8 yıllık kesintisiz eğitim, hatalarıyla sevaplarıyla yeniden değerlendirilmelidir. Hem de en kısa zamanda. Çünkü getirileri kadar olmasa da götürüleri de var. Bunlardan biri de ilköğretimi zaafa uğratması. Özellikle de kolejleri.
8 yıllık kesintisiz eğitimden önce, hemen herkes çocuğunu ilk 5 yıl devlette okutur, daha sonra da devlet ya da özel okula gönderirdi.
Taşlar yerli yerine oturmuştu. Hangi okul iyi, hangisi vasat bilinirdi. 8 yılla birlikte başta yabancı okullar olmak üzere tüm kolejlerin orta bölümleri kapatılınca ortaya ciddi bir boşluk çıktı.
Kolejler artık 5. sınıftan sonra değil 8. sınıftan sonra öğrenci almaya başladı. İşte bu aşamada tam bir kaos yaşandı. Yaşanmaya devam ediyor.
İyi devlet ilköğretim okullarının orta bölümü yoktu. İyi kolejlerin de ilköğretim okulları. Süratle yeniden yapılanmaya gidildi. Pek çok okul açıldı. Var olanlar, kendilerini yeni duruma adapte etmeye çalıştı. Ama olmadı. Olmuyor...
TED, ENKA, Yüzyılışıl
Özel okulların ciddi bir ekonomik kriz ve yönetim zafiyeti içinde olduklarını sık sık dile getiriyoruz. Ama görünen o ki bu durum, ne okul kurucularının ne de MEB’in umurunda. Ama veliler bu durumdan rahatsız. Hem de çok. Ve birilerinin yaşanan bu rahatsızlıkları görme zamanı geldi de geçiyor.
Örneğin Yüzyılışıl’da yaşananlara akıl sır erdirmek mümkün değil. Öğrenciler okuldan kaçıp gitsinler diye sanki özel bir gayret gösteriliyor. Okul sessiz sedasız el değiştiriyor ve bu sanki sıradan bir ticari olaymış gibi yeni koşulları kabul etmeyene kapı gösteriliyor. Bunlar, Türk eğitim sisteminin hiç alışık olmadığı olaylar. Yeni “patronlar“, kendilerini ve eğer varsa da yoksa da arkalarındaki güçleri anlatmak zorundalar. Yoksa yaratılmak istenen bu şaibe batağında yok olup giderler. Biz güçlüyüz, bize bir şey olmaz mantığı, eğitimde tersine işleyebilir. Çok örneğini gördük. Bizden hatırlatması...
ENKA’da yaşananları ise anlamak mümkün değil. Yüzyılışıl velileri arayış içine girince, bazı okullar bir havaya girdiler, anlaşılır gibi değil. Öylesine keyfi davranmaya başladılar ki, işi dalga geçme noktasına kadar getirdiler.
Ara sınıflar için sınav açtılar. Öğrenciler bu sınavlar için aylarca hazırlandı. Sonra sınav gerçekleşti ve dört gözle sonuçlar beklenmeye başlandı. Okuldan bir açıklama: Falanca sınıfa öğrenci almıyoruz. Peki niye? Öyle istedik. Peki madem öyle neden sınav yaptınız? Biz istediğimizi yaparız...
Eğitim, sıradan bir ticari olay değil. Bunu hep hatırlatıyoruz. Ama nedense bazı “patronlar“, eğitimi hep diğer işleriyle karıştırıyor. Ya da olup bitenle uzaktan yakından hiç ilgilenmiyorlar. Oysa fatura hep kendilerine çıkıyor.
Hiçbir eğitim kurumu keyfi karar alamaz. Çünkü aldıkları her karar, öğrenciler üzerinde derin izler bırakıyor.
Bir başka örnek de TED İstanbul Koleji’nden. Borçlar öylesine artmış ki, durumu toparlaması için tam yetkili yönetici getirilmiş. Ali kıran baş kesen. Okul darmaduman olmuş. TED’i TED yapan unsurlar, masrafları kısmak için yararlı yararsız demeden tümüyle budanmış. Protesto istifaları başlamış. Adım atsan paralı hale getirilmiş. Peki aklınız bugüne kadar neredeydi sorusu ise her zaman olduğu gibi yine havada kalıyor!..
Diğer okullar farklı mı? Alın birini vurun diğerine. MEB deseniz kendi okullarını idare etmez noktadayken, özellere nasıl uzanacak!
Burs oranı arttı ama
Vakıf üniversitelerinde burslu öğrenci kontenjanı yüzde 20’ye yükseltiliyormuş. Kimin kesesinden? Bu çok önemli! Hiçbir vakfın bu parayı kendi kasasından ödemeyeceği kesin. Peki ne olacak? Diğer öğrencilerin sırtına yüklenecek. Bu ücretleri zaten zar zor ödeyenlerin sırtına bir de bu kambur binecek.
Burs kontenjanından yararlanmak isteyenler ise burs koşullarını çok iyi irdelemeden adım atmasınlar. Burs kaç yıllık? Kapsamı ve koşulları ne? Yemek, barınma, eğitim harcamaları ve cep harçlığı var mı, yok mu? Bunları sorgulamadan gidip, sonra ortada kalmasınlar!
Tercih ve kayıt aşamasında gün içindeki tüm gelişmeleri abbasguclu.com.tr’den izleyebilirsiniz.
Özetin özeti: Eğitim ciddi iştir ve sulandıranların başı hep ağrımıştır...