Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Perşembe ve cuma günü 1. Türkiye Çocuk ve Medya Kongresi vardı.
İstanbul’da düzenlendi.
Bir oturumun moderatörlüğünü de ben yaptım...
Ama o kadar çok oturum vardı ki, kim hangisine yetişti ve o bilgi bombardımanında kimin aklında ne kaldı çok merak ediyorum.
Sanki bir şeyler yapılmak için yapılmış ve belki de, bir ayda ancak gerçekleştirilebilecek oturumlar, iki güne sıkıştırılmıştı.
Bizim oturumda çok değerli iki profesör vardı. Prof. Dr. Nevzat Tarhan ve Prof. Dr. Kemal Sayar. Anlattıkları çok önemliydi ve her ikisi de çok iyi hazırlanmıştı. Ama izleyici soruları da dahil toplam süre 50 dakikaydı. Bizden sonra başka oturumlar olduğu için görsel sunumlar, hızlandırılmış film gibi geçiştirildi, anlatılacakların da yarısı anlatılamadı. Çünkü zaman yoktu...
Kongre afişlerinin tepesindeki slogan ise “seyirci kalmayın“ şeklindeydi. Yani izleyicilere, olan bitenlere seyirci kalmayın, sorun sorgulayın, tartışmalara siz de katılın mesajı veriliyordu. Ama hangi zaman diliminde, nasıl olacağı hiç düşünülmemiş! Tıpkı benzeri başka toplantılarda olduğu gibi...
Kongre, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Çocuk Vakfı, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu işbirliğinde, daha pek çok kurumun sponsorluğunda ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın himayesinde gerçekleşti.

İlginç ayrıntı!
İkinci gününde açılış toplantısının moderatörlüğünü Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı yaptı ve çok ilginç bir konunun altını çizdi.
Eğitimde temel gereçlerin kalem ve kağıt olduğunu ifade eden Bakan Avcı , “Okullarda tablet dağıtım törenlerine katılıyorum. Tabletleri gençlerimize verirken, öncelikle bunun sadece bir araç olduğunu ve bazı şeyleri biraz daha hızlı ve kolay yapmamızı sağlayacak bir araç olduğunu söylüyorum. Buraya ilk geldiğimde genç arkadaşlara ve çocuklara “kalem ve defter” hediye ettim. Bu hediye ile kalem ve defterin eğitimdeki önemine dikkat çekmek istedim. Unutulmamalıdır ki ‘temel olan kağıt ve kalemdir’” ifadelerini kullandı.
Üretkenliğin dışavurumunun kalemler olduğunu vurgulayan Milli Eğitim Bakanı Avcı, “Einstein’ın fizik dünyasını değiştiren özel görelilik ve genel görelilik kuramlarını oluştururken elinde sadece bir kağıt ve kalem olduğu unutulmamalıdır. Tablet bilgisayarlarımız olsun, derslerimizi işlerken bazı konuları izlerken, paylaşırken, veri alırken kullanalım. Ama bizim gerçek üretkenliğimizi ilk dışa vuracak olan ilk başvuracağımız alet bu alçakgönüllü kalemlerimizdir” şeklinde konuştu.
Sınıf ortamında tabletten nasıl yararlanıldığı, derse etkisi, öğrenci ve öğretmen ilişkisinde olumlu ya da olumsuz etkisinin araştırıldığını da ayrıca belirtti.

Nereden nereye!
FATİH Projesi’nin ilk sunumlarını hatırlayın, kalem, kağıt, defter, kitap, öğretmen, en önemlisi de okul, hepsi bir kenara itilmiş ve tabletlerin her şeye kadir olacağı kalın çizgilerle vurgulanmıştı.
Proje fiyaskoyla sonuçlanmasa da, dağ fare doğurdu. Ve gelinen son nokta yine kalem kağıt oldu.
Eğitimin olmazsa olmazı olan öğretmenler ise yine unutulmuş. Ama onlar alışıklar. Ne zaman hatırlanıyor ve onore ediliyorlar ki!.. Çocuk Kongresi, umarız kalıcı olur ve umarız bu yılki hatalardan dersler çıkartılır. En önemlisi de çocuklar unutulmaz! Örneğin bizim oturumda ne konuşmacılar arasında ne de izleyiciler içinde hiç çocuk yoktu!..

Niye böyleyiz?
Hemen her konuda bir şeyi yapmış olmak için yapmanın ötesine geçemiyoruz. Süreklilik ya da sürdürülebilirlik ise hiç umurumuzda değil.
Üretkenliği ve verimliliği ise ne siz sorun ne de ben anlatayım!.. Katılımcılık, paydaşlık, farkındalık, sorun çözücülük ve belki de en önemlisi sağlıklı bir diyalog hepimizin hasret kaldığı kazanımlar!.
Peki bütün bu kazanımları nerede ve nasıl elde edeceğiz?
Elbette okullarda ve eğitimle. Ama nedense, eğitim adına fırtınaların koptuğu şu günlerde bu kavramlardan teki bile gündeme gelmiyor.
Yetişkinlerin düzenlediği paneller, konferanslar, kurultaylar ise şovun ötesine geçmiyor.
Peki o zaman ne yapmamız gerekiyor? Önerim, çocuklarınızı yetiştirirken bu işi tümüyle okullara havale edip, köşede seyirci kalmayın...
Gelinen nokta ortada ve onun ötesine geçileceğine inanan varsa ona da saygı duyarız. Ama ne olur onlar da çocuklarının geleceğini ciddiye alsınlar. Yoksa ileride çok büyük pişmanlıklar yaşayabilirler...
Özetin özeti: Aileler için de, ülkeler için de çocuklardan daha önemlisi yok! Peki onlara gerçekten de hak ettikleri eğitimi veriyor ve geleceğe en iyi şekilde hazırlayabiliyor muyuz?..