da bu konulara kafa yorsak!..
AB Genç Bakış’ta
AB’den kopmanın ya da yola devam etmenin, özellikle de gençler açısından getiri ve götürüleri, yarın gece, Kanal D’de Genç Bakış’ta ele alınacak.
Mehmet Altan, Bahadır Kaleağası ve Can Baydarol’un konuk olduğu program, İstanbul Fatih Üniversitesi’nde canlı yayında gerçekleşecek.
Kimilerine göre tıpkı Kıbrıs meselesi gibi AB konusu da artık herkesi baydı.
Çok doğru. Ama bu kesinlikle, daha fazla dizi, eğlence programı izleyelim anlamına gelmemeli.
Tamam onları da izleyelim ama geleceğimize de sahip çıkalım. Çünkü demokrasiden hukuk devletine, yaşam standartlarından uluslararası ilişkilere kadar her konuda atacağımız adımlar, başkaları için değil, kendimiz için...
AB Projesi’ni hayata geçirenler, küskünlük ve kırgınlıklar yaratmak için değil, hoşgörü ve birlikteliği geliştirmek ve pekiştirmek için yola çıktılar. Ve bugün hangi noktadayız.
Kesinlikle kemikleri sızlıyordur...
Özetin özeti: Neyi nereye kadar konuşmayacağız, nereye kadar erteleyeceğiz?..