Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ecevit’in, ölümünden önce en büyük arzularından biri de kendi adına bir üniversitenin kurulmasıymış. Ne zaman gündeme gelse, “Çok iyi bir proje ama çok para gerekir. Benim etrafımda hiç işadamı yok ki!” dermiş.
Söz konusu olan tabii ki bir vakıf üniversitesi ve rahmetlinin de dediği gibi, çok pahalı bir yatırım. Herhangi bir devlet üniversitesine kendi adının verilmesi ise sanırım hiç gündeme gelmemiş. Kendisi de dillendirmemiş. İyi ki de istememiş. Yoksa itiraz eden çok olurdu ve muhtemelen de akademik camiada kabul görmezdi. Çünkü üniversiteler için pek bir şey yaptığı söylenemez!
Peki, arkasında kendi ismini günün birinde bir üniversiteye taşıyacak siyasi bir parti ya da sevenler bıraktı mı? İşte o da tartışılır...

Kimlerin adı verildi?
Gün gelir Ecevit’in bu arzusu yerine getirilir mi bilmeyiz ama siyasetçilerin ikbal günlerinde ileriyi düşünmelerinde sonsuz yarar var. Örneğin Çiller de üniversiteden gelip başbakan olmuştu. Ama tüm olanakların elinin altında olduğu o dönemlerde, ne üniversitesini ne de üniversiteleri hatırladı. Sonra da üniversitesi ve üniversiteler ona hiç kapılarını açmadı... Bugüne kadar 11 cumhurbaşkanı, 30 da başbakan geldi, geçti. Ama sadece 5’inin adı üniversitelere verildi. Kenan Evren ismi de sık sık gündeme geldi ama arkası gelmedi.
İşte bugüne kadar adına üniversite kurulan devlet büyüklerimiz:
Atatürk (Erzurum), Mustafa Kemal (Antakya), İnönü (Malatya), Celal Bayar (Manisa), Adnan Menderes (Aydın), Süleyman Demirel (Isparta)
Peki, bu arada işadamından sanatçılara kimlerin ismi devlet üniversitelerine verildi:
İzzet Baysal (Bolu), Gaziosmanpaşa (Tokat), Sütçü İmam (Kahramanmaraş), Karamanoğlu Mehmet Bey (Karaman), Mehmet Akif Ersoy (Burdur), Alparslan (Muş), Namık Kemal (Tekirdağ), Korkutata (Osmaniye), Mimar Sinan (İstanbul), İbrahim Çeçen (Ağrı), Osman Gazi (Eskişehir)
Bu isimler içerisinde yaşayan tek isim işadamı İbrahim Çeçen. Ağrı Üniversitesi’ne adı verildi. Daha önce de rahmetli İzzet Baysal’a verilmişti. Bunun dışındaki diğer isimlere ise YÖK ve hükümetler hiç sıcak bakmadı. Örneğin, Muğla Üniversitesi’ne diğer üniversitelerden çok daha büyük katkılarda bulunan Koçman Ailesi’nin ismi, onca teklife rağmen nedense bir türlü gerçeğe dönüşmedi.

Vakıf üniversiteleri
Vakıf üniversiteleri arasında da şahıs ismi verilen bir hayli kurum var. Kimilerine isim, kimilerine soyadı, kimilerine de torunların adının verildiği oldu. Bazıları uzun süredir eğitimine devam ediyor. Bazılarının kuruluşu ve öğrenime başlama izni çıkmasına rağmen henüz öğretime başlamadı.
İşte vakıf üniversitelerinden isim verilenler:
Aydın (İstanbul, Fatih (İstanbul), Melikşah (Kayseri), Mevlana (Konya), Nuh Naci Yazgan (Kayseri), Okan (İstanbul), Özyeğin (İstanbul), Sabancı (İstanbul), Turgut Özal (Malatya), Yaşar (İzmir), Ufuk Ankara), Kadir Has (İstanbul), Koç (İstanbul), Sabancı (İstanbul), Piri Reis (İstanbul).
İsimlerin yaşatılması açısından, üniversite kurmaktan ya da üniversiteye isminin verilmesini hak etmekten daha güzel bir şey olamaz. Ama bazıları da özellikle istemiyor. Örneğin Doğramacı. Kendi kurduğu Bilkent’e adını verebilirdi. Ama vermedi.
Bir ara Kayseri’de Abdullah Gül Üniversitesi kurulacaktı. Önce devlet arayışları oldu sonra da vakıf. Ama onun da gerisi gelmedi. Çünkü üniversiteye isim konusu çok dikkat edilmesi gereken bir durum. İsim verilmesi kadar ileride kaldırılması da gündeme gelebilir ki bu da hiç şık olmaz. Bu yüzden, isim verilirken çok titiz davranılıyor.
Tekrar yazının başına dönersek, nasıl ki Özal’ı sevenler Turgut Özal Üniversitesi’ni kurdularsa, Ecevit’i sevenler de bir Ecevit Üniversitesi kurabilirler. İşe, önce bir vakıf kurarak başlayabilirler. Tüm mirası oraya bağışlanır, kalanını da Ecevit’i hâlâ sevenler üstlenebilir...
Özetin özeti: İleride bir Gül ya da Tayyip Bey üniversiteleri de kurulabilir mi? Yukarıdaki listelere bakarak siz karar verin...