Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Koş vatandaş koş, kapanın elinde kalıyor. 100 lira değil, 50 lira değil, 25 liraya beğen beğen al.
Şişmanım zayıfım diye üzülme, uzunum kısayım diye dertlenme, param yok diye hiç çekinme, koş gel, bizde her keseye, her kiloya, her bedene ne ararsan var...
Çarşı pazar işporta tezgâhları bu konuda çok yaratıcı. Ellerindeki malı satmak için etkileyici slogan da üretiyorlar, cazip teklifler de sunuyorlar.
Peki ama aynı mantıkla üniversite yönetilir mi?
Üniversite deyince işin içine biraz da akıl, ilim, bilim, kalite, güven girmesi gerekmez mi?
Hiçbir üniversiteye giremezsen bile gel biz seni alırız demek, ne demek?
20 liralık hizmeti 100 liraya çıkartıp, sonra da yüzde 75 burs veriyorum demenin mantığı olur mu?
Daha mezun vermeden doktora programları açmak, aynı hocaları on yerde birden göstermek, barajı aşamayan öğrencileri bile bir şekilde alıp, bir sonraki yıl diğer fakültelere geçiş garantisi vermek üniversite kimliğine yakışır mı?
Eminim ki bu üniversite hangi üniversite diye çok merak ettiniz?
Keşke birkaç tane olsa, onlarca var ve dibe vuranların sayısı her geçen gün artıyor...
YÖK nerede?
Bankaları ve banka müşterilerini korumak için Bankacılık Yasası var. Ayrıca bir de tüm tüketiciler için Tüketici Yasası da bulunuyor.
Ve daha pek çok konuda kullanıcıları ve hizmet alıcıları koruyan, kollayan yasalar çıkarıldı.
Peki ya üniversiteleri ve öğrencileri koruyan, kollayan, onun da ötesinde kamusal meslek alanlarında kaliteyi sorgulayan kurumların olması gerekmez mi?
Örneğin önüne gelen mühendis, öğretmen, bankacı, pilot, hemşire, sanatçı, veteriner, gazeteci olabilir mi?
Hadi üniversiteye girerken hiçbir kural yok, çıkarken ya da o mesleği kamu adına gerçekleştirirken de hiçbir kural getirilmeyecek mi?
İşte cevap bekleyen sorular:
- Tıp ve hukuk için getirilen baraj puanı, diğer meslekler için niye getirilmedi?
- Gençler, yanlış yönlendirme, abartılı reklam ya da ilerisi macera olacak projelere karşı neden korunmuyor?
- Öğrenciye verildiği söylenen burslar kimin cebinden çıkıyor? Vakıfların mı, yoksa diğer öğrencilerin mi?
- Kim olursan ol, hiçbir yeri kazanamazsan da gel, kapımız herkese açık söylemi ne kadar doğru?
- Gelen herkesi alan, giren herkesi mezun eden ve tek hedefi para kazanmak olan üniversitelerden mezun olanlarla, en iyi üniversitelerden mezun olanların aynı diplomayı alıp, aynı unvana sahip olmaları ne kadar adil?
- Kalite erozyonu giderek yaygınlaştığında, yabancı ülkeler, diploma denkliği vermezse bunun sorumlusu kim olacak?..
Kalite erozyonu?
Yeni üniversitelerin açılmasına kesinlikle karşı değilim. Sayı 250’ye kadar çıkabilir. Ama bir vizyonlarının ve kalite arayışlarının olması gerekir.
Eğer onlar bu konuda duyarlı değillerse, onlara bunu hatırlatacak ve denetleyecek birilerinin olması gerekir. Ama ara ki bulasınız.
Son otuz yılda üniversite sayısı 10 kat, öğrenci sayısı da 20 kat arttı. Peki, ya öğretim üyesi sayısı? İşte o tüm bunların çok gerisinde kalıyor. Keşke üniversite kavramının içi bu kadar boşaltılmasaydı!..
Seçim niye yapılıyor?
7 Haziran’da niye sandığa gideceğiz? Milletvekili seçimi için. Peki, milletvekillerini tanıyan var mı? Ya da kentinizin, bölgenizin ilgili milletvekili adayları kaç defa size geldi, size seslendi? Peki, ya sizin için Ankara’ya gidiyorum diyeni gördünüz mü, duydunuz mu?
Pazar günü milletvekili mi seçeceğiz yoksa lider mi?
Ufak kentlerde belki kendi adaylarını tanıyanlar vardır ama ben İstanbul’da kendi adaylarımızın daha yüzünü görmedim. Sesini duymadım.
İşte bu yüzden, bu sistemle milletvekili seçme kandırmacası, bu seçimle sona ersin!..
Özetin özeti: Hemen her konuda bir kandırmacadır gidiyor, bakalım nereye kadar!..