Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Devletin ortaya koyduğu rakamların çok doğru olması gerekir. Yoksa çocuğuna kötü örnek olan bir baba konumuna düşer.
Elimde iki ayrı bilgi var. İkisi de devletten. Biri Devlet İstatistik Enstitüsü DİE'den diğeri de Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'dan. Önce DİE ne diyor ona bir bakalım:
6 / 14 yaş grubundaki çocukların yüzde 32'si çalışıyor. Yine bu yaş grubundaki her 3 çocuktan biri çalışma yaşamının içinde bulunuyor. Bu oran 15 / 19 yaş aralığına çıkıldığında yüzde 43.3'e kadar yükseliyor.
12 / 14 yaş grubundaki çocuklar haftada ortalama 56 saat çalışıyor...
Çalışan çocuklardan sadece yüzde 42.9'u okula gidebiliyor.
Çalıştıkları için okulu terk eden çocuk sayısı yüzde 34.
Çalışan çocukların yüzde 51'i okula gitmek istediği halde gidemiyor.
Şimdi bir de Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nu dinleyelim:
8 yıllık zorunlu eğitim sonuçları bize heyecan vermektedir. 1997 /98'de okullaşma oranı yüzde 85 iken 2001 / 2002'de yüzde 100'e yaklaşmıştır. Bu oran kız öğrencilerde yüzde 79'dan yüzde 97'ye, erkeklerde ise yüzde 91'den yüzde 100'e yükselmiştir...
Ve gazetelerden iki farklı haber:
Antalya İl Sağlık Müdürlüğü 7 kız öğrenciye "geri zekalı" raporu veren Alanya Devlet Hastanesi hakkında soruşturma açtı. Alanya'da kız çocuklarını okula göndermeyen aileler rapor alarak cezadan kurtulmuştu. Okula gönderilmeyen kız öğrencilerin öğretmen ve arkadaşları, raporların gerçeği yansıtmadığını, söz konusu öğrencilerin çok akıllı ve başarılı olduklarını söylediler...

Uluslararası Çalışma Örgütü verilerine göre, Türkiye iş kazalarında Avrupa'da birinci sırada yer alıyor. İş kazaları sonucu meydana gelen ölümlerin yüzde 30'unu 15 yaşın altındaki çocuklar oluşturuyor.
Çocuk işçilerden sadece yüzde 3'ünün sigortası bulunuyor...
Evet, eğer Sayın Bakan'ın söylediği gibi okullaşma oranı yüzde 100'lere ulaştıysa DİE'nin ortaya koyduğu veriler neyin nesi? Birkaç yıl önceye de dayansa, şimdi değişen ne var?..

Önümüzdeki hafta Çocuk Haftası. Çocuklarımızı ne kadar sevdiğimizi, onları nasıl önemsediğimizi anlata anlata bitiremeyeceğiz. Ama tablo ortada. 25 milyonu aşkın okuma çağındaki çocuk ve gençten 10 milyonu bu olanaktan yararlanamıyor. Yararlananların aldığı eğitimin kalitesi ise AB standartlarının çok altında. Bu elbette sadece bugünkü hükümetin ya da bugünkü Milli Eğitim Bakanı'nın beceriksizliğinden kaynaklanmıyor. Hızlı nüfus artışı ve tepeden tırnağa duyarsızlık en büyük sorunumuz. Sorunları tartışmadan da doğruyu bulmak olanaksız...
Özetin özeti: Dünyada çocuk bayramı olan tek ülkeyiz diye kendi kendimizi boşuna kandırmayalım. Önemli olan, çocuklarımıza neler sunabildiğimizdir. Gerçekleri halının altına süpürerek ya da bazı kavramların arkasına gizlenerek sorumluluktan kurtulamayız. Kandırılmaktan bıktık artık!..