Üniversiteyi kazananlar açıklandı. Ama sanki üç beş bin kişi dışında mutlu olanı yok. Hemen herkes kazandığı yerden çok, kaçırdığı yere girememenin burukluğunu yaşıyor. Sınav sisteminin yarattığı en büyük çarpıklık da bu. Kazanan da, kazanamayan da mutsuz!..
Öyle bir sitmem ki 6 bin lise birincisinden bin 800'ü hiçbir yere giremedi. Bu bin 800 lise hangisi ve bu öğrenciler nasıl birinci oldu hemen açıklanmalı.
Açıklansın ki, sistemin nasıl bir kandırmaca düzeni olduğu daha net görülebilsin. Sistemin aksayan bir başka noktası ise 700 bini aşkın genç daha örgün öğretim hayali kururken 26 bin kontenjanın boş kalması. En çarpık görüntü ise, 180 / 200 puanlı öğrenciler devlet üniversitelerinde tıpa, hukuka, mühendisliğe giremezken parayı bastıran çok daha düşük puanlı gençlerin vakıf üniversitelerine paraşütle inmeleri. Hani eğitimde fırsat eşitliği vardı? Hani hiç kimseye ya da zümreye avantaj sağlanmazdı? Demek ki hepsi hikayeymiş!..
Bu arada sınavı kazanmayanların hemen ümitlerini yitirmemelerini öneririz. Ek kontenjan döneminde en az 30 bin öğrenciye daha şans doğacak. Kesin kayıtlardan sonra bu haklarını kullanmalarını öneririz...
Borçlu geçme işe yaradı mı?
Gecikmiş adalet nasıl ki yarardan çok sorun getiriyorsa, Milli Eğitim Bakanlığı'nın geçikmiş kararları da her seferinde sevinçten çok hüzün yaratıyor. Son düzenlemeyle ortaya öyle karmakarışık tablo çıktı ki, etkileri yıllar boşu sürecek cinsten.
Örneğin tek dersten borçlu geçen öğrenci, gelecek yıl bu dersi veremediğinde ne olacak?
Haziran yerine eylülde verilecek bir bütünleme sınavı en doğrusu olacaktı. Ama verilmedi ve sanki ortalık çok daha karışsın diye böyle bir sistem yaratıldı. Tıpkı diğer konularda olduğu gibi. Anlaşılan yaratılan krizler bakanlık bürokratlarının hoşuna gidiyor. Öyle olmasa, minnacık sorunları her seferinde içinden çıkılmaz boyutlara getirirler miydi?
İşte size bir örnek. Anadolu Lisesi 1 öğrencisi Murat Güneri'nin yazdıklarını okuyun ve sistemin nasıl krize dönüştüğünü bütün çıplaklığıyla görün:
"Ben de bu yıl ki sınıf geçme sisteminden mağdur olan öğrencilerden biriyim. Not ortalamam 2.86 olmasına rağmen borçlu geçme sisteminden yararlanamadım. Çünkü ben not yükseltme sınavına zayıf olan derslerimden değil, ortalamamı 3'e yükseltmek için iyi olan derslerimden girdim. Sonuçta not ortalamam 2.86 oldu ve 4 zayıfımdan 3'ü kaldı. Eğer not ortalamı yükseltip geçmeye çalışmak yerine zayıf derslerimden sınava girseydim. Belki de bir zayıfım kalacaktı ve yeni sisteme göre sınıf geçecektim. Ama sistemin bu yönde değişeceğini bilemezdim ki!
Bazı arkadaşlarım 4 zayıfı olmasına rağmen 3 ortalamayı tutturup sınıf geçti. Bazı arkadaşlarım da not ortalamaları benden düşük olmasına rağmen 2 zayıfları olduğu halde yine sınıf geçti. Bense kaldım. Sizce bu adil mi?.."
Deveye neren eğri diye sormuşlar, o da nerem doğru ki cevabını vermiş. Şimdi bizde Murat'a, eğitimde alınan kararların hangisi adil ki, bu olsun cevabını vereceğiz...
Özetin özeti: Okulların açılmasına sayılı günler kaldı ve hala ne kayıtlar bitebildi, ne de öğretmen tayinleri. Anlaşılan o ki okullar 10 Eylül'de açılacak ama derslere sağlıklı olarak ancak ay sonunda başlanabilecek.