Diyalog Hâlâ tatile çıkamayan ya da nereye gideyim kararsızlığı içinde olanlar varsa önemli ipuçları yakalayabilirler...İstanbul Belediyesi'nin yaptığı en iyi işlerden biri, birçok sahil kentine feribot ve deniz otobüsü seferleri koyması. İzmir'e hatta Bodrum'a kadar düzenli seferleri var. Biz Bandırma üzerinden gittik.Susurluk'ta alışveriş merkezlerinin yoğun olduğu bölgede bir mola verin. Tüm markalar var. Hem de İstanbul'la kıyaslanmayacak derecede ucuz. Ama daha da cazibi, Tarihi İskenderci'de bir iskender yemeniz...İlk durağımız Çeşme Alaçatı'ydı. Çeşme ne kadar dökülüyorsa, Alaçatı'nın merkezi o kadar düzenliydi. Eğer bozulmazsa, Bodrum'u da, Kuşadası'nı da, Çeşme'yi de sollayabilir. Özellikle deniz sporlarına ilgi duyanlara önerilir.Çeşme Çiflikköy'de, Can Baba'da denizböceği yemeden de sakın dönmeyin. Tabii kumru da. Kumru o bildiğiniz kuş değil, sandviç. Ama ne sandviç! Gün boyu tok tutanlardan.Alaçatı'dan sonra Kuşadası'na gitmek, köyden kente gitmek gibi bir şey oldu. Kuşadası'nın yaz nüfusu bir milyonu geçiyormuş. Tam bir beton yığını. Ama hâlâ bazı güzelliklerini koruyor. Hemen her gün devasa gemilerle, binlerce yabancı turist geliyor. Rotaları direkt Efes.Kuşadası'na 10 dakika mesafede Değirmen diye bir çiftlik kurulmuş. Aslında restoran. Tüm ürünler organik. Hayvanlar, sebzeler, meyveler ne ararsanız var. Farklı bir ortam. Görmeye ve o güzellikleri tatmaya değer.Kuşadası'ndan sonra bir anda kendimizi Datça'da bulduk. Bugüne kadar hiç gitmemiş olmamızın büyük bir eksiklik olduğunu anladık. Koyları müthiş. Datça merkez, şirince bir kasaba. Ama siz yine de bük denilen koyları tercih edin. Hatta arabayla gidin, nereyi beğenirseniz denize orada girin.Kızılbükü, Palamutbükü, Hayıtbükü, Mesudiye, Knidos.Datça, özellikle de Knidos dört bin yıllık bir tarihe sahip. Dorlar, Persler, Atinalılar, Romalılar, Germiyanoğulları ve son olarak da Osmanlı İmparatorluğu.Tam da Akdeniz ile Ege'nin birleştiği bir noktada. Sırf bu noktayı görmek için bile Knidos'a gidilir. Ayrıca, öyle görkemli bir tarihi ve kalıntıları var ki, etkilenmemek mümkün değil.Bodrum'dan Datça'ya sabah akşam feribot var. İki saat. Oradan Palamutbükü de yarım saat kadar. Knidos da oradan 10 dakika.Palamutbükü'nde Adamik Restoran'da, limanın tam karşısında, sakızkebabı ve nefis mezelerini yemeden sakın Ege mutfağını tanıyorum demeyin. Sahibi Esin Hanım tam bir Knidos uzmanı...Ege sahillerinde hemen her yerde günlük tekne turları var. Sabah çıkıp akşam dönüyorlar. Cümbür cemaat gidilen büyük tekneler de var. Aile boyu kiralananlar da. Bu turlar için de mutlaka zaman ayırmalısınız.Gökova'da, Akyaka'ya uğramayı da sakın ihmal etmeyin. Ahşap yapıları ve koylarının güzelliği Datça kadar muhteşem.Son durak yine Bodrum'du. Çocuklar seviyor. Ama şehrin gürültüsünü değil...Binlerce kilometre yol kat ettik. Bazen niye bu enayiliği yaptık der gibi olsak da etkisi fazla sürmedi. Ve, Türkiye'nin dört bir tarafını üç beş kez tur atan biri olarak, bir kez daha gördüm ki, hâlâ gezecek, görecek çok yer var. Hem de ne güzellikler.Tarihiyle, mutfağıyla, doğasıyla, farklılıklarıyla bir başka bizim memleketimiz.Özetin özeti: Büyük kentlerden kaçmak için şimdi bahaneniz de var. Sular akıncaya kadar siz en iyisi mi bir tatil arası verin. Faturayı da Melih Gökçek'e ve Kadir Topbaş'a gönderin. Eminim hayır demeyeceklerdir... aguclu@milliyet.com.tr Bu yıl bir farklılık yaratıp çat kapı tatil yöntemi uygulayacağımızı, izne çıkmadan önce yazmıştım. Karşılaştığımız güzellikleri sizlerle paylaşacağımı da özellikle vurgulamıştım. İşte bugün bu sözümü yerine getireceğim.