Allah kimseye evlat acısı yaşatmasın. Bunu bilen bilir. Eminim ki Fatih Hoca’nın acısı, dün, tüm Türkiye’de derin izler bıraktı, acılı anıları tazeledi, bu kadar da olmaz dedirtti...
Fatih Hilmioğlu’nu Malatya İnönü Üniversitesi rektörüyken tanıdım. Müthiş heyecanlıydı. Üniversitesini her gezdirişinde çıtayı daha yukarılara tırmandırmanın telaşı içerisindeydi. Bu kadarı yetmez, daha fazlasını yapmalıyız derdi. Öğrencileri, mesai arkadaşları ve özellikle de canlarına can kattığı hastaları kendini çok seviyordu.
Karaciğer ameliyatı gibi en zor organ nakline soyunmuşlar ve dünyanın en önemli merkezlerinden birisi haline gelmişlerdi.
Ülkesini de, üniversitesini de çok seviyordu ve başına ne geldiyse de zaten bu yüzden geldi.
Sözleri sivriydi. Kemal Gürüz gibi o da lafın nereye gideceğini hiç hesap etmeden içinden geldiğince konuşurdu.
Her ikisinin hakkında açılan davaların içeriğini bilmiyorum, detayına da girmek istemiyorum. Çünkü ben onları gece gündüz demeden, dur durak bilmeden çalışan hocalar olarak tanıdım.
Varsa suçları, elbette cezalarını sonuna kadar çeksinler. Ama ya beraat ederlerse?..
İşsizlik tırmanışta
Türkiye’nin bugün için en önemli sorunu, kesinlikle ve kesinlikle işsizlik. Ateş düştüğü yeri yakar. Tıpkı acı haberler gibi. Ve işsizlik, o boyutlarda olmasa da büyük, hem de çok büyük üzüntülere neden oluyor.
Üniversite açmak elbette çok önemli. Ama o üniversitelerden mezun olanların ne yapacağını düşünmek de, hepimizin, özellikle de iktidarın görevi.
Hemen her mesleğe yönelik ciddi bir işsizlik söz konusu. Ama öğretmenlerinki bir başka. Hele hele branş öğretmenleri için artık söyleyecek söz bulamıyoruz. Çünkü, sözün bittiği noktadalar:
“7 yıl önce mezun olmuş biyoloji öğretmeniyim. Biz, lise branş, özellikle Fizik, Kimya, Biyoloji öğretmenleri olarak, sınavda başarılı olduğumuz halde, yıllardır atanamıyoruz. KPSS’de bu yıl 85 puanla atanamadım. Artık dayanacak gücüm kalmadı. Sizden biz lise Fizik, Kimya, Biyoloji öğretmenlerine ayrıca destek vermenizi istiyorum. Madem liseler zorunlu oldu, neden hala atanamıyoruz?
85 üstü puan alıp atanamayan binlerce meslektaşım var. Diğer branşlarda, bu puanlarla, arkadaşlarımız en iyi okullara atanırken biz neden atanamıyoruz?..”
YÖK, DPT nerede?
Kariyer planlaması belki siyasilerin umurunda olmayabilir. Çünkü, siyaset neyi gerektiriyorsa ona göre hareket ediyorlar. Bu dün de böyleydi, bugün de böyle ve yarın da farklı olmayacak. Ama YÖK ve DPT gibi bu amaçla kurulmuş ve Anayasal güvence altına alınmış kurumlar, ülkenin ve gençlerimizin geleceği için istihdam planlaması yapmak zorundalar.
Hangi sektörler büyüyecek, ne kadar elemana ihtiyaç duyulacak, hangi mesleklerde fazlalık var, her şeyi planlıyor olmaları gerekir.
Ama gelin görün ki, dünya umurlarında değil.
Yaptıkları hatalar nedeniyle cezalandırılacaklarına tam aksine ödüllendiriliyorlar.
Örneğin, önceki yıl üniversitelere hiç danışmadan, tüm kontenjanları yüzde 20 artıran Yusuf Ziya Özcan, bugünkü krizin en önemli baş aktörlerinden birisi. Kızağa mı çekildi? Tam aksine büyükelçi oldu.
Yine aynı şekilde üniversitelerde 100 binin üzerinde boş kontenjan var ve hiç kimse hesap sormuyor.
Ne güzel işte, eğer o kontenjanlar da dolsaydı, üniversite mezunu işsiz sayısı 100 bin daha artacaktı diye günah çıkartıyorlarsa da bu çok daha vahim!..
Herkes hesap vermeli!
Hangi göreve geliniyorsa gelinsin, sonunda herkes hesap vermeli. Yeni YÖK yasası hazırlanırken, bu konu özellikle dikkate alınmalı ve YÖK artık keyfe keder kararlar almamalı. Alırlarsa da sorumluluğunu taşımalılar.
Nasıl ki, rektörlere hesap sorulması isteniyorsa, onlara da hesap sorulmalıdır. Yoksa yıllar boyu, kontenjanlar yüz binlerce açık vermeye devam eder, zaten kıt olan kaynaklarımız da uçar gider.
Yeni üniversiteler açılmasın mı? Elbette açılsın.
Kontenjanlar artmasın mı? Elbette artırılsın.
Ama ülke ihtiyaçlarına göre!..
Gelişmiş ülkelerde tanımlanmış ve eğitimi yapılan meslek çeşitliliği 10 binin üzerinde. Bizde ise bin tane bile değil.
Zaten asıl söylemek istediğimiz de bu:
On binlerce fazlası olan mesleklere adam yetiştirme yerine ihtiyaç duyulan yeni alanları saptayıp onlara yönelik eğitim vermeliyiz.
Özetin özeti: Akıl ve planlama, üniversitelerde olmayacak da nerede olacak?..