Abbas GÜÇLÜ
YÖK tarafından projelendirilen, Dünya Bankası tarafından finanse edilen, British Council tarafından da genel organizasyonu gerçekleştirilen
"Dünya üniversitelerinin akademik ve finansal yapılanmaları" konulu proje çerçevesinde ABD ve Kanada üniversitelerinden sonra, İsrail üniversitelerini inceliyoruz. Buradan da İngiltere'ye geçeceğiz. Prof. Dr.
Atilla Sezgin başkanlığındaki heyette, üniversitelerin mali ve idari işlerinden sorumlu rektör yardımcıları ile Maliye Bakanlığı'ndan temsilciler var. Önceki gezide DPT'den de uzmanlar vardı. Anlaşılan artık üniversitelerle ilgilenmiyorlar.
İstanbul - Tel Aviv arası 1 saat 50 dakika. İsrailliler Türkiye'yi çok sevmiş olacaklar ki, Türk Hava Yolları uçak yetiştiremiyor. Pazar günü peşpeşe 4 uçak kalktı.
Yolculuğumuza, isterseniz, Atatürk Havalimanı'nın rezilliğiyle başlayalım. Türkiye'yi çağ atlatmaya hazırlananlar, işe, önce buradan başlasalar çok iyi olacak.
Yıllardır, unuttuğumuz kuyrukları, önce loto bayileri önünde görür gibi olduk. Ama gerçeğini, pazar günü havaalanında fazlasıyla yaşadık. Önce giriş kapısında dakikalarca, ardından bilet okeyletmek için THY önünde saatlerce, sonra pasaport kontrolde dakikalarca ve binerken yine dakikalarca...
İsrail'deki ilk günümüz, pek çok dine, peygambere ev sahipliği yapan
"kutsal şehir" Kudüs'te geçti. Eski Kudüs, Kanuni'nin yaptırdığı surların içinde kalıyor. Muhteşem bir kale. Bizim boğazdaki surlar ve Kapalıçarşı buradakilerin yanında müştemilat kalır. Kanuni'nin böylesine muhteşem bir kaleyi, çarşıları neden İstanbul'a, Anadolu'ya değil de Kudüs'e yaptırdığı üzerine epeyce kafa yorduk. Ama içinden çıkamadık.
Yeni Kudüs ise adeta yeniden inşa ediliyor. Müslümanlar, kentin dökülen mahallelerinde oturuyor. Başkentlerini Tel Aviv'den Kudüs'e taşımaları ve devletin burada konuşlanması, Filistinlilere,
"hiç heveslenmeyin buranın hepsi bizim" mesajını veriyor.
İsrail değişik bir ülke. Cuma tatil yapıp, pazar günü çalışıyorlar. Balkonlarından çamaşır sarkıyor. Her yer asker kaynıyor. O da yetmiyor, 18 - 20 yaşındaki sivil gençlerin elinde her an patlamaya hazır otomatik silahlar var. Müslüman çocuk ve gençler ise, geceyarılarına kadar sokak aralarında oyun oynarcasına koşturup duruyorlar. Yüzlerdeki gerginlik, tedirginlik bize de yansımadı dersek yalan olur. En garibime giden de, bizdeki Aczimendiler gibi siyahlara bürünmüş silindir şapkalı "hassidim"ler oldu. Çalışmıyor, askere gitmiyor, kendi cemaatleri dışındakilerle evlenmiyorlarmış. Yaptıkları tek şey, saatlerce sallana sallana dua etmek. Her ne kadar "sempatiyle bakmıyoruz" deseler de korundukları her haliyle belli oluyor.
Kutsal mekanlar iç içe. Bir yanda Yahudilerin ağlama duvarı, hemen yanı başında Hz. Ömer ve Mescidi El Aksa Camii. Biraz ileride de Hz. İsa'nın çarmıha gerildiği kilise...
5.6 milyon nüfuslu İsrail'de bizdekinden fazla araştırmacı, bilim adamı var. Çölü, vahaya bu araştırmacılar sayesinde dönüştürmüşler. İlim, bilim ve üniversiteler de yarına...
Yazara EmailKUDÜS