Son yıllarda o kadar çok üniversite açıldı ki, hemen her alanda olduğu gibi öğretim elemanı konusunda da sıkıntı yaşanmaya başladı.
Hoca dediğin öyle üç günde yetişmiyor. Onlarca yıl, üstün gayret ve olağanüstü özveri gerektiriyor.
Ama onca yeni üniversite açıldı, öğrenciler alındı. Lise de değil ki, onu bunu derse sokasınız.
İşte bu yüzden YÖK de çareyi yabancı dil zorunluluğunu kaldırmakta bulmuş.
İsterseniz gelin önce bu konudaki haberi okuyalım:
“YÖK Başkan Vekili Prof. Dr. Ömer Demir’in verdiği bilgiye göre, 2 bin araştırma görevlisi kadrosu, mart ayında 41 yeni üniversiteye dağıtılacak. Haziran ayında da bu kurumlar adayların başvurması için ilana çıkacak. Daha sonra adayları yazılı sınava alacaklar.
ALES puanı, diploma notu ve yazılı sınavın sonuçlarına göre aday seçilecek. Normalde yabancı dil bilgisinin de hesaplamaya katılması gerekirken, yönetmelik değişikliğiyle bu araştırma görevlileri için yabancı dil bilgisi dikkate alınmayacak.
Bunun yerine araştırma görevlileri, atandıktan sonra 6 ay Türkiye’de, 3 ay da yurtdışında yabancı dil eğitimine tabi tutulacak. Öğretim üyesi yetiştirilmesi amacıyla alınacak araştırma görevlilerinde yabancı dili baraj olmaktan çıkaracaklarını söyleyen Demir, diğer araştırma görevlileri için bu şartın geçerliliğini koruduğunu kaydetti...”
Kalite düşer mi?
Yabancı dil ve ona bağlı olarak da uluslararası yayın, akademik yükseltmelerde öğretim elemanlarımızın en çok sıkıntı çektikleri konuların başında geliyor.
Artıları, eksileri tartışılabilir. Barajı aşanlar ve halen profesör kadrosunda bulunanlar ne kadar yabancı dil biliyor, İngilizce eğitim yaptığını iddia eden üniversiteler bu amaçlarını ne kadar gerçekleştiriyor? Bu konuda olumlu olumsuz yüzlerce örnek göstermek mümkün.
Peki yabancı dil, yabancı dille eğitim ve uluslararası yayın tüm öğretim elemanları için gerekli mi? Bu konuda da çok fazla tartışmalar yapıldı. Yapılmaya da devam ediyor.
Kemal Gürüz’ün YÖK’üne göre, yabancı dil, özellikle de İngilizce ve uluslararası yayın, bir öğretim üyesi için olmazsa olmazların başında geliyor. Ama Yusuf Ziya Özcan’ın YÖK’ünde pek çok şey gibi, örneğin katsayılar, örneğin baraj puanlar, örneğin üniversiteden atılma ve son örnekte de olduğu gibi yabancı dil gibi kurallar öğrenci ve öğretim üyelerine dayatılmamalı.
Peki doğru olan ne? Dünyadaki uygulamaları nasıl? Ve daha da önemlisi bu gidişin sonu ne?..
Bu konuları tartışmaya açmadan önce Türkiye’nin gerçeklerini göz önünde bulundurarak bazı kavramlara açıklık getirmek gerekir. Örneğin, mevcut üniversitelerimizin ne kadarı gerçek anlamda üniversite ve kaçı gerçek anlamda bilimsel üretkenliğe sahip.
Gelişmiş ülkelerin bazılarında olduğu gibi artık biz de araştırma üniversiteleri ile meslek adamı yetiştiren üniversitelerin birbirinden ayrılması gerekir.
Aynı yasayla mümkün mü?
Aynı elbiseyi ODTÜ’ye de Şırnak Üniversitesi’ne giydiremezsiniz. Aynı yasayla Boğaziçi ile Bayburt Üniversitesi’ni yönetemezsiniz.
Aynı şekilde, İTÜ ve Hacettepe için aradığınız öğretim üyesi standartlarını Bitlis ve Muş üniversiteleri için arayamazsınız.
YÖK’ün şimdi bu aşamada Doğu ve Güneydoğu Anadolu üniversiteleri için bazı kriterlerden vazgeçmiş olması, bu anlamda tepki alacağı gibi, destek de görebilir.
Ama ileride bir kaos yaşanmaması için üniversite statülerinin şimdiden ayrışmasında yarar var. Bunu bir ara “özgün üniversiteler“ adı altında Özal yapacaktı, yapamadı. Çünkü, hemen herkes hak edip etmediğine bakmaksızın “özgün“ olmak istedi.
Oysa Avrupa ya da ABD’de ancak benim diyen araştırma üniversitelerine doktora izni verilir ve doktora yapanlar ile yapmayanlar birbirinden ayrılır. Oysa bizde önüne gelene bu izin veriliyor.
Yabancı dil bilmeyen araştırma görevlilerine 6 ay burada, 3 ay da yurtdışında eğitim verilerek yabancı dil öğretilecekmiş. Bu mümkün değil. En az yüzde 50 fire verir. Peki, öğrenemediklerinde ne olacak? Şimdi olduğu gibi, uzatmalı yardımcı doçent benzeri kıdemli araştırma görevlileri mi olacak?
Özetin özeti: Üniversitelerin sorunlarının olduğu kesin. Ama çözüm üretirken çok dikkatli olmak gerekiyor. Unvanlara ve kurumlara olan güven bir sarsılırsa, onları yeniden kazanmak çok zaman alabilir!..
Özay Şendir
“Erdoğan, Osmanlıyı diriltmek istiyor…”
11 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Şaşırtan Çin
11 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Yatırımda yeni şifre: Hızlı nakit
11 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Nükhet Duru: Fırınlanmadan, pişmeden kalıcı olunmaz
11 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Vadeli lider vs. Vadesiz lider: Habemus Papam...
11 Mayıs 2025