Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İstanbul ve Gazi üniversiteleri başta olmak üzere, pek çok üniversitemiz parçalanıyor.

Gerekçesi de fazla büyümeleri.

Çare bu diye, 20 milyonluk İstanbul’u da mı böleceğiz?

İstanbul Üniversitesi’nin çok büyüdüğü ve artık yönetilemez hale geldiği kesin.

Peki ama bu hale kim getirdi?

Bölmek isteyenler değil mi?

Daha da önemlisi, tek çare, bölmek mi?

İşte bu noktada, alelacele alınacak bir karar, ileride büyük pişmanlıklar yaratabilir!

Hatadan dönmek de bir erdemdir ve zararın neresinden dönülse kârdır!

İşte çözüm!

Haberin Devamı

İstanbul Üniversitesi, 250 bini aşan öğrenci sayısıyla yola devamda zorlanıyorsa, yapılacak olan, ana yapıyı bozmadan, obezlikten kurtulmasına olanak sağlamak olmalıdır.

Nasıl mı? İşte birkaç öneri:

- Öğrencinin yarısı uzaktan öğretim öğrencileri. Yani, hem öğrenci sayısını ikiye katlıyor hem de ana yapı olmadan, bu sistemin yürümesi imkânsız. Bu yüzden, bu yapının dışına itmeden İÜ2 adıyla özerk bir yapıya kavuşturulabilir.

- Meslek yüksekokulları sadece İÜ içinde değil, tüm üniversitelerde üvey evlat muamelesi görüyor. Pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de MYO’lar kendi içlerinde, özerk hale getirilebilir. Böylece hem daha güçlenirler. İÜ’deki MYO’lar da İÜ3 adıyla yollarına devam edebilirler.

- Keyfi bir şekilde yapılan kontenjan artışlarına son verilerek, gerçek sayılara inildiğinde obezliği besleyen unsurlar, zaten ortadan kalkacaktır.

- İstanbul Üniversitesi gibi köklü üniversiteler dünyanın her yerinde araştırma üniversiteleri olarak ön lisans, lisans, açık ve uzaktan eğitimle değil, yüksek lisans ve doktoraya yönelerek, yükseköğretime, bilim ve teknolojiye, dolayısıyla da ülkeye güç katarlar. İşte bu nedenle, İÜ’nün öğrenci profili değiştiğinde, 30 binli rakamlara inmesi işten bile değil!

Yanlış tespitler!

- Üniversiteler daha önce de bölündüler, çok sayıda üniversite böyle kuruldu söylemi doğru değil. Gazeteciliğe başladığımda 19 üniversite vardı, şimdi 200’ü aştı. Yani neredeyse yüzde 90’ının kuruluşuna şahitlik ettim. Hacettepe, Ankara Üniversitesi bölünerek; Gaziantep, ODTÜ bölünerek; Sakarya, İTÜ bölünerek kurulmadı! Onların gözetiminde, onların koruyuculuğunda, onların öncülüğünde kuruldular. Anadolu, İnönü, Selçuk, KTÜ gibi pek çok köklü üniversite de yine aynı şekilde, pek çok üniversitenin kurulmasına öncülük etti.

Haberin Devamı

Bölünerek kurulma ile yavrulayarak kurma birbirinden çok farklı kavramlar!

- Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi’ni İÜ’den ayırdığınızda, nehri besleyen su yataklarını da kurutmuş olursunuz. Dolayısıyla, bir süre sonra nehri de kurutursunuz. Yani bölünme doğru bir yöntem değildir. Üniversite sayısı 50’yi aşan İstanbul’da, kesinlikle yeni üniversitelere ihtiyaç yokken, ille de yeni üniversiteler gerekiyorsa, bunun yolu mevcut üniversiteleri parçalamak değil, ihtiyaç duyulan alanlarda, mevcut üniversitelerin öncülüğünde, tematik üniversitelerin kurulmasıdır.

- Eskiyi ne kadar parlatırsanız parlatın, ne kadar değiştirmeye kalkarsanız kalkın, eski eskidir! Genetik kodlarına işlemiş gelenekleri vardır ve bunu değiştirmeniz mümkün değildir. Ve başta Cerrahpaşa olmak üzere bölünmek istenen tüm fakültelerin genetik kodları İÜ’lüdür. Onu bir başka üniversite yapamazsınız. Yapsanız da onlara iyilik etmiş olmazsınız!

Haberin Devamı

- Üniversiteler de şarap gibidir. Yıllandıkça değer kazanır. Teknolojide olduğu gibi en yenisi en iyisi değildir mantığıyla, yeni bir üniversiteye dönüştürdüğünüzde yani kilometreyi sıfırladığınızda, ona iyilik yapmış olmazsınız!

- İÜ İktisat bir gelenektir, bir ekoldür, bir başyapıttır. Onu alıp, Beyazıt’tan çıkardığınızda, köklerinden kopartmış olursunuz. Ve o, bunu hiç hak etmiyor!

Bu konuda yazılacak daha pek çok anekdot ve pek çok öngörü var. Ve bütün bunlar konuşulup, tartışılmadan, alelacele bir karar alınmak isteniyor.

Hem de birkaç ay sonra pek çoğu milletvekili olmayacak kişiler tarafından.

Eğer demokrasiye inanıyorsak, bu görevi yeni parlamentoya bırakmalıyız. En azından, uzun uzadıya düşünecekleri bir zamanları olur.

Özetin özeti: Mademki daha çok demokrasi sözü veriyoruz, o halde ben yaptım oldu dayatmasının demokrasilerde yeri yoktur!