Vakıf üniversiteleriyle bazı kolejler hala dolarlı ücretle eğitim yapıyor. Sanki bir marifetmiş gibi.
Dolar, geçen yıl okullar açıldığında 630 bin lira idi. Pek çok veli hesabını kitabını yaptı. Birikimini ona göre ayarladı ve çocuğunu özel üniversitelere kaydettirme gafletinde bulundu. Şimdi zor durumdalar. Nasıl olmasınlar ki!
Dolar şu anda bir milyon 300 bin liranın üzerinde. Yüzde 100'den fazla artış gösterdi. Dahası bu yetmiyormuş gibi bazıları dolar bazında yüzde 30'u aşan zamlar yaptı. Olacak şey değil!..
Gelir durumu ortanın çok üzerinde veliler için bile özel üniversiteler artık hayal oldu. İstanbul'daki bir vakıf üniversitesinin yıllık maliyeti 17 milyar lira. Cep harçlığını ve diğer masrafları da kattığınızda bugünkü dolar kurunda 20 milyar lirayı buluyor.
Haydi bugün için bu para bulundu. Gelecek yıl 30 milyara çıkmayacağına kim garanti verebilir? Hazırlık sınıfı da dahil bugünkü hesapla bir üniversite diplomasının maliyeti 100 milyar lira!!!
Evet Türk lirasının alım gücü çok zayıfladı ama o kadar da değil. Yılda 20 milyar, 5 yılda 100 milyar lira. Büyük para. Bir profesörün yılda ancak 10 milyar lira kazandığı göz önüne alındığında, öğrenciden istenen paranın çılgınlığı daha net görülebiliyor.
Koç'u, Sabancı'sı böyle de diğerleri farklı mı? Onlar da 20 değil 10 milyarı aşıyor. Hemen hemen hepsi tam bir fırsatçılık örneği sergiliyor. Öğrenci ve velilerin daha iyi eğitim arama hakkını açık açık sömürüyorlar.
Tüm öğretim kurumlarında kesinlikle bir an önce TL ile eğitime dönülmelidir. Yoksa altın yumurtlayan tavuk olarak gördükleri bu sektörde de bankacılık sektörü gibi her an toz duman olabilir.
Üniversiteler kendi açılarından baktıklarında haklı olabilirler. Kaliteli eğitimin maliyeti çok yüksek. Ama Türkiye'nin içinde bulunduğu koşulları da unutmamaları gerekiyor. Görüldüğü kadarıyla vakıf üniversitelerini yönetenlerin de devlet üniversitelerini krize sürükleyenlerden hiçbir farkı yok. Onlar da ellerindeki kaynakları en iyi şekilde değerlendirme ve yeni kaynaklar yaratma yerine velilere yükleniyorlar. Parası olan gelir, olmayan gider mantığındalar. Yazık çok yazık...
Kimi de sadece veliye yüklenmekle kalmıyor, Koç ve Sabancı gibi samimiyetle bu işe gönül verenleri de bıktırma noktasına getiriyor. Üniversitenin kurulması için harcadıkları yüz milyonlarca dolar yetmiyormuş gibi bir de her yıl yeni kambur yüklüyorlar. Kolejlerin pek çoğunda da durum farklı değil.
Dünya Bankası çerçevesinde YÖK'le birlikte dünya üniversitelerini gezerken gündeme gelen en çarpıcı konulardan biri de buydu. Üniversitelerin mali kaynakları akademisyenler tarafından değil profesyonellerce yönetiliyordu. Öğrenci başına düşen cari harcamanın üçte birini öğrenci, üçte birini devlet ya da vakıf, üçte birini de üniversitenin kendisi bilim veya hizmet üreterek karşılıyordu...
Bu çerçevede yaşanan en traji komik olaylardan bir diğeri ise burslu okutulan öğrencilerin maliyetlerinin de bazı istisnalar dışında diğer öğrencilerin sırtına yüklenmesi. Aslında bursu veren üniversite değil, zaten ödeme güçlüğü içinde olan diğer öğrenciler. Cefasını veli çekiyor, fiyakasını ise üniversite atıyor. Ayıp ki ne ayıp!..