Abbas GÜÇLÜ
PAZAR günü
Van'daydık.
Feyyaz Tokar Eğitim Parkı'nın temel atma törenine Başbakan
Yılmaz da katıldı. Tören boyunca her şeyi bir kenara bırakıp onu izledim. Türkiye'yi yöneten
Yılmaz'da bir değişim var mı diye. Tespitlerim, öncekilerle hemen hemen aynıydı.
En fazla dikkat çeken özelliği sürekli sigara içmesi. Birini söndürüyor, diğerini yakıyor. Oysa karşısında yüzlerce öğrenci ve vatandaş vardı. Sigara içmenin artık ayıp sayıldığı bir dünyada Başbakan'ın insanların gözünün içine baka baka sigara tüttürmesi hiç de örnek bir davranış değildi.
Batılı politikacıların çoğu, toplumsal baskı yüzünden ya sigarayı bıraktı ya da halkın önünde içmemeye özen gösteriyor.
Yılmaz'ın da bu konu da çok daha dikkatli olması gerekir. Her şeyden önce sağlığı için.
Yılmaz'ın değişmeyen ikinci özelliği ise, karşısındakiler kim olursa olsun konuşurken dinlememesi. Buna çok kez şahit oldum. Çok önemli bir konu da anlatılsa, dikkati hep başka yerde. Bazen TV izliyor, bazen bir başkasıyla konuşuyor, bazen de gazete okuyur.
Çevresindekiler bozuntuya vermeseler de, bu durumdan müthiş rahatsız oluyor. Ama onun umurunda değil. Geleceği olan bir politikacı olarak insani ilişkilere ve konuşulanlara biraz daha fazla özen göstermesi, sigara olayında olduğu gibi yine kendi yararına olacaktır.
Tespit ettiğim üçüncü nokta, çok daha sıkı korunmasının tartışıldığı bir ortamda, polisleri çileden çıkartan tutumu. Van'da vatandaşların bir bölümü kürsüden uzak tutulunca, seslerini yükseltmeye başladı. Bunun üzerine,
Yılmaz, bütün güvenlik önlemlerini hiçe sayarak, polislere
"Vatandaşların önünü açın buraya gelsinler" diye talimat vererek burnunun dibine kadar getirtti.
Böylesi bir durumda, hele hele böylesi bir ortamda polislerin işine karışarak, güvenlik önlemlerini hiçe saymak, bence yüreklilik değil, her türlü oluşuma davetiye çıkartmaktır. Bu konudaki duyarlılığı da, yine kendisini, bin türlü can sıkıcı durumdan kurtaracaktır...
Sık sık şahit olduğum bir başka tespit ise çevresindekilere karşı tavrı. Neşeli olduğu zamanlar diyaloğu çok iyi ama, gerginse, çevresindekiler yandı. Van'da bu durumu bir kez daha yaşadık. Ellerindeki pankartlarla sürekli iş isteyen geçici işçiler, seslerini biraz yükseltince, fena halde azarlandılar.
"Kesin sesinizi. Konuşmam bitsin, sizi de dinleriz" sözleri, bir başbakanın vatandaşa söyleyeceği en son sözler olmalı.
Yeri geldiğinde
"başımızın tacı" diye göklere çıkartacaksınız. Ama bugüne kadar hep kulak arkası edilen taleplerini biraz yüksek sesle dile getirince
"kesin sesinizi" diyeceksiniz...
Özetin özeti: Batılı liderlerin çevresinde, onu kamuoyunun gözünde sempatik hale getirmek için her saniyesini kontrol altında tutan onlarca insan varken, neden bizim liderler bu konuda, bu kadar vurdumduymazlar?..
Yazara EmailA.Guclu@milliyet.com.tr