Üzeyir Garih cinayetinin katil zanlısı olarak gösterilen "Deli Fuat"ın aslında ne katil, ne de deli olmadığının anlaşılması uzun sürmedi. O sadece ailesi, devlet ve toplum tarafından sokağa itilmiş milyonlarca çocuktan birisiydi. Katil olmadığı anlaşılınca spotlar üzerine çevrildi. Haksızlık yapıldığı kabul edildi ve bir anda şansı döndü. Kafasına adeta talih kuşu kondu.
Bir yandan Alorko Holding öte yandan devlet Fuat'ı sokaktan kurtarıp okutmak için seferber oldu. Helal olsun kendilerine! Demek ki, Fuatlar'ın sokaktan kurtarılmaları için böylesine acımasız bir cinayet işlenip, ardında da haksız yere suçlanmak gerekiyormuş...
Peki Fuat kurtuldu. Ya diğerleri ne olacak? Sadece İstanbul'da okulda olması gerekirken sokağa itilen çocukların sayısı yüz binlerle ifade ediliyor. Türkiye genelinde ise, milyonlar söz konusu.
Anayasa'ya göre 8 yıllık kesintisiz ilköğretim zorunlu. Daha dün gazetede bir haber vardı. Çocuğunu ilköğretim okuluna göndermeyen baba, önce parayla cezalandırılmış, ödemeyince de 10 günlüğüne hapse atılmış. Çok gaddarca gibi gözükse de dünyadaki uygulama da bu yönde.
Çocukların eğitimden mahrum bırakılması, gerekçesi ne olursa olsun onlara yapılmış en büyük kötülük olarak görülüyor. Oysa Türkiye'de Cumhurbaşkanı'ndan Başbakan'a, Milli Eğitim Bakanı'ndan mahalle muhtarına kadar Anayasa hükümlerini yerine getirmekle hükümlü tüm yetkililer bu konuda kusurlu. Tabii en başta da anne babalar...
Evet, önümüzdeki hafta okullar açılıyor. Çankaya destekli yetişkinlere yönelik Ulusal Eğitim Kampanyası da başlıyor. Ama yine milyonlarca çocuk sınıfta değil sokakta olacak. Onlara sahip çıkmak için ille de haksız yere katil damgası yemelerini, buzdolabına atılmalarını, suç işleyip hapishanelere düşmelerini mi bekleyeceğiz.
Anayasa ve yasalar laf olsun diye mi çıkartıldı? Bu yasaları yürütmekle sorumlu olanlar görevlerini yerine getirmiyorsa bunları sorgulacak, denetleyecek, gerektiğinde hesap soracak bir mekanizma yok mu? Muhalefet nerede? Sivil toplum örgütleri nerede?..
Son 50 yılda Saint Joseph ve Saint Michel'den mezun olanlar için felsefe ve psikoloji öğretmeni Mösy" Pier tatlı bir anıdır. Bazen bir dost, bazen bir arkadaş, çoğu zaman da sevilen bir öğretmendir.
Öğrencileri onu, o da Türkiye'yi çok sevdi. 1950'de geldi. İstanbul'da evlendi. O gün bugündür ülkem dediği Türkiye'de yaşamanı sürdürüyor. Eğitime gönülden tutkulu. İlerlemiş yaşına rağmen hala bir delikanlı gibi. Saint Michel Eğitim Vakfı'nın kurucularından ve aynı vakfın geçen yıl açtığı anaokulu ile bu yıl öğrenime başlayacak olan ilköğretim okulunun da hemen her şeyi. Eşi Betina ile birlikte yeni kurdukları okulun heyacanı içindeler. Eminim ki, yaşadıkları bu heyecan onları çok başarılı kılacak.
Sadece ilköğretim hazırlık ve 1'inci sınıfa öğrenci alıyorlar. Ücretleri de öyle uçuk değil. KDV, yemek ve diğer tüm masraflar dahil 5 milyar 400 milyon lira. Hafta 10 saat Fransızca ders veriyorlar.
İstanbul'un göbeğinde mini minnacık Fransızca ağırlıklı eğitim veren farklı bir okul arayanlar için görülmeye değer bir eğitim kurumu.
Okul Osmanbey'de telefonu da: 0212. 234 37 17 - 234 20 13