Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Demokrat Parti Genel Başkanı Cindoruk, önceki gece, Elazığ Fırat Üniversitesi’nde, siyasete neden geri döndüğünden 28 Şubat sürecine kadar, gençlerin sorularına cevap verdi. Sabır sınırlarını zorlayanlar oldu ama o yine de sakinliğini korudu. Öğrencinin ilgisi müthişti. 2010 seçim yılı dedi ve ekledi: DP, TBMM’nin 4. partisi olacak. Ak Parti birinci parti olur ama tek başına iktidara gelemez. DP-AKP koalisyonuna parti kurullarımız karar verir.
İşte programdan bazı satır başları:
- Şu an Türkiye’de bir demokratik açılım görmüyorum. Günün birinde bir demokratik açılım yapılacaksa bunun adı “anayasa açılımı” olmalı. Belli bir zümreye yönelik açılım, eşitlikçi ve demokratik değil.
- “Yol haritası” meselesine kesinlikle karşıyım. Bir kere müebbet hapse mahkûm edilmiş bir hükümlü yol haritası filan veremez. Bu açılım devletin açılımı mı, Apo’nun açılımı mı? Bir hükümlünün ülkesinin iç meselesine bu denli karışmasına izin veren hükümet zafiyeti büyük yanlıştır. Adalet Bakanı terörist başının hukuki durumunu yeniden gözden geçirmelidir.
- Silahlı bir siyasi parti olmaz. Silahla hak alınmaz, yalnız kan dökülür. Kim hangi hakkı almak istiyorsa siyasi zeminde yapacak. Ama bir siyasi parti gerilla kıyafeti giymiş kişileri meşale gibi taşırsa bu yanlıştır, anayasa dışıdır.
- 2010 seçim yılıdır. Seçim çalışmaları başlayacak ve 2010 sonunda seçim yapılacak. Sonucunda da Meclis’e 4. bir parti, Demokrat Parti girecek. Bu bir kehanet değil, tecrübelerim neticesinde bir öngörü.
- Bana düşen, hukukun üstünlüğünü sağlayan bir anayasa yapmaktır.
- Siyasi Partiler Kanunu, Seçim Kanunu, dokunulmazlıklar, siyasetin finansmanı kanunu... Öncelikle bunlar düzenlenmeli.
- Seçim Kanunu’nda temsilde adaletin olması için makul bir baraj olması ya da hiç baraj olmaması gerek. Tüm siyasal hareketleri Meclis’e taşımakta fayda var. Koalisyonlardan neden korkuyorlar? Şu andaki Meclis halkın sadece yüzde 50’sini temsil ediyor.
- 28 Şubat süreciyle ilgili hakkımda çok şeyler söyleniyor. O dönemde neler olduğunu iyi bilmek gerek. Başbakan Necmettin Erbakan TBMM’deki konuşmasında: “...Bir ihtilal olacak ama kanlı mı olacak, kansız mı? göreceğiz” dedi. Ardından birtakım şeyhlere davet verdi, sonra da kendileri gibi olmayanlara “Patates dininden” dedi. Sonra kendisinin bulunduğu MGK toplantısında meşhur kararlar çıktı ve altında Erbakan’ın imzası vardı. O kararları aldıran, imam hatiplerin orta kısmını kapatan, siyasete ağır bir üslup getiren Erbakan. Fakat şimdi birtakım topluklar tarafından gençlere 28 Şubat farklı şekilde öğretiliyor. Birtakım kişiler 28 Şubat’ın arkasına saklanıyor. Ama olası bir darbeyi önleyen biz suçlanıyoruz.
- “28 Şubat”a “postmodern darbe” diyen, açıkça karşı çıkan benim. O dönem kimsenin burnu kanamadı, olağanüstü hal ilan edilmedi. Ben herkesi korudum. Fethullah Gülen bana 3 mektup gönderip, devlet adamlığımı takdir etmiş, bana teşekkür ve minnetlerini belirtmiştir.
- Türkiye’de tüm demokratik hareketlerde ve darbe karşıtı eylem ve söylemlerde en önde bulundum. Bu sebeple hapislere girdim.
- Nasıl Yassıada’ya, 12 Eylül’e, 28 Şubat’a karşıysam “Ergenekon”a da karşıyım. Kim darbe yapmaya teşebbüs etmiş, devlet gücünü kötüye kullanmışsa Allah onun cezasını versin. Ama yargıda hukuksuzluk varsa buna karşı çıkmak hem biz hukukçuların hem de herkesin görevi.
- KPSS’ye karşıyım. Yanlış bir sistem. Her kurum kendi sınavını yapmalı.
- Öğrencilere lise ve alan değiştirme özgürlüğü ve meslek lisesi mezunlarına alanlarına girişte eşit eşit şartlar sağlanmalı. Katsayı sorunu için çözüm önerimiz bu.
- İktidar olursak öğretmenlerin kadro sorununu halledeceğiz.
- Memurlara sendika hakkı verilmeli. Sendika kursun, toplu sözleşme ve grev hakkı elde etsinler.
- Bizi kısa süre içerisinde Avrupa Birliği’ne almazlar. Bizim Anayasamız AB standartlarına uygun değil. Etnik temele dayalı çatışmalarımız var. Önce bunları düzeltmeliyiz.
- Türkiye Ortadoğu’ya daha da yaklaştı. O bölgede bize yüklenmiş birtakım sorunlar var. Buna rağmen Dışişleri Bakanı AB yolunda adımlara devam ediyoruz, edeceğiz diyor.
Bu doğru bir karardır.
- Ben Meclis başkanıyken 900’e yakın faili meçhulün birçoğunu belgeledik. Failler yakalanıp ceza aldı. O faillerin çoğu ya korucu ya da devlet görevlisiydi. Tehditler, tahrikler altında bu olayları aydınlattık. Çok da kolay olmadı. 1995’te Anayasa’nın 17 maddesini değiştirdik. Türkiye bir nefes aldı. Yani ben görev aldığım dönemlerde elimden geleni yaptım. Ama yetmediği için herkesin eleştirdiği “bu yaşımda” tekrar göreve atıldım. Ama insanlar teşekkür edeceği yerde eleştiriyor.
- Bu cumhuriyet isyanlar, ihtilaller yaşamasına rağmen hâlâ sağ salim ayakta. Bizim coğrafyamızda bu kadar yıl ayakta kalan bir İran var, onun da özellikleri bizden çok farklı zaten.
Bu cumhuriyetin tek eksiği tam demokrasi. Bunu sağlarsak bu devlet yıkılmaz olur.
Elazığ, yörenin her yönüyle farklı kentlerinden biri. GAP bereket ve hoşgörü getirmiş. Tabii Harput’un binlerce yıllık genetik birikimi de artısı. Üniversite ise Rektör Feyzi Bingöl ve ekibinin gayretleriyle daha bir ivme kazanmış.
Programın videosunu abbasguclu.com.tr’de izleyebilirsiniz.
Özetin özeti: Ankara’nın gerginliği, üniversitelere fazlasıyla yansıyor.

Cindoruk: 2010 seçim yılı ve DP barajı aşacak