Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Abbas Güçlü

Türkiye gerçekten garip bir ülke. Diyanet İşleri Başkanını, Milli Eğitim Komisyonu başkanı yapıyor, 8 yıllık kesintisiz eğitim konusunda da Eğitim Fakültesi dekanlarından değil, İlahiyat Fakültesi dekanlarından görüş alıyor.
Başbakanlık konutuna Erbakan Hoca tarikat liderlerini davet etmişti, Yılmaz da akademik olanlarını ağırladı. Bu nasıl eğitim reformudur ki, din adamlarından icazet almadan gerçekleştirilemiyor.
Din adamları elbetteki, dini eğitimi savunacaktır. Bunun aksini düşünmek, onları inkar etmek olur. Nitekim hepsi de kesintisiz 8 yıla soğuk bakmış. Sonucun böyle olacağı biline biline neden eğitim konusu pedogojik olarak değil de, ısrarla din boyutuyla ele alınıyor, anlamak mümkün değil.
Türkiye'nin 2000 yılına girmeden eğitim sorununu halletmesi gerekir. Bu yönde olumlu gelişmeler de olmuyor değil. Hemen hergün çağdaş eğitim kurumlarının temeli atılıyor. Yine hemen hergün "daha fazla eğitim istiyoruz" diyen çocukların, gençlerin anne-babaların sayısı artıyor.
Para konusunun hiç önemli olmadığını, daha önce defalarca vurgulamıştık. Nitekim İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nın dün yaptığı 32 trilyon liralık bağış bunun bir göstergesi oldu. Eminim arkası da gelecek...

8 yıllık kesintisiz eğitim yasa tasarısı, önümüzdeki hafta Meclisten geçecek. Bunu engellemeye ya da ertelemeye artık kimsenin gücü yetmeyecek. Ama daha önemli olan uygulamayı kimlerin yapacağı. Milli Eğitim Bakanlığı 20 yıldır dinci, tarikatçı, ülkücü ve esen rüzgara göre hareket eden kişiliksiz yöneticilere teslim edildi. Eğitim adına hiçbir liyakatı olmayanlar okul müdürlüğünden, ilçe milli eğitim müdürlüklerine, ordan da bakanlığı kadar hemen her yeri ele geçirdiler.
Milli Eğitim çalışanları içerisinde gerçek anlamda eğitimciler, yöneticiler yok mu? Fazlasıyla var. Ama öylesine itilip, kakıldılar ki, dirençlerini yitirdiler. Ecevit'e düşen görev bu gerçek eğitimcileri yüreklendirerek, aktif hale getirmektir. Yoksa gerçekleştirmeye çalıştıkları çok önemli reform ters tepebilir. İrtica kadroları bugüne kadar devlet olanaklarıyla beslendi, güçlendi. Hiç olmazsa bundan sonra bu kenelerden kurtulmalıdır.
Cumhuriyet dönemi öğretmenlerinden her gün çok sayıda telefon geliyor. "Öğretmen açığı için, emekli de olsak göreve hazırız. Gücümüz yettiğince kara tahtanın önünde ders vermekb izim için vicdan borcu" diyorlar.
Atatürk cumhuriyeti onlarla kurdu, onlarla yaşattı. Gönül isterdi ki onlar fazlasıyla hakettikleri sıcak koltuklarında otursunlar. Ama tedirginler...
Yazara EmailA.Guclu@milliyet.com.tr