Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması Sınavı TIMSS’ın sonuçlarını, bir önceki yazımızda sizinle paylaşmıştık. Tıpkı PİSA’da olduğu gibi onda da lime lime döküldüğümüzü, özellikle de genç ve kırsal nüfusta, dünya ülkeleri arasında en son sırada yer aldığımızı görmek yüreğimizi sızlatmıştı...
Neden bu noktada olduğumuza yönelik değerlendirmelere baktığımızda da, günah keçisi olarak karşımıza dershaneler çıkıyor.
Peki dershaneler kaldırılırsa eğitimde çağ atlar mıyız?
Daha da önemlisi dershaneler kalkar mı?
Başbakan Erdoğan, “Sınavsız sistemle dershaneye gerek kalmaz” demiş.
Altına biz de imza atarız. Ama nasıl?
Sorun da zaten o değil mi?
Sınavlar nasıl kalkacak?..

Tek sorun dershane mi?
Ak Parti kurmaylarının Başbakan Erdoğan’a sunduğu Dershane Raporu’nda ilginç tespitler var ve hepsi de çok doğru.
İşte birkaç satır başı:
* Bir rant kapısı haline gelen dershaneler, aile bütçesine ek yük getiriyor ama buna rağmen, veliler, çocuklarını dershaneye göndermeye devam ediyor.
* Eğitimin kalitesinin arttırılması halinde, dershanelere gerek kalmaz.
* Dershanelerin kapatılması için belli bir süreç gerekiyor
* Dershaneye gerek duyulmayacak bir sınav sistemine geçiş sağlanmadır.
* Sınavsız sisteme geçildiğinde, dershaneye ihtiyaç kalmaz...

Tespitler doğru ama!..
Eğitimin geneli ve dershanelere yönelik tespitler iyi yapılmış.
Önerilere katılmamak da mümkün değil.
Başbakan Erdoğan’ın işaret ettiği gibi biraz daha olgunlaştırılması ve yol haritası çizilmesi halinde, hedeflenen sonuca, yani kaynak ve emek israfına son vermek işten bile değil.
En önemlisi de çocuklarımız yarış atı olmaktan kurtulur.
Peki tüm bu söylenenleri kim hayata geçirecek?
MEB mi?
Unutun gitsin!
Bugüne kadar yaptıkları ve yapamadıkları ortada.
YÖK mü?
Onu da unutun gitsin.
Hazırladıkları YÖK yasa taslağından daha iyisini yapamazlar.
O da çöpe atıldı.
ÖSYM mi?
Onların derdi sınav.
Ve sınav sayısı arttıkça, dershaneye olan bağımlılık azalmaz tam tersine artarÖ
TÜBİTAK’ın bu işlerle zaten uzaktan yakından ilgisi yok.
TBMM’nin bu işe bulaşması ise hiç doğru olmaz.
Çünkü çok teknik bir konu...

Nasıl bir eğitim?
Türkiye, eğitimde yol almak istiyorsa, önce doğru hedefler koyması gerekiyor.
Nasıl bir insan modeli istiyoruz?
Bunu yaparken, birinci önceliğimiz, başka şeylerden çok, 15, 20 yıl sonrasının Türkiye’sini ve dünyasını göz önünde bulundurmak olmalıdır.
Türkiye hangi alanlarda büyüyecekse, hangi alanlarda, hangi niteliklerde insan gücüne sahip olmak istiyorsa, eğitimin içeriği ona göre şekillenmelidir.
Sürekli girişimci nesillerden söz ediliyor. Ama mevcut eğitim sistemimiz, bırakın girişimciliği geliştirmeyi, olanı da köreltiyor.
Daha vahimi, yaratıcığın 4, 5 seçenekle sınırlandırılması.
SBS, YGS, LYS, KPSS ve YDS tarzı sınavlar yüzünden, öğrendiğini üç ay sonra unutan, verilen seçeneklerin dışında farklı seçenekler düşünemeyen, sorulduğunda cevap veren, sorulmadığında hiç ağzını açmayan, ürkek, tedirgin, gelecek endişesi yüzünden bırakın hayallerinin peşinde koşmayı, bulduğuyla yetinen gençler yetiştirdik.
Bu noktaya bir anda gelinmedi. Belki de son 50 yılın yarattığı bir enkazdan söz ediyoruz.
Orta eğitim adına öyle bir enkaz var ki, asıl onu nasıl temizleriz, buna kafa yormamız gerekiyor.
Yoksa bu enkazın üzerine kuracağımız hiçbir yapı ya da yama, onu ayağa kaldırmaya yetmez.
Gelen iktidarlar ya da bakanlar, kendilerini ve ülkeyi, her şey yolunda, her şey çok daha iyiye gidiyor diye kandırma yerine, gerçeklerle yüzleştirseler, emin olun çok daha büyük iyilik etmiş olurlar.
Teşhisi doğru koymadığımız için tedavisi de doğru olmuyor.
Bakanlardan birinin gidip diğerinin gelmesi, projelerin havada uçuşması, kırgınlıkların, kızgınlıkların artması hep bu yüzden...
Bu koşullarda kim gelirse gelsin, aradan kaç yıl geçerse geçsin, değişen hiçbir şey olmaz...
2023 için hayalini kurduğumuz Büyük Türkiye’yi, bu eğitim sistemi taşıyamaz.
İşte bu yüzden eğitimi ciddiye almak zorundayız...
Özetin özeti: Türkiye, eğitimdeki sorunlarını çözmek zorunda. Hem de en kısa zamanda...