Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Günlerdir tartışılıyor. Edebiyat ders kitaplarındaki Divan Edebiyatı bölümü çıkartılsın mı, çıkartılmasın mı?
Tartışmayı başlatan her zamanki gibi Milli Eğitim Bakanlığı ve Bakan Bostancıoğlu. Milat olarak Türkiye Cumhuriyeti'ni alacağız ve öncesini çıkartacağız. Üniversite sınavı da ona göre düzenlenecek dedi.
Sonra kıyamet koptu. Gelinen son nokta: Bakan Bostancıoğlu tam 180 derece çark ederek Divan Edebiyatı'na devam edilecek açıklaması yaptı.
Kabahat her zamanki gibi söyleyende değil, basında ve onu yanlış anlayanlardaymış.
Bakan iddiaların doğru olmadığını, bu konudaki çalışmaların devam ettiğini ve söz konusu dersin Edebiyat ve yazılı ve sözlü anlatım olarak iki ayrı ders haline getirilmesinin öngörüldüğünü açıkladı. Koalisyon ortakları ANAP ve MHP grup yöneticilerine de bu yönde birer mektup göndererek durumu kurtarmaya çalıştı.
Bu hep böyle oluyor. Ortaya bir fikir atıyorlar. Tepki görünce de anında çark ediyorlar. Ama Edebiyat'ın başına bu hep geliyor. Bir yıl bir bakıyorsunuz, Edebiyat'tan kalan sınıfta kalır deniyor. Tepkiler gelince de aaa şimdi bu da nereden çıktı deyip iptal ediyorlar. Birkaç yıl sonra tepkiler dinince tekrar aaa bu nereden çıktı, hemen de yanlış anlıyorsunuz diye iptal ettikleri kararı yeniden uygulamaya koyuyorlar.
Edebiyat ders kitaplarının yeniden elden geçirilmesi, güncelleştirilmesi ve günümüz yazarlarına da ders kitaplarında yer verilmesi yönünde önceki bakanlar döneminde de girişimler oldu. Ama iş öyle bir noktaya geldi ki vazgeçildi. O zaman tartışılan hangi yazarların eserlerine yer verileceğiydi. Kimine komünist dendi, kimine de faşist ya da tarikatçı. Sonunda vazgeçildi ve bugünlere gelindi.
Şimdi birkaç yıllığına bu proje de rafa kaldırılır ve sonra yine temcit pilavı gibi gündeme getirilirse hiç şaşırmayın.
Ha bu arada Sayın Bakan buyuruyor ki, üniversite sınavındaki sorular da yeni müfredat programına göre değişecekmiş. Anlaşılan bakanın sınava girenler konusunda da bir fikri yok. ÖSS'ye giren 1.5 milyon adaydan sadece yarım milyonu yeni mezun. Haydi onlar yeni müfredata göre Edebiyat'ı öğrendiler ya eskiler. Onları yeniden eğitime mi alacaklar yoksa ayrı sorular mı soracaklar?..

Bu konuda hemen herkes bir şeyler söyledi. Ama işin uzmanlarına siz ne düşünüyorsunuz diye hiç soran olmadı. İşte internetten gelen bir uzman görüşü:
Diyelim ki reformu gerçekleştirdiler.
Değişen ne olacak?
Bir millet ki diliyle, edebiyatıyla, tarihiyle, kültürüyle, kendini var eden değerleriyle ayakta kalır. O millete yaptırmak istediğiniz ne varsa o millet istemeden yaptıramazsınız. On asır bu kelimelerle yaşamış, ağlamış, gülmüş, sevinmiş, üzülmüş olan bu millet, birileri istiyor diye konuşmakta olduğu dilini değiştirmez, yaşamakta olduğu edebiyatını değiştirmez. Kaldı ki bunu yapmaya çalışan kişiler keşke bu edebiyatı biliyor olsalardı...
Bakan diyor ki edebiyatımız İslam öncesi ve sonrası diye ikiye ayrılıyor. Acaba öyle mi bu ayrım. Elbette değil. Bir kere İslamiyetten Önceki Türk Edebiyatı, İslamiyetin Etkisindeki Türk Edebiyatı, Batı Etkisindeki Türk Edebiyatı, Cumhuriyet Edebiyatı diye dört evreye ayrılıyor. Buna Günümüz Türk Edebiyatı'nı da katarsak 5 evre olur...
Özetin özeti: Bu yöndeki tartışmalar bitecek gibi değil. Bakalım sırada daha neler var?!.