Hükümet tüm uyarılara kulağını tıkadı ve yapacağını yaptı.
Dünya bilim liginde 54'üncü sıradan, 32'nci sıraya yükselmemize olanak sağlayan üniversite araştırma fonları, önceki gece yarısı çıkartılan bir yasayla tarihe karıştı...
Bazı rektörlerin artık yüksek sesle dile getirdikleri Ankara'dakilerin Türkiye'de bilimsel araştırma yapılmasını istemedikleri görüşüne katılmıyorum. Aymazlık olabilir ama kasıt söz konusu olamaz. Olmamalı da!
Sadece fon ismi taşıdığı için tarihe karışan araştırma fonlarının adı bundan böyle bilimsel araştırma projeleri olacakmış. Yönetimi ve kullanımı da Maliye bürokratlarının güdümünde gerçekleşecekmiş. Dahası fona gelecek paralar da üniversitelerin döner sermayelerinden elde edilecekmiş...
Hükümet, birkaç hafta önce çıkarttığı yasaları değiştirmek için yeniden Meclis'e getirmeye alıştı. Söz konusu yasayı da ya yeniden Meclis'e getirmeli ya da çıkartacağı yönetmeliklerle hatasını telafi etmelidir...
Hocalara zam hala gerçekleşmedi
Üniversiteleri sıkıntıya sokacak her konuda atak davranan hükümet, her nedense maaşların iyileştirilmesi konusunda mehter bandosu gibi davranıyor. Hocaların ağzına bir parmak bal sürüp umutlandırıyor, arkasından da pardon deyip zammı bir başka bahara bırakıyor. Üçüncü kanun hükmündeki kararnamenin süresi dolmadan, verilen sözün gerçekleşmesini diliyor ve bekliyoruz.
Özel üniversitelere bir kıyak daha
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndan apar topar bir kanun tasarısı geçirildi. Görünürde devlet üniversiteleriyle ilgili ama o kılıf. Esas amaç özel üniversitelere kıyak çekmek. Özellikle de bazılarına!..
Devlet üniversiteleri parasızlıktan kırılırken, öğretim üyeleri üç kuruş maaşa talim ederken, araştırma fonları oldu bittiye getirilip kaldırılırken, özel üniversiteler öğrenim ücretlerini 10 bin dolara kadar yükselttiler. Öğretim üyelerine devlet üniversitelerinin 5, 6 katı maaş vermeye başladılar. Fiyakalarından da yanlarından geçilmiyor.
Özel üniversitedir ne yapsa yeridir. Alan memnun veren memnun. Kimse karışmasın denilebilir. Ama mevcut yasa tasarısıyla özel üniversitelere sağlanan ekonomik desteğin boyutları artırılırken, burslu öğrenci sayısı azaltılıyor. Dahası; araştırma sayısı fazla olan hocaların transferine çanak tutuyor. Yeni öğretim üyeleri yetiştirilmesi konusunda da özellerin işini kolaylaştırıyor!
Öyle bir madde var ki, evlere şenlik. Ya her türlü masrafını karşılayarak yurtdışına doktora öğrencisi gönder ya da yurtdışındaki yerleşik Türk uyruklu öğretim üyeleriyle bir yıllık sözleşme yap diyor.
Durum böyle olunca da hangi üniversite on binlerce dolar harcayıp doktora için yurtdışına öğrenci gönderir. Daha şimdiden kağıt üzerinde anlaşmalar yapılıyor...
Özetin özeti: Cumhurbaşkanı ve Başbakan, hala YÖK Başkanı'yla küs. Bu yüzden de kalkınan Türkiye'nin lokomotifi olması gereken üniversitelere ilim, bilim değil ayak oyunları hakim. Hem de her düzeyde!..