ÖSS sonuçları açıklandığında yılda bir kez de olsa meslek seçimi Türkiye'nin gündemine geliyor.
Bir milyonu aşkın üniversite adayı ve milyonlarca ebeveyni ilgilendirdiği için son günlerin en çok konuşulan konularından biri de o. Sadece evlerde değil, gazete ve TV'lerde de sık sık ele alınıyor.
Hemen her konuşmada varılmak istenen nihai sonuç; geleceğin mesleklerinin hangileri olacağı. Sohbete katılanların uzmanlık alanına göre herkes farklı bir liste hazırlıyor. Birinin yıldızı parlayan meslekler listesinde gösterdiğini bir diğer yıldızı sönenler arasına koyabiliyor.
Bu aşamada asıl önemli olanın mesleğin popülaritesinden çok, kişinin ilgi alanına girip girmediği konusu ise nedense fazla irdelenmiyor. Oysa başarı ve mutluluğa giden yolda en önemli etken o!
Bireysel yetenekler artık diplomadan çok daha önemli hale geldi. Hangi üniversiteden mezun olduğunuz, mastırınızı nerede yaptığız değil, mesleğinizi ne kadar sevdiğiniz, bu alanda ne kadar birikime ve gelişmeye sahip olduğunuz çok daha önemli hale geldi.
Dünyada zaten öyleydi ama ekonomik krizden sonra Türkiye de ne tür çalışana ihtiyaç duyduğunu çok daha iyi anladı. Evet artık fiyaka satan değil, iş bitiren elemanlar aranıyor.
Geleceğin meslekleri diye bir sıralama yerine geleceğin iş hacmi yüksek sektörleri tanımı daha doğru olur. Bilişim, turizm, genetik ve hizmet sektörünün bugünkünden çok daha büyüyeceği kesin. Ama bu sektörlere yönelenlerin iş kaygısı olmayacak diye bir durum da söz konusu değil.
Gelecek, işini en iyi şekilde yapan profesyonellerin olacaktır. Her bir koltuğunun altına birkaç karpuz sığdıran, bir tek işi değil birbirini tamamlayan birkaç işi bir arada götüren yaratıcı, üretken, kendisiyle ve çevresindekilerle barışık, dil bilen, kolay iletişim kuran, teknolojiyi ve ekonomiyi yakından izleyenlerin, hangi mesleği seçerlerse seçsinler ne bugün ne de yarın iş problemleri bulunmayacaktır...
Henüz bir meslek alanına yoğunlaşamayanlar için hukuk, işletme, endüstri mühendisliği, uluslararası ilişkiler, iletişim, sosyoloji her zaman kurtarıcı olmuştur. Severseniz yaparsınız, alışamazsanız farklı alanlara yönelebilirsiniz.
Hani bir söz var: Tıbbiyeden her şey çıkar bazen de doktor diye. Hukuk ve işletmeler de öyle. Eğer hedefiniz çok belirgin değilse, size en iyi altyapıyı kazandıracak meslek ya da üniversitelere yönelebilirsiniz!..
Açıköğretim girmesi kolay mezuniyeti en güç olan fakültelerin başında geliyordu. Son yıllarda buna özel üniversiteler de eklendi. Bol bol öğrenci alıyorlar. Ama çoğu İngilizce hazırlık sınıfında eleniyor. Özelleri düşünenler, düşündükleri üniversiteye şu üç soruyu mutlaka sorsunlar: Hazırlıktaki başarı oranınız ne? Öğrencilerinizin yüzde kaçı hazırlığı geçemeyip atılıyor? Üniversiteye giren her 100 öğrenciden kaçı 4 ya da 5 yıl sonra mezun oluyor?..