Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

YÖK’ten şikâyet edenlerin en başında kim geliyordu? AKP. Peki, şimdi elinde YÖK yasasını bir çırpıda değiştirme gücü varken, kim değiştirmiyor? Yine AKP. Tıpkı seçim yasası ve dokunulmazlıklar gibi. Çünkü o gücü kendi elinde tutmak istiyor.
YÖK sisteminin iflas ettiğini bilmeyen, telaffuz etmeyen yok. Ama bugüne kadar, iktidarlar istese de, cumhurbaşkanları değişime karşı çıkıyordu. Oysa şimdi öyle mi? Türkiye’nin eline altın bir fırsat geçti. Hükümet de, Cumhurbaşkanı da aynı görüşte. Yani YÖK sisteminin tümüyle değişmesi kanaatindeler. Peki o zaman neden değiştirmiyorlar?
Her şey bir yana, bu sorunun cevabını bulamadığımız sürece, ne söylense boştur.
Yeni YÖK yönetimi, çağdaş, yeni bir YÖK yasası hazırlayacağına, ‘katsayıları nasıl kaldırırım’ın peşinde. Sınav sistemini değiştirmek için pek çok kurumdan görüş istemiş. Hatalar zincirine bir yenisini daha eklemek için. Oysa asıl sorun, sınavın nasıl yapılacağı ve katsayılar değil, umut tacirliği. Siz getirip bütün öğrencileri üniversitenin önüne yığarsanız, sınav öyle ya da böyle olmuş, hiç önemli değil. Önemli olan, erken yönlendirme ve okul içi eğitimin güçlendirilmesi. Peki bunun için ne gerekiyor? MEB ile YÖK’ün çok uyumlu bir çaba içerisine girmesi. YÖK ve iktidarlar bugüne kadar ayrı tellerden çaldıkları için bu mümkün olmuyordu. Ama şimdi aralarından su sızmıyor. O halde neden okulöncesinden üniversiteye kadar eğitimi bir bütün olarak masaya yatırıp çözüm üretmiyorlar? Çünkü istemiyorlar. Böylesi daha hoşlarına gidiyor. Tıpkı sınavların sayısını artırıp sınavlardan şikâyetçi oldukları gibi. Tıpkı öğrenci affı istiyormuş gibi yapıp affı engelledikleri gibi. Tıpkı dershaneleri “garabet“ olarak nitelendirip, kapatılmaları gerektiğini haykırıp, dershaneye olan bağımlılığı daha da artırdıkları gibi.
Biz politikacı değiliz. Politikacıların aralarındaki çekişmelerde de taraf olmayız. Ama doğru yapılanı alkışlar, yanlışlar konusunda da kim olursa olsun uyarırız...

Gül, Erdoğan ve demokrasi
Yazının başına, yani üniversitelerde demokrasi yok diye şikâyet edenlerin en başında kim geliyordu sorusuna tekrar dönmek istiyorum. Çünkü bu konuda Gül ve Erdoğan’ın, altına bizim de imza atacağımız pek çok sözü var. Ama şimdi sanki dediğimi yapın, ama yaptığımı yapmayın diyen imam konumundalar. Söylemleri ile yaptıkları çok farklı. Bakın daha önce ne demişler:
-  Milli iradeyi hatırlatanlardan haz almıyorlar. RTE (Şimdi kendisi de bu noktaya geldi.)
-  Bazıları sandığa hikâye diyor. RTE (Şimdi kendileri de o gözle bakıyor.)
-  YÖK’ü halledeceğiz. RTE (Halletmek ne kelime, ihya ediyor.)
-  Oy hizmet için kullanılır. Oyunuzu sokağa atmayın, sahip çıkın. (Öğretim üyelerinin oyu oy değil mi?)
-  Sandık sizin, irade sizin, karar sizin. RTE (Peki, bu kural rektör atamalarında neden işlemedi?)
-  İdeolojik saplantılardan kurtulmuş, dünya çapında bilim üreten üniversitelere kavuşmuş bir Türkiye için çalışıyoruz. RTE (Atadığınız YÖK Başkanı’nın, YÖK üyelerinin ve rektörlerin kaç uluslararası yayını var? Hiç yayını olmayanlarla dünya çapında bilim nasıl üretilecek? Seçilmenin ilk kriteri olarak neden bu zorunlu kılınmadı?)
-  Meydanların işaretini, milletin iradesini görmezlikten gelemem. Milli iradenin tecelli etti istikamette hareket etmemiz gerektiğine inanıyorum. RTE (Üniversitenin iradesi, irade değil mi?)
-  Kavgayla bir yere varılacağını düşünmüyorum. AG (Üniversitelerde yaratılan ortam şu anda nedir?)
-  Üniversiteler tüm düşüncelerin özgürce ifade edildiği evrensel kurumlardır. AG (Peki o zaman konuşan rektörleri neden çizildi?)
Özetin özeti: Eninde sonunda ülkemizde de demokrasi yerli yerine oturacak. Ama yanlış yanlışla düzeltilmez. Lütfen, önce samimiyet!..