Türkiye’nin sıcak gündemi, üniversiteli gençlerin de ilgi odağı oldu. Sakarya Üniversitesi’nde üç bine yakın genç Genç Bakış’a katılıp, görüşlerini ortaya koymak istedi. Ancak bin kadarı salona girebildi ve Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş’u soru yağmuruna tuttu.
Türkiye genelini bilmeyiz ama üniversite gençliği çoktan erken seçim havasına girmiş. Bu yöndeki bir soruya salonun üçte ikisi evet cevabı verdi.
Çok çarpıcı soruların yöneltildiği programda, ilginç sorulardan biri de AKP ile SP arasındaki farklılıkların ne olduğuydu. İşte programdan, tartışma yaratacak bazı satır başları:
- Bu süreçte iktidar ve muhalefet partilerinin dördü de sınıfta kalmıştır. Bu gayri ciddi üslupla bu ciddi mesele çözülmez. AKP, DTP, MHP ve CHP demokratik açılım sürecinden siyasi rant elde etmeye kalkarlarsa önce kendileri, sonra da milletimiz kaybeder.
- DTP Apo muhatap alınmazsa ilerleme yapılamaz demekle aslında ilerlemeyi istemediklerini ortaya koymuştur.
- Hükümet demokratik açılım sürecinde şu ana kadar somut bir plan program, bir yol haritası ortaya koyamadı. Milletin çoğunluğunun benimseyeceği bir sürece girmeden böyle bir adım atılması gerginliğe yol açıyor.
- Öcalan’ın affıyla ilgili söylentiler hususunda şunu söyleyebiliriz: Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı bir kalkışma içerisinde olmuş, ceza almış ve cezası kesinleşmiş bir kişinin affı konuşulursa, bu sürece ilişkin bütün iyi niyetli adımlar ortadan kalkar.
- Yeni dostlar kazanacağız diye 40 yıllık dostumuzu küstüremeyiz. Biz Ermenistan sınırını laf olsun diye kapatmadık, bir reaksiyon olarak kapattık. Saadet Partisi olarak bölgedeki tüm sınırların açılmasını prensip olarak kabul ederiz. Fakat Ermenistan sınırı konusunda Karabağ sorunu çözülmeden o sınır asla açılamaz. Ermenistan konusunda İsviçre taraflı bir ülkedir. Bu konuda neden İsviçre arabulucu oldu? Bunu da anlamıyoruz.
- Türkiye ve İsrail neden ortak savunma tatbikatı yapıyor? Ortak düşmanı olan ülkeler ortak savunma tatbikatı yapar. Bizim İsrail ile ortak düşmanımız kim? Filistin mi? Suriye mi? Ürdün mü?
- Ayrılık dizisini çekenler oradaki olayları kafalarından uydurmuyorlar. Bunlar yaşanan şeyler. İsrail neden bu kadar rahatsız oluyor? Çünkü zulüm yaptıklarını biliyorlar. Rahatsız oluyorsa Gazze’yi işgal etmesin.
- Biz yerli, milli, maneviyatçı ve antiemperyalist bir partiyiz.
- 28 Şubat süreci yaşanmasaydı, Refah Partisi bölünmeyecek ve AKP ortaya çıkmayacaktı.
- 2000’li yılların başından beri uygulanan IMF bağımlısı program nedeniyle Türkiye maalesef bütünüyle zayıfların ezildiği, güçlülerin ayakta kaldığı bir sisteme dönmüştür.
- 17. IMF protokolüyle birlikte, Türkiye’de hükümetin bütçede, yatırım kalemleri üzerinde denetim ve söz hakkı kalmamıştır. IMF memurları ne diyorsa onu yapıyor.
- Yeni IMF programı ile Gelirler İdaresi özerkleştirilecek. Duyun-i Umumiye’yi özerkleştirerek Osmanlı’ya diz çöktürenler, Gelirler İdaresi’ni özerkleştirerek de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne diz çöktürmek istiyorlar.
- AKP’nin uyguladığı politika sonucu herkesin tezgâhı dağıtılmış, herkes borçlu hale getirilmiştir.
- “Orta Vadeli Plan”a göre 2013 yılında kadar ekonomide kayda değer bir düzelme öngörülmüyor. Yeni yatırımlar yapılmayacak. İşsizlik çözülmeyecek hatta daha da artacak.
- AKP ile Saadet Partisi’nin önemli farkları var. AKP BOP eşbaşkanlığı yaptı.
131 bin uçak İncirlik’ten kalktı ve Irak’ı vurdu. Biz iktidarda olsaydık, değil iktidardan düşmek, keseceklerini bilsek İncirlik’i kullandırmazdık. İkinci fark: IMF programı. İktidarda olsak asla IMF zulmünü sürdürmeyiz. Üçüncü fark: Avrupa Birliği ilişkileri. AB medeniyet projesi değildir.
- Allah’tan başka kimsenin önünde kul olmayacak, boyun eğmeyeceğiz. Harun gibi gelip, Karun gibi gitmeyeceğiz.
- AKP iktidarının 22 Temmuz’da verdiği en önemli söz yeni bir anayasaydı. Ama yerine getirmedi.
- Türkiye’de ya ihtilallerle askerin süngüsüyle ya da AB’nin isteğiyle anayasa değişiyor. Anayasa’yı değiştirecek imkân ellerindeyken yapmamışlar ve topu taca atmışlardır.
- Hükümetin iyi yaptığı işleri takdir ve tebrik ediyoruz. Örneğin, Suriye sınırının açılması ve Türkiye’nin Suriye ile olan ilişkilerinin normalleşmesini bir basın açıklamasıyla tebrik ettik. Aynı şekilde Davos’taki “one minute”i ilk tebrik edenlerden olduk. Fakat sonrasında bunun gereği yerine getirilmediği için de en ağır eleştirenlerin başında geldik.
- Güneydoğu’da toprak ağalığı bir sorun. Fakat ondan önce koruculuk sistemini ıslah etmek gerek. Mayınlı araziler ve oradaki bazı topraklar yabancılara peşkeş çekilerek yeni bir ağalık sistemi oluşturulmaya çalışılıyor.
- AKP 2002’den beri gerilim siyaseti yapıyor.
- Artık sağcılık, solculuk, muhafazakârlık, liberallik, milliyetçilik gibi kavramlar anlamını yitirdi. Bakıyorsunuz kendine sol diyen bir parti var ama memur sendikacılığı, işsizlik, yoksulluk, Tuzla’da tersanelerde işçi ölümleri diyorsunuz, bir kelime söylemiyorlar. Bu nasıl solculuk?
Diğer taraftan, bakıyorsunuz, liberal biri, liberalliğin birinci şartı özgürlükken, diyor ki, üniversitede başörtüsü olmaz. E, hani sen özgürlükçüydün?
Milliyetçi desen, IMF ile anlaşmadan olmaz, reel politik öyle, ne yapalım diyor. Bakıyorsunuz, bir diğeri senden benden daha Müslüman, namazında abdestinde, sabaha kadar namaz kılıyor ama ABD ile ilişkiler, Büyük Ortadoğu Projesi, Avrupa Birliği mevzubahis olunca onlarla anlaşmadan ayakta duramayız diyor. Bu neyin muhafazakârlığı?
Özetin özeti: Kim kimden rol çalıyor? AKP mi SP’den, onlar mı ondan?..