Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Diyalog Başbakan'ıyla, halkıyla, medyasıyla, nelere seviniyoruz!Dünya sanayi devrimini, bilgi çağını geride bırakıp bilişim çağını tüketirken, biz hâlâ vatandaşımıza okuma yazmayı öğretmekle övünüyoruz.Bu dün de böyleydi, bugün de böyle. Maalesef değişen bir şey yok.Çankaya Ulusal Eğitim'le hükümet de Haydi Kızlar Okula kampanyasıyla okuryazarlığı artırma çabası içine girmedi mi!..Ve bütün bu kampanyalara rağmen hâlâ 7.5 milyon insanımız okuma yazma bilmiyor. Ve seçimlerde nasıl oy kullanacakları merak konusu. Acı olan bu.Ama daha da acı olanı; okuryazarlığın günümüz dünyası için yeterli görülmesi ve bunun onur verici bir durum olarak açıklanması... Başbakan Erdoğan, Zonguldak mitinginde, "Türkiye'de okuma yazma oranı, hamdolsun, yüzde 90'a ulaştı" demiş. Bir gazete de bunu manşete çıkarmış. Peki, yüzde 90'a çıkarmakla övündüğümüz okuryazarlarımızın ne kadarı gerçek okuryazar, yani aktif okuryazar?Ne kadarı kitap, gazete, dergi okuyor? Ne kadarı günde üç beş satır da olsa bir şeyler yazıyor?Bu konuda pembe tablo çizmek o kadar zor ki!Gazete ve kitap satışları ortada. Kaç kelimeyle konuştuğumuza ilişkin değerlendirmeler ise utanç verici. Peki bu durumdan nasıl kurtuluruz?Okuma yazma kampanyalarıyla mı yoksa okuryazarlık oranını yüzde 100'e çıkararak mı?Elbette her ikisiyle de değil. Eğer bu yöntemle başarıya ulaşabilseydik, onca kampanyaya rağmen aktif okuryazarlık oranı artar, gazete ve kitap satışları patlardı. Aktif okuryazarlık Her düzeydeki okuma yazma kampanyalarına artık son verilmelidir. En azından, belli bir yaşın altındakilere. Yoksa aradan bin yıl da geçse bu okuryazarlık sorununu bir türlü çözemeyiz.Bugünkü de dahil, gelmiş geçmiş Milli Eğitim bakanlarının hiçbiri şu sözü veremedi. Liderler de kıyısından köşesinden geçemedi. Hodri meydan, versin birisi bu sözü, kendisini başımızın üzerinde taşıyalım. İşte verilmesi gereken söz:Anayasa'nın ve insan olmanın bir gereği olarak, doğan her çocuğumuzu anında nüfusa kaydetmeye ve okul çağı geldiğinde okula başlatıp zorunlu eğitim süreleri tamamlanıncaya kadar takiplerini yapacağımıza söz veriyoruz...Evet, hodri meydan, bu sözü veren partiye de lidere de alkış tutmaya hazırız. Tabii sonrasında sıkı bir takibini yapacağımızı da özellikle hatırlatarak... Kampanyalara son! Aktif okuryazarlığın önündeki en büyük engel televizyon ve internet mi? Pek çok ülke için böylesi bir mazeret söz konusu değil. Gazete ve kitap satışları ortada. Ama biz de aksini söylemek sanki biraz zor. Televizyon gibi interneti de seyir aracı olarak kullanıyoruz. Dolayısıyla, izlemek, yazmaktan da konuşmaktan da daha çok hoşumuza gidiyor.Günde ortalama 6-7 saat televizyon izliyoruz. İnternet başında kalanların harcadıkları zaman da hiç az değil. Peki günde kaç sayfa okuyoruz? Ya da ülke ve dünya meseleleri konusunda yakın çevremizle günde kaç saat sohbet ediyoruz? Bu arada takdir ve eleştirilerimizi ne kadar kaleme alıyoruz?Örneğin beğendiğiniz ya da sinirlerinizi allak bullak eden bir köşe yazısı için kaç yazara, kaç mail gönderdiniz?Özetin özeti: Bu çağda okuryazar olmak artık yetmiyor. Onu kullanmak gerekir. O da yetmez. Düşünmek, düşündüğünü üretime dönüştürmek ve onu paylaşmak gerekir... aguclu@milliyet.com.tr İnternet ve TV engel mi?