Küresel krizin en fazla etkilediği kesimlerden biri de okumuş gençler. İşsizlikten kırılıyorlar. Evden çıkamaz hale geldiler. Moralleri çok bozuk. Bu yetmiyormuş gibi, bir darbe de iktidardan geldi.
Seçim nedeniyle bol keseden kömür ve erzak dağıtan, işadamlarının borcunu öteleyen, belediyeler aracılığıyla gençlere karşılıksız burs dağıtan AKP iktidarı, YURTKUR’dan burs alan öğrencilere haciz göndermeye çalışıyor. Hem de tek taraflı olarak. Hiç görüşmeden, dinlemeden, ödeme gücü var mı yok mu demeden...
İşte son günlerde pek çok üniversite mezununa Kredi ve Yurtlar Kurumu’ndan genel müdür adına gönderilen mektuplardan biri:
“Kurumumuzdan aldığınız öğrenim kredisi borcunuza ait taksitlerinizi zamanında ödemediğinizden borcunuzun tamamı ivedilik kazanarak 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına girmiştir.
İvedilik kazanan borcunuza ait aşağıda belirtilen toplam borç miktarının tamamını 17 Aralık 2008 tarihine kadar T.C. Ziraat Bankası’nın bütün şubelerinden adınızı ve kredi numaranızı belirterek ödemeniz gerekmektedir.
Aksi takdirde, borcunuzun tahsili için takibat evrakları ilgili Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne gönderilecektir.
Bilginizi ve gereğini rica ederim.
A. Altan Sancak (Genel Müdür adına Kredi Dairesi Başkan Y.)
Borç: 3458,71 YTL
Faiz: 1684,34 YTL
Toplam Borç: 5143,05 YTL”
Haciz baskısı
Gençlere karşı ali kıran baş kesen bir konuma gelen Milli Eğitim Bakanlığı, her şeyden öylesine bihaber ve dayatmacı ki, karşı tarafı hiç kaale almıyor. İşte bu mektubun muhataplarından birinin yazdıkları:
“Her şeyden önce bana daha önce gelmiş bir ödeme emri ve ödeme planı yok. Eğer olsaydı taksitle ödemek daha çok işime gelirdi. İkincisi, ben hâlâ öğrenciyim (Ege üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü doktora öğrencisiyim). Üçüncüsü de devlete borcu olan herkesin borcu yapılandırılırken ve ödemesi konusunda kolaylıklar sunulurken, öğrencinin almış olduğu bu krediler için böyle tehditkâr bir ödeme emri gönderilmesi de içimi acıttı!..”
Evet, bu konuda MEB ve YURTKUR’un da mutlaka söyleyeceği bir sözü olmalı. Ama öğrenciler ya da işsiz üniversite mezunları bu kurumlara bir türlü ulaşamıyor. Bir müjdeleri olursa bu köşede seve seve aracılık ederiz.
Bu arada devlet ödediği bursları elbette geri almalı ki yeni öğrencilere kaynak yaratılabilsin. Ama bunun da mantıklı bir ölçüsü olmalı. İş bulamayan ya da öğrenciliği devam edenin de ümüğü sıkılmaz ki! Siz böyle ümük sıkarsanız IMF de sizinkini sıkmaz mı!..
En fazla taraftar GS’de
Pazar akşamı, Galatasay Lisesi’nden 50 yıl önce mezun olanların madalya töreni vardı. Bu vesileyle öğrendik ki Türkiye’de taraftarı en fazla olan takım Fenerbahçe değil, Galatasaray’mış. İnan Kıraç açıkladı. Onur ödülü alan Özhan Canaydın da onayladı. Galatasaraylılar hem eğitim kurumlarıyla hem de takımlarıyla müthiş gurur duyuyor. Haksız da sayılmazlar. Her ikisi de başa oynuyor. Ne diyelim, darısı Fenerbahçe’nin başına...
Akademik sağlık personeli
Üniversiteli sağlık personelinin mağduriyetine yönelik olarak, iktidardan bir iyileştirme girişimi gelmedi. Konu, geçtiğimiz ay, bütçe görüşmeleri sırasında hem Sağlık Bakanlığı hem de MEB bütçesi görüşülürken gündeme getirildi. Ancak hiçbir düzenleme yapılmadı. Bunun üzerine, CHP İzmir Milletvekili Bülent Baratalı, geçen hafta TBMM Başkanlığı’na bir yasa önerisi verdi. Gerekçesi aynen şöyle:
“657 sayılı kanuna tabi olarak görev yapan sağlık personeli ile 2547 sayılı kanuna göre görev yapan sağlık personeli arasındaki döner sermaye katkı payı eşitsizliğinin giderilmesi ve 2547 sayılı yasaya tabi akademik personelin de aynı oranda döner sermaye katkı payı alması amaçlanmıştır.”
Bekleyip göreceğiz. Bakalım yasa önerisi iktidar tarafından ciddiye alınıp yasalaştırılacak mı!..
Özetin özeti: İktidar giderek bütün kesimlerden uzaklaşıyor diyenler galiba haklı!..