Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Üniversiteyi bitirenlerin de en az üniversiteyi kazanamayanlar kadar mutsuz olduğunu biliyor muydunuz? İş ve İşçi Bulma Kurumu'nun verilerine göre, işsizler arasında ilk sırada yükseköğrenim mezunları geliyor...
Yani son yılların tartışmasız işsizlik şampiyonu, yıllarca üniversiteye girmek için çaba gösterip milyarlar akıttıktan sonra bir o kadar para ve emeği üniversiteyi bitirmek için harcayan gençler...
Pek çoğu haklı olarak soruyor:
Bugüne kadar bizden ne istendiyse fazlasıyla yerine getirdik. Okuyun dediler okuduk, çok çalışın dediler çok çalıştık. Ama yolun sonuna geldiğimizde gördük ki elimizdeki diplomalar hiçbir işe yaramıyor. Onca eğitimi boşuna mı aldık? Onca sıkıntıyı boşuna mı çektik?..
Evet birileri gençlerin bu sorularının cevabını vermelidir. Üniversite mezunlarının işsizliği, krizden mi yoksa plansız programsız eğitim sisteminden mi kaynaklanıyor?
Yeni üniversiteler açılırken YÖK'ün, DPT'nin, ekonomistlerin ve istihdam politikalarına yön verenlerin mi görüşleri alınıyor, yoksa politikacılar mı karar veriyor? Görünen o ki, yükseköğretim kurumlarının açılışı tamamen politik bir yatırım haline geldi. İsteyen politikacı istediği yere fakülte ve yüksekokul açtırabiliyor. Mezunları iş bulmuş bulamamış, bu alanda istihdam fazlalığı varmış, kimsenin umrunda değil.
Japonya, ABD ve Avrupa'da eğitimi yapılan meslek çeşitliği 7 bin civarında oysa Türkiye'de bini bile bulmuyor. On binlerce mezunu işsiz gezen veya farklı mesleklere yönelen fakültelerin sayısını dondurmak ya da tasfiye etmek gerekirken her yıl yenilerini açmak milli ekonomiye zarar vermekten ve gençlerin hayallerini yıkmaktan başka ne işe yarıyor?..
Bir yanda eğitimde büyük kaynak sıkıntısı yaşanırken ve pek çok alanda kalifiye eleman sıkıntısı çekilirken, zaten kısıtlı olan kaynakları ve işgücünü boşa harcamak, bu ülkeye atılan kazıkların en büyüğü değil de nedir!..
Türkiye, yükseköğretim politikasını acilen yeniden gözden geçirmelidir. Eğer çağı yakalamak istiyorsa, başta artık işlevini yitirmiş olan YÖK olmak üzere tüm sistemi revize etmelidir.

Ertelenmesine gönlüm hiç razı gelmiyor. Ama sanki zorunlu. Kolejlerden birçoğu pazartesi günü açılacak. Ama ekstra tatil nedeniyle kayıtlar uzadı. Binlerce öğrenci hala nerede okula başlayacağını bilemiyor. Öğretmen atamaları da hala gerçekleşmedi. Genel kayıtlar ve onarımlar da devam ediyor. Ayın 15'inde maaş alan velilerin ay sonu sendromu da giderek artıyor. Akademik takvim hazırlanırken neden bunlar hiç dikkate alınmaz ve her şey neden hep son dakikaya bırakılır, anlamış değilim. Ankara'dakiler sanki vatandaşa eziyet çektirmekten zevk alıyorlar!..

Fen - edebiyat fakültelerinden mezun olanların tek iş kapısı öğretmenlikti. O yol da kapatıldı. Dahası kendileriyle kedinin fareyle oynadığı gibi oynanıyor. Sertifika dediler sertifika aldılar, DMS dediler en yüksek puanları elde ettiler ama hala öncelik eğitim fakültesi mezunlarına veriliyor. İstanbul, Marmara, İzmir ve diğer fen - edebiyat fakültelerinden mezun olanlarla tamamen politik amaçlarla açılan eğitim fakülteleri arasında çağ farkı olduğunu DMS sonuçları da açıkça gösteriyor. Ancak MEB'in inadı sürüyor. Yazık, çok yazık!..
Zafer Bayramı'nı dün coşkuyla kutlarken, Atatürk'ün öğretmenlere seslenirken söylediği şu sözler aklıma geldi: Cephedeki savaşı biz kazandık ama asıl zafer sizlerin eğitim alanında başardıklarınız olacaktır...
Keşke biraz da bunlar konuşulsaydı!..