Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Kütüphaneler, kütüphaneciler ve yaşadıkları sıkıntılar, bir sıralama yapılsa değil ilk 100, ilk 1000 sorun arasına bile girmez. Oysa çağdaş bir toplum yaratma yolunda ilk duraklardan birisi olması gerekir. Ama her önemli konuda olduğu gibi bu konuda da büyük bir vurdumduymazlık içerisindeyiz...
Bu alanda tüm ümitlerin yok olup gittiğini sanıyordum. Çünkü bu yönde olumsuz sinyaller geliyordu. Ama geçen ay, kütüphane kapısından dönen öğrencilere yönelik yazdığım bir yazıdan sonra aldığım mesajlar, ileriye yönelik umut verdi.
Kütüphanecilik konusunda yetişmiş pek çok insanımızın bulunduğunu ve bu konuda müthiş bir duyarlılık içerisinde olduklarını gördüm. Milli Eğitim ve üniversitelerin çağdaş kütüphaneler ve elektronik bilgi ağı yaratmak için harvurup harman savurdukları kaynakların, çok azının buralara aktarılması halinde mucizeler yaratılabileceğine inandım. Hem de fazlasıyla.
Milli Eğitim'in okulları bilgisayar ve internetle donatma projesi için milyarlarca dolar harcandığını yakından biliyoruz. Üniversiteler için de trilyonlarca lira dökülüyor. Özel okullara baktığımızda da bu konuda oldukça fazla para harcandığını görüyoruz. Peki ne kadar öğrenciye ve araştırmacıya hizmet veriyorlar? İşte o tam bir yüz karası.
Eğitim kurumlarını gezdiğimde ya da gezdirildiğimde ilk uğrak yerlerinden biri de kütüphaneler olur. O kurumla ilgili en çarpıcı bilgileri kütüphaneler verir.
Pek çok okul mükemmel bir kütüphane kurmakla işin bittiğini sanıyor. Oysa yararlanma ve gelişimi de bir o kadar önemli. Ama nedense bu hep göz ardı edilir. Hep şunu sorarım: Bugün kaç öğrenci geldi? Son bir ayda ne kadar yeni yayın aldınız? Kaç yabancı yayınınız var? Ne kadar süreli yayına abonesiniz?..
Ziyaretçi sayısıyla, öğrenci sayısını oranladığınızda karşınıza çıkan rakamlar, yüzdelik değil, maalesef çoğu zaman bindelik oranlarla ifade ediliyor. O zaman onca yatırım niye yapıldı? Neden daha yoğun kullanılmıyor soruları akla geliyor. Ama her defasında da bir mazeret bulunuyor...

Yabancı ülkeleri gezdiğimizde, kentlerin en görkemli binalarından biri de adı farklı şekillerde konulmuş olsa da mutlaka kütüphanelerdir. Sadece binaların fiziki konumuyla değil, kitap sayısı, teknolojik donanımı ve ziyaretçi sayısıyla da insanı etkilerler. Üniversitelerin bulunduğu kentlerde kapıları her saat, herkese açıktır...
Sevinerek gördüm ki, bizim kütüphanecilerimiz de dünyada olup bitenleri ve zaaflarımızı fazlasıyla biliyorlar. Tek eksikleri; maddi ve manevi destek...
Halk kütüphaneleri çok eskidi. Kültür Bakanlığı'nın da umurunda değil. Kaynaklar, bölük pörçük heba edileceğine her kente, her ilçeye, her köye çağdaş anlayışta bilgi merkezleri kurulamaz mı? Çağı yakalamak isteyen iktidarlar, yerel yönetimler ve hayırsever işadamları için işte mükemmel bir fırsat!..
Özetin özeti: Türkiye'nin dört bir yanını çağdaş bilgi erişim merkezleriyle donatıp, insanlarımızın ilgisini bu noktaya yönlendirmediğimiz sürece başımız daha çooook ağrır.