Gazetecilikte 50. yılını kutlamaya hazırlanan Mehmet Ali Birand, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde öğrencilerin Türkiye ve dünya gündemine yönelik sorularını cevaplandırdı.
Dünyayı en çok gezen Türk gazetecilerden biri olan Birand, dünya liderleriyle yaptığı röportajlar içinde kendisinde en fazla iz bırakanın, üzerine yürüyen Saddam olduğunu söyledi. Obama konusunda ise “Türkiye’nin hoşuna gitmeyecek şeyler söyleyecek” dedi. İşte önceki geceki Genç Bakış’tan bazı satırbaşları:
Yerel seçimlerde hep iktidardaki parti kazanır.
AKP’nin oyların bir miktar düşmesi herkes için yararlı olur. Yoksa olur da yükselirse kendilerini daha da kaybederler.
Halk aptal değil. Öyle bir torba kömüre kolay kolay kanmaz. Kömürü alır, doğalgazı varsa gidip o kömürü satar, oyunu da CHP’ye verir.
AKP, biz geldik, zengin olacaksınız dedi, kapı kapı dolaşıp bir ihtiyacınız var mı diye sordu. Bu yüzden bundan sonra çıkacak bir parti olursa halka inmeli ve halkın sorunlarını iyice anlamalı ki başarılı olsun.
Avrupa Birliği AKP’ye çok sempatiyle bakıyordu. Çünkü AKP kuralları yıkan, değişim yapan partiydi. Reformlar olacak diye bakıyorlardı. Kapatma davası, yerel seçimler filan derken hâlâ istedikleri reformlar olmayınca AB artık huysuzlanmaya başladı.
Son Avrupa Birliği ve Avrupa Parlamentosu taslak raporunda AKP, AB’nin sempatisini kaybetme noktasında ve AB, DTP’yi silmiş durumda. PKK terör örgütü olarak suçlanıyor ve DTP’ye ilk kez çok net bir şekilde PKK ile ilişkilerinizi kesin deniyor. PKK’nın silah bırakması gerektiği de çok net bir şekilde yer alıyor.
Uluslararası ilişkilerde hep inişler çıkışlar vardır. Bazen boğaz boğaza gelirsiniz, bazen atılan kazıkları unutur, kol kola gezersiniz. AKP Avrupa Birliği ilişkilerinde yollar ayrılma noktasında ama AKP bir adım atarsa bu değişebilir.
Haberciler olarak üniversite öğrencilerinin sorunlarıyla yeteri kadar ilgilenemiyoruz. Çünkü gündem daima çok yoğun ve bizim zamanımız çok kısıtlı.
Gençler ölçüyü kaçırıp sokağa döküldükleri zaman telef oluyorlar.
Çok solcu arkadaşım var ki zamanında solcuların peşine takıldık, üniversiteyi bile bitiremedik diyor. Aynı şekilde, sağcı arkadaşlarım da var. Koyun gibi oturun demiyorum ama orta yolunu da bilmiyorum. Ama mutlaka üniversiteyi bitirin.
Evet, Türkiye dış unsurlar tarafından yönlendiriliyor. Ama tamamen dış ülkelerden yönetiliyor düşüncesi doğru değil. Bush efendi, Sarkozy efendi, “Oğlum, şu yasayı çıkart” demiyor. Bu zaten pratikte mümkün değil.
Obama’nın ve Dışişleri’ne Hillary Clinton’un gelmesinden memnun olmak gerekiyor. Obama kolay bir insan olmayacak. Farklı bir politika güdecek ve Türkiye’nin hoşuna gitmeyen şeyler de söyleyecek. Ama Bush gibi gelip burnunuzun dibindeki ülkeyi işgal edip tarumar etmeyecektir.
CHP’nin çarşaf açılımı doğru. Eğer herhangi bir parti çarşaf giyen türban takan benim partime giremez diyorsa toparlanıp gitsin. Ya dünyanın başka bir ülkesinde ya da Türkiye’nin başka bir kesiminde siyaset yapsın.
CHP’de hep söylenen, Baykal’ın partiyi iyi yönetmediği. Ben Baykalcı değilim ama Baykal’dan başka partiyi ileri götürecek, yönetecek birisini göremiyorum.
AKP’ye karşı muhalefet var. Ama herhangi bir muhalefet partisinde, çıkıp da AKP’nin aldığı oyları elinden alacak beceri yok.
Bence Ergenekon’un, yani iddianamenin dayandığı verilerin yüzde 70’i doğru. O insanların yaptıklarından dolayı cezalandırılması gerekiyor. Yüzde 30’u ise son derece gereksiz. Olmaması gereken insanlar içeride.
Kürt sorunu hiçbir zaman çözülemeyecek, yaşanılabilir bir noktaya indirilecek.
İş sahası açılabilmesi için bir ülkenin kaynak yaratması lazım. Bizse tasarruf yapmıyor, tüketiyoruz, dışarıdan borç alıyoruz. Hepimiz kemer sıkıp, tasarruf yapıp, kaynak yaratmamız gerek. Kemer sıkmadıkça bu işsizlik çözülmez.
Başbakan hem Aydın Doğan’a hem de bütün Doğan Grubu’na çok sert sözler söyledi. Aydın Doğan da cevabını verdi. Sonra olay bitti. Her gün kavga etmeleri mi bekleniyor?
Ana haberi olan 65 televizyon kanalı var. Böyle bir ortamda Türkiye’ye ne düşünmesi gerektiğini söyleyen bir tekel olması mümkün değil.
Bugüne kadar beni en çok etkileyen Saddam Hüseyin röportajıydı. Çünkü üstüme yürümüştü. Neden Kuveyt’e girdiğini sormuştum, bana, “Sen beni aptal yerine mi koyuyorsun? 10 dakikadır neden girdiğimi anlatıyorum” dedi.
Bu ülke bizleri üretiyor. Buradan bu kadar mal çıkıyor. Bu kadar asker, politikacı gazeteci üretebiliyoruz, daha fazlasını beklemeyin. Ben de çok şey istiyorum ama olmuyor. Maalesef 10 tane Nobel ödüllü yazar çıkmıyor. Ama daha iyiye gidiyoruz. Ben sizin kadar bezgin değilim. Türkiye kısrak gibi sıçrayabilen bir ülke. Bir vakit Özal çıktı, beğenirsiniz beğenmezsiniz, 2 yılda Türkiye’ye elektronik çağ atlattı.
Kanal D Ankara Temsilcisi Erhan Karadağ başta olmak üzere çalışma arkadaşlarının Birand’la ilgili sözleri ise ilginçti. Onlara göre Birand tam bir işkolikti!
Özetin özeti: Gazetecilik gibi ömür törpüsü bir meslekte 50 yıl ayakta kalmak hiç de kolay olmasa gerek. Ve ilk günkü hırsından hâlâ hiçbir şey kaybetmemiş...