Milli Eğitim Bakanlığı ve YURTKUR, öğrenciyken aldıkları kredi borcunu ödemeyen öğrencilere 17 Aralık Çarşamba gününe kadar süre tanıdı. 5 bin 100 YTL’lik borcu ödemeyenlere haciz uygulanacakmış. Kaldı ki bu paranın çok önemli bir bölümü faizlerden oluşuyor. Ve şu ana kadar işsiz güçsüz, beş parasız gençleri rahatlatacak bir açıklama gelmedi.
AKP iktidarı bunu hep yapıyor. Son dakikaya kadar vatandaşı sıkıştırıyor. Moralini altüst ediyor. Son dakikaya gelindiğinde ise sanki büyük bir lütufta bulunuyormuş gibi bir çözüm yolu aramaya çalışıyor. Anlaşılan o ki gençlerin ve ailelerinin çektiği çile hâlâ yetmemiş. Bu eziyet çarşamba gününe kadar sürdürülürse, en azından benim için hiç şaşırtıcı olmaz.
Bakan, Başbakan, Cumhurbaşkanı ne için var? İşte bu günler için. Her şey yolunda gittiğinde ülkeyi kim olsa yönetir. Liderlik kriz dönemlerinde belli olur. Krizin altında kalan, krizin yükünü halkın sırtına yıkan, krizi bahane edip yan çizen siyasetçiler değil, çözüm üretenler liderdir, devlet adamıdır, halk dostudur.
Ortada bir kriz var: Üniversiteyi bitirdiği halde yıllardır iş bulamayan gençlerin kapısına haciz memurları dayanmak üzere ve perişanlık diz boyu. Peki, şimdiye kadar çoktan yapılması gereken neydi?
Örneğin, peşin ödemelerde faizlerin kaldırılabileceği söylenirdi. Örneğin, iş bulamayanlar için iki yıl şartı uzatılabilirdi. Örneğin öteleme yapılabilirdi. Hiçbiri gerçekleşmedi. Ama söz konusu olan kesim gençler değil de başkaları olsaydı, çoktan harekete geçilmişti. AKP şimdi bu gençlerden ve ailelerinden nasıl oy isteyecek, merak ediyorum.
Daha da önemlisi, Çelik ve arkadaşlarının bu zorbalığından ya da bu zorbalığı her kim yapıyorsa, buna göz yummalarından Başbakan Erdoğan’ın haberi var mı? Hiç sanmıyorum. Eğer onun da haberi var ve üç maymunu oynuyorsa, yandık ki ne yandık!..
‘Umudumu yitirdim’
En kötüsü ne bilir misiniz? Umudun yitirilmesidir. Ve her geçen gün, bu iki kelimeyi, yani umudumu yitirdim söylemini o kadar çok duyuyoruz ki!.. Hem de hemen her konuda. Siyasette, ekonomide, eğitimde, bilimde, sanatta, sporda, tarımda ve daha aklınıza ne geliyorsa.
Türkiye Cumhuriyeti gerçekten büyük bir devlet. Öğrencilerin burs ve yurt sorunu, böylesi büyük bir devlet için çocuk oyuncağı denilecek boyutlarda. Ama çözülmüyor. Hem de hiçbir iktidar tarafından. Hem de kasıtlı olarak!..
Her yıl on binlerce konut üreten bir ülke, birkaç yüz yurt yapamaz mı? Yapmıyor işte. Her yıl ithalata yüz milyarlarca dolar harcayan bir ülke, üniversite öğrencilerine asgari ücret düzeyinde öğrenim kredisi vermez mi? Fazlasıyla verir. Ama vermiyor işte!
Krize yakalanan hemen her sektörün borçlarını ötelemeye hazırlanan iktidar istese, işsiz güçsüz, moralsiz yurtkurzedelerin borçlarını da öteleyemez mi? Ötelemiyor işte.
Keşke gençlerimize sahip çıkan bir siyasi parti olsa! Güya en büyük zenginliğimiz genç nüfusmuş. Hepsi hikâye. Galiba kabahat biraz da gençlerde, ya oylarını gözleri kapalı veriyorlar ya da sandığa küsüyorlar. Oysa siyasiler oydan başka hiçbir şeyden etkilenmezler.
İşte gençlerin hali:
“Çalıştığım üniversite küçük bir şehirde. Maddi durumu yetersiz olan öğrencilerin nasıl cemaatlerin eline düştüğünü görüyorum. Ayrıca cemaatlerin yeni üye bulma baskısı, kimi öğrencilerimizde psikolojik baskılara yol açıyor. Bölümümde cemaatlere üye olmayan öğrencilerin umudu yatay geçiş yapıp ailelerinin bulunduğu şehirlere gitmek ama şu ana kadar sadece bir öğrencimiz bunu başardı. Biz de en iyi öğrencilerimizden birini kaybetmiş olduk. Umarım çabalarınız başarılı olur ama ben umudumu yitirdim...”
Özetin özeti: Çocukları mutsuz olan bir aile ve ülke nasıl mutlu olabilir ki. Ama siz sakın umudunuzu yitirmeyin!..