Son 20 yılda iktidar değişmemesine rağmen çok bakan değişti.
Yeni gelen her Bakan, eğitimde yeni bir dönemin sinyaliydi.
Eğitimde değişim gerekiyordu ve her birine bu şans tanındı.
Peki, onlar ne yaptı?
Her biri yeni reform paketi açtı.
Oysa Başbakan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mesajları çok netti.
Örneğin, O “Öğrencinin üzerindeki sınav yükünü azaltın, dershaneleri kapatın” dedikçe, sınav yükü de dershane sayısı da her geçen yıl daha da arttı.
Geldiğimiz son nokta bir anlamda fabrika ayarlarına yeniden dönüş.
Peki, bu hamle, eğitim sorunlarımıza deva olur mu?
Üzerinde yeterince düşünüldü mü? Yeterince hazırlık yapıldı mı? Öğretmen, öğrenci ve veliler bu konuda yeterince motive edildi mi? Evet demek zor.
Şimdi yeni bakana samimiyetle şu soruları soralım?
Sınıfta kalma dün neden kaldırılmıştı, bugün neden geri getirildi?
Zorunlu eğitim çağındaki öğrenciler açık liseye neden teşvik edildi, şimdi neden frene basıldı.
Kolej ücretlerinin, yemek, servis, forma ve kitap giderlerine neden önce seyirci kalındı, şimdi neden “yakın takibe alınma” gereği duyuldu?
8. sınıf ve lise sonda yapılan devamsızlıklar, neden bugüne kadar görmezden gelindi, şimdi neden gözlerinin yaşına bakılmayacak?
Cevap bekleyen sorular
Öküzün altında buzağı aramadan sorularımızı sormaya devam edelim ki eğitim sistemimizde taşlar bu kez yerli yerine otursun. Kalan enerjimizi, zamanımızı, sabrımızı ve kaynaklarımızı “Türkiye Yüzyılı” için harcayalım.
Örneğin:
Yılda kaç öğrenci sınıfta kalıyor?
Yeni sistemde kaç zayıfı olan sınıf tekrarı yapacak?
Bütünleme sınavı ve kalınan dersler için yaz aylarında yine eskiden olduğu gibi hazırlık kursları olacak mı?
Bütünleme sınavlarının öğretmene getireceği külfetin karşılığı verilecek mi?
Tek ders sınavı olacak mı, tek dersten bir üst sınıfa geçilecek mi?
Sınıf mevcutlarının daha da artmaması için ek derslikler açılacak mı?
4+4+4’te bir revizyona gidilerek okul öncesi zorunlu hale getirilip, liseler tekrar 3 yıla indirilecek mi?
Özellikle kolejlerde öğretmenlere “sınıfta kalan olmasın” ya da “bol not verin” baskısı yapıldığında arkalarında duran olacak mı?
Hormonlu notların önüne geçilecek mi?
OBP’lerdeki adaletsizlik giderilecek mi?
Üniversite sınavlarındaki başarısızlığın nedenleri araştırılacak mı? Örneğin sınavda “sıfır çeken” 100 bin aday ve açıkta kalan lise birincileri sorgulanacak mı?
Hangi koşullarda açık liseye geçilecek?
Öğretmen atamalarında ve kariyer basamaklarında liyakat olmazsa olmaz hale gelecek mi?
Eş durumu ve diğer mazeret nakillerine öncelik verilecek mi?
Hangi branştan kaç öğretmen atanacak, mesleki eğitime ve önceki atama dönemlerinde hiç atama yapılmayan ya da çok az yapılan alanlara öncelik verilecek mi?..
Soru çok, beklenti daha çok, görünen o ki vaat de çok.
Bakalım ne kadarı birbiriyle örtüşecek, ne kadarı hayata geçecek ve en önemlisi de kaldır/geri getir dönemi gerçekten sona erecek mi?
Yeni alınan kararlar ülkemize, eğitim sistemimize, öğretmen ve öğrencilerimiz ile velilerimize hayırlı olsun…
İstersek yaparız
Eğitim sıkıntılarımızın olduğunu bilmeyen ve yeni açılımlar getirilmesini istemeyenimiz yok gibi.
Dünya genelinde de durum farklı değil.
Eğitim mi geride kaldı, dünya ve öğrenciler mi çok değişti?
Üzerinde durulması gereken çok önemli ayrıntılar var ve ülkelerimizin ve çocuklarımızın geleceği açısından, bu konuda kabahatli arama yerine el birliğiyle bu sıkıntıdan bir an önce kurtulmalıyız…
Özetin özeti: Değişim şart ama nasıl bir değişim? Doğru olanı bulamazsak patinaj yapar dururuz. Bu konuda binlerce yıllık devlet geleneğimiz bize yol gösterici olmalı...