Hükümetin IMF konusunda neden bu kadar temkinli davrandığı, dünkü Genç Bakış’ta bir kez daha ortaya çıktı. Okan Üniversitesi’ndeki programda salonu dolduran öğrencilerden teki bile IMF ile anlaşmaya sıcak bakmazken, SMS anketinde de evet diyenlerin oranı sadece yüzde 3’te kaldı.
“Alın, verin, ekonomiye can verin” projesinin reklam yüzlerinin katıldığı programda, eski Merkez Bankası Başkanı Yaman Törüner, IMF konusunda çoğu zaman salonda tek başına kaldı.
Gerçek simitçi, bakkal, oyuncakçı ve çiçekçilerin de katıldığı programda, ortaya çıkan bir başka görüş ise küresel krizin teğet değil silindir gibi ezip geçtiği ve ekonomik sıkıntının hâlâ devam ettiği yönünde oldu. İşte programdan satır başları:
Yaman Törüner (Eski Merkez Bankası Başkanı, eski Devlet Bakanı) - IMF Türkiye’ye gelmek istiyor. Çünkü Türkiye dünyanın en gelişmiş 20 ekonomisinden biri oldu.
- Kapitalizm oyunu içinde kalmak istiyorsak oyunu kurallarına göre oynamalıyız. Bu kuralların içinde de IMF var.
- Eğer anlaşmazsak IMF bizden bilgi alamayacak, alamazsa başkalarına bilgi sızdıramayacak. Dolayısıyla yabancı sermaye gelmeyecek.
- Anlaşma yapmazsak bizim ekonomi programımızı kimse denetlemiyor gibi bir durum ortaya çıkacak.
- Yani beğenelim ya da beğenmeyelim anlaşsak iyi olur. Kendi yağında kavrulur, dışarı açılmazsan küçülürsün.
- Dünyadaki genel gidişe paralel olmamız, dünyanın hangi sistem dahilinde nereye gittiğine bilmemiz ve o kurallara göre hareket etmemiz lazım.
- Başbakan da IMF ile anlaşmaya sıcak bakmıyor. İstemiyorum IMF’yi dedi ama anlaşma imzalıyor. Mecbur olduğu için imzalıyor. Çünkü IMF’ye karşı olmak bir işe yaramıyor.
- Ben de bunu zamanla öğrendim. Dünya ekonomisi bu şekilde yönetiliyor ve siz uymak zorundasınız. Dünyanın dışında kalıp kendi kabuğunuza çekilemezsiniz.
- IMF bizim ülkemiz için çok başarılı bir çizgide olmadı. Ama genel olarak bakarsanız başarılı bir kurum.
- Bizim halkımız eğitimsiz. Onların dediğini yaparsan IMF’ye girmemen gerek.
- Başbakan’ın dediği doğru. Bu kriz Türkiye’ye çok fazla dokunmadı. En azından bankalarımız batmadı.
- IMF ile anlaşsınlar, istiyorlarsa gidip İslam Birliği ile de anlaşsınlar. İkisi de bir arada olur.
Meliha Okur (Ekonomi yazarı) - IMF toplantılarında çok iyi bir organizasyon sınavı verdik. Kongre Vadisi’nde her şey iyiydi.
- Birileri kendini dünyanın efendisi sanıyor. Kaynaklar sömürülüyor. Diğer yanda ise aç insanlar var.
- IMF 19 kez kapısına gidip, acı reçeteyle döndüğümüz bir yolculuktu. Dikensiz gül bahçesi değil.
- Dünya değişiyor, IMF de değişiyor. Ben eski IMF’ye karşıyım ama yeni IMF’yi dikkatle izliyorum.
- Zamanın eski solcuları şimdi IMF’siz olmaz diyor. IMF plaket versin onlara.
- Kendi görevlerini yapamayan bir ülkeyiz, birileri bizi denetlesin istiyoruz. Asıl problemimiz bu.
- “Ekonomiye can verin” kampanyasında çiçekçiyi oynadım. Simgesel bir şeydi. Bunlarla işler düzelmez tabii ama pozitif enerji yaratır.
- KOBİ’ler gidiyor. Türkiye için en önemli sinyal, en önemli alarm budur.
- Başbakan’a IMF ile anlaşmayı sorduğumda dedi ki: “ IMF de sıkıldı, biz de sıkıldık. Tez elden bu iş bitecek.”
- Ben de bundan, olumlu yönde biteceği, anlaşma yapılacağı sonucunu çıkarıyorum.
- Türkiye’nin zenginleşmesi için kayıt dışıyla mücadele etmesi ve vergiyi tabana yayması şarttır.
- En temel problem, insan kaynağının planlanamaması. Türkiye’de yüzde 30’lara dayanan oranda genç işsiz var. Bu sebeple Türkiye’nin bir numaralı sorunu istihdam.
Akın Öngör (Eski Garanti Bankası Genel Müdürü) - İmkânlarımıza göre harcama yapmıyoruz, imkânlarımızın çok üzerinde tüketiyoruz.
- Bu krizde Türkiye çok büyük darbe yedi. İşsizlik arttı. Fakat daha kötü de olabilirdi.
- Bir simit, sakız, çiçekle bu işin olamayacağını bilecek kadar ekonomi biliyoruz elbet. Ama “Ekonomiye can verin” kampanyası bir kıpırdanma çabasıydı.
- Halk olarak yaptığımız tasarruf yatırıma yetmiyor. Dolayısıyla yeni iş ve aş için dışarıdan sermayeye ihtiyaç var.
- Bu ortamdan kimse memnun olamaz. Küçüldüğümüz zaman halk kaybediyor.
- IMF’den nefret edelim, Dünya Bankası’na kızalım ama gelecek krediyle istihdam sağlanacak, Türkiye’nin büyümesi artacaksa bir daha düşünelim.
- Üretime yatırım yapalım ama üretilen malın satılabilmesi gerek. Kendi kendimize yetmiyoruz, dış dünyaya açılmamız gerek.
- En büyük problemlerimizden biri vergi. Türkiye’de doğrudan vergilendirme yok. En direkt yollardan vergi alınıyor. KDV gibi. Öncelikle bu çözülmeli.
Özetin özeti: Görünen o ki IMF, AB ve Kürt açılımı iktidarın başını ağrıtmaya devam edecek...