Abbas GÜÇLÜ
HUKUK devleti olmanın temel kuralı, hukuk kurallarına uymaktır. Bir başbakan, bir meclis düşünün ki, kendi çıkardıkları yasaya uymuyor. Böyle bir ortamda parlamentonun saygınlığı kalır mı?
Hukuk kurallarını ve palamenter sistemi dejenere etmek için elinden geleni yapan politikacıların, eleştiri okları üzerlerine yöneltildiğinde, kızmaya hakları yoktur.
Başbakan'ın sigarası, Temiz Türkiye için bir semboldür. Zor da olsa sigarayı bıraktığını ilan etmesi, her konuda karamsarlık sınırını aşan kamuoyu için bir umut ışığı olacaktır.
Yasağa ve bütün iyiniyetli temennilere rağmen, içmeye devam ederse, sadece sağlığını kaybetmekle kalmayacak, kendisine bağlanan umutları da yok edecektir.
Bir başbakan, parti lideri ve daha önemlisi, bir eş ve baba olarak buna da hakkı yoktur.
Sigara konusunda kararlılık gösteremeyen bir başbakan, çetelerin üzerine gitme kararlılığını da gösteremez. Tıpkı 8 yıl yasasında olduğu gibi.
Yasa çıkalı 4 ayı geçti. Ama ortada hala bir tek somut adım yok. Bırakın kırsal bölgeleri, İstanbul'un göbeğinde, zorunlu eğitim kapsamındaki çocuklar, okula değil, sarığıyla, cüppesiyle Kuran kurslarına gitmeye devam ediyor.
Hani çocuklarımız önce temel eğitimi, ardında din eğitimi alacaktı? 8 yıl için verilen onca çaba boşuna mı gitti?
Nasıl ki sigara yasağı konusunda müthiş bir duyarsızlık varsa, 8 yıl konusunda da aynı duyarsızlık devam ediyor. Zorunlu eğitim çağındaki çocukların okula gitmeleri konusunu takiple görevlendirilen bakanlar, valiler, kaymakamlar, emniyet müdürleri nerde?..
Çağdaş ülkelerde, zorunlu eğitim çağındaki bir çocuğun okula gitmemesi mümkün mü? Kıyamet kopar. Ailesinden eğitim bakanlığına kadar herkes en ağır şekilde cezalandırılır.
Almanya'dayken bir arkadaşımız, hamileliği sırasında aylık kontrolünü geciktirince,
"çocuğun yaşamını tehlikeye atıyorsun" diye ağırca bir zılgıt yemişti. İşte, insana verilen önem böyle olur, lafla değil.
Başbakan
Yılmaz, elinden hiç sigara düşürmeyen bir baba olarak, çocukları üzerinde ne kadar etkili olabilir? Yarın çocukları sigaraya başladığında şikayet etmeye hiç hakkı yok. Tıpkı, sigarakolik diğer babalar gibi.
Türkiye'nin problemi galiba bu: Nelerin yapılmasını istiyorsak, önce kendimiz ihlal ediyoruz. Sonra da,
"Bu ne biçim memleket, bu ne biçim düzen" diye şikayet ediyoruz.
Bir vatandaş olarak, başbakan da dahil, herkes üzerine düşen toplumsal ve hukuksal sorumlulukları yerine getirse, zaten pek çok sorun kendiliğinden ortadan kalkacak. Ama olmuyor, olmuyor...
"Bıraktım" sözcüğünü söylemek bu kadar zor mu? Bakın bir söyleyin, çeteler konusunda da diliniz nasıl çözülecek...
Yazara EmailA.Guclu@milliyet.com.tr