Diyalog Bu konuda kafalar karmakarışık. Üniversitelerdeki genel kanı, YÖK Yasası'nın ek 17. maddesinde yeni bir düzenleme yapılmadan türbanın serbest bırakılması mümkün değil.Bu yüzden, ek 17. maddeye ilave yapılmadan, CHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne yapacağı itiraz sonuçlanmadan, türban konusunda bir gelişme beklemek sanki acelecilik olur.Peki bu aşamada ne olacak?AKP, 17. maddede bir düzenlemeye gidip türbanın nasıl bağlanacağını tarif etmekten kaçınacak mı? Yoksa MHP'ye verdiği sözün gereğini yerine getirip bu konulardaki kafa karışıklığına son mu verecek? Her şey muamma.Tıpkı katsayılar konusunda olduğu gibi geri adım atıp olayı soğumaya bırakabilir diyenler de var. 17. maddeyi hemen çıkarır ve bu tartışma son verir diyenler de.Ama asıl merak edilen konu, Çankaya'nın da altını çizdiği, bazı vatandaşların endişelerini gidermeye yönelik düzenlemelerin ne zaman ve nasıl yapılacağı?Bu düzenleme gerçekleşmeden, üniversitelerde türban tümüyle serbest kalır mı, kalmaz mı? Sanki önümüzdeki haftaların en önemli tartışma konusu bu olacak!Peki bu düzenlemenin içeriği ne olur?Türbanın üniversiteler dışındaki tüm öğretim kurumlarında ve kamuda yasak olacağına ilişkin bir maddenin Anayasa'ya konulmasına, AKP'nin hiç de sıcak bakmadığı ve bu yüzden kaosun daha da büyüyeceği de gündemin önemli tartışma konularından biri. Türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasını öngören Anayasa değişikliğinin, Çankaya'dan onay almasından sonra, şimdi gözler yeniden üniversitelere çevrildi. Yarından itibaren, türbanlı öğrenciler rahatlıkla üniversiteye girecekler mi, giremeyecekler mi? Gül'ün harekâtı fırsat bilip ya da tamamen tesadüfi olmasına rağmen böyle değerlendirilen, Anayasa değişikliği onayı, askerlerimizin Güneydoğu'da gerçekleştirdiği harekâtın gölgesinde kalacak gibi değil.Üniversitelerden gelen sinyaller, yaşanan bu sürecin, kaosun boyutlarını daha da içinden çıkılmaz hale getirdiği yönünde. İktidarın kendilerine karşı bir dayatma içinde olduğu görüşünde ısrar eden üniversiteler, kendilerini ve daha önceki yargı kararlarını görmezden gelerek alınan kararların uygulanabilirlikten uzak olduğunu özellikle vurguluyorlar.Peki 17. maddede düzenlemeye gidilir ve CHP'nin itirazı Anayasa Mahkemesi'nde kabul görmezse ne olur sorusuna da "Elbette yasaların gereğini yerine getiririz. Ama bu arada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne de başvururuz. Ayrıca yaşanacak gelişmelerin sorumlusu da kesinlikle biz olmayız" diyorlar.Görünen o ki, kafalar netleşeceğine daha da karışıyor. Bu arada, toplumun pek çok kesiminde yaşanan kamplaşma üniversitelere de sıçrayabilir. Üniversitelerden bir bölümü iktidarla hukuk mücadelesine girerken diğer bir bölümü, "koltuklarını garanti altına almak" için YÖK, iktidar ve Çankaya üçgeniyle kol kola girebilir. Bu da yeni sorunları beraberinde getirir. Kayseri cingözlüğü YÖK, Üniversitelerarası Kurul'un (ÜAK) YÖK üyeliği için seçtiği Celal Şengör'ü veto etti. Böyle bir hakkı var mı, yok mu? Daha önce böylesi bir durum yaşandı mı, yaşanmadı mı? Bu da çok tartışılacak. Bugüne kadar cumhurbaşkanlarının vetosuna şahit olduk, ama YÖK vetosuyla sanki ilk kez karşılaşıyoruz. Zaten ÜAK da bu durumu sert bir şekilde protesto etti.Gelelim, Şengör'ün neden veto yediğine: Bilimsel açıdan olamaz. Çünkü, Şengör'ün uluslararası yayınları, kendisini veto eden YÖK üyelerinin tümününkinden daha fazladır. Geriye sadece "Ben bu YÖK Başkanı'nı asistan bile yapmazdım" şeklindeki sözleri kalıyor ki, o da, daha göreve başladığı ilk gün öğretim üyelerine konuşma özgürlüğü getireceğiz diyen YÖK Başkanı'na hiç yakışmaz. Eğer ateist diye seçilmediyse o da Başbakan'ın inançlara özgürlük vaatlerine ters düşer.Özetin özeti: Sorun üretme konusunda Ankara'nın üzerine yok. Bir de çözüm üretebilseler... aguclu@milliyet.com.tr Hani özgürlük vardı?