Abbas GÜÇLÜ
ÖSYM, YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın üniversiteye girişte farklı katsayı uygulamasına tepkiler sürerken, lise son sınıflar,
"bizim yararımıza" diye olaya sessiz kalıyorlar. Hatta bazı anne - babalar, çocuklarının haklarının elinden alındığı gerekçesiyle, hem bize, hem de tepki gösterenlere ateş püskürüyorlar.
Önce, ortada kendilerinin böyle bir haklarının olmadığını anlatmaya çalışıyoruz. Ama daha önemli olanın, gelecek yıl muhtemelen bu yılki mezunların da eski mezun konumuna düşeceğini, dolayısıyla puan kaybına uğrayacaklarını anlatmaya çalışıyoruz.
ÖSYM verilerine göre, liseden yeni mezunların üniversiteyi kazanma oranı yüzde 15 civarında. Yani yüzde 85'i açıkta kalıyor. YÖK'ün böyle bir uygulamaya gitmesinin altında yatan neden de bu. Liseden yeni mezun olanların başarısını öyle ya da böyle artırmak.
Liseden yeni mezun olanların, sınavlarda başarısız olmasının en önemli nedeni çarpık sınav sistemi. Öğrenciler lisede 100'e yakın ders görüyor. Halbuki sınavlarda 9 dersten soru soruluyor. Böyle olunca da, hiç görmedikleri ya da az gördükleri derslerden sınava giren yeni mezunlar başarısız oluyor.
Mevcut sistem trilyonluk dershane sistemini doğuran ve besleyen, buna karşın öğrenciyi okuldan soğutan, uzaklaştıran bir sistem. Kesinlikle değiştirilmesi gerekir. Ama getirilen yeni uygulama, çarpıklığı düzeltelim derken, daha büyük çarpıklıkların doğmasına neden oluyor.
İşte bir örnek:
Ahmet Demir, 552 Matematik puanı var. Geçen yıl sınava giren bir milyon 400 bin aday içerisinde ilk 5 bine girmiş ve ODTÜ İnşaatı 0.18 puanla kaybetmiş. Şimdi açıkta. Gelecek yıl 3. kez sınava girecek ve yarışa 30 puan geriden başlayacak. Böyle saçmalık olur mu?
Bu öğrenciler zaten bir - iki yıl kaybederek, yeterince cezalandırılmış durumdayken, yeni cezalar vermek, yeni küskünler ve yeni çarpıklıklar yaratmaktan öte neye yarar ki?
Üniversite başvuruları pazartesi günü başlıyor. Ama hala öğrencilerden önemli bir kısmı olayın farkında değil. Ne zaman ki sonuçlar açıklanacak, işte o zaman kıyamet kopacak. Kendinden daha az soru yapan öğrencilerin, daha yüksek puan verilerek üniversiteye girdiğini gören gençler,
"neden daha önce tepki göstermedik" diye kafalarını duvarlara vuracaklar ama iş işten geçecek.
Yasal yönden de hiçbir şey yapılamayacak. Çünkü, mahkemeler,
"ÖSYM şartlarını kılavuzda yazmış, siz de kabul etmiş ve sınava girmişsiniz. Yapacak bir şey yok" diyecek. Benzer örnekleri daha önce çok gördük.
Yeni mağdurlar, yeni tartışmalar, yeni kırgınlıklar yaratılmaması için yol yakınken bu yanlıştan dönülmelidir. Deneme - yanılma yöntemi, ilk çağlarda kaldı. Türkiye artık yanlışı yaşamadan da, doğruyu bulabilecek birikime sahip. Ama nedense önce bozup, sonra düzeltme zihniyetinden kurtulamıyoruz... Bu da, bu kararları alan profesörlere hiç yakışmıyor.
Yazara EmailA.Guclu@milliyet.com.tr