Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İstanbul Üniversitesi’nde bugün rektörlük seçimi var. 13 aday yarışacak. İçlerinden biri de rektör olacak. Muhtemelen de en çok oy alan. Peki şu an için öne çıkan bir isim var mı? Evet demek çok zor. Çünkü en az üç dört aday başa baş gidiyor. Önceki seçimlerde olduğu gibi açık ara fark atan hâlâ yok gibi.
İÜ’deki bugünkü seçim, yerel seçim öncesinde çok önemli bir süreç olacak. Oylar yine parçalanacak mı? Yoksa belli isimler üzerinde yoğunlaşacak mı? Adayların yapamadığını öğretim üyeleri yapabilecek mi?..
Üniversitelerde rektörlük için seçim kararı alındığında YÖK Başkanı Doğramacı’ydı. “Böyle saçmalık olmaz“ deyip istifa etti. Ardından, Mehmet Sağlam, Kemal Gürüz, Erdoğan Teziç ve şimdi de Yusuf Ziya Özcan geldi. Eminim ki hepsi de Doğramacı gibi seçimlere sıcak bakmıyor. En azından bu haliyle olana. Çünkü yüzde 20-25 ile rektör seçilmek mümkün. Muhtemelen bugünkü seçimden de böyle bir tablo ortaya çıkacak. Tabii eğer öğretim üyeleri sandık başına gittiklerinde vicdan muhasebesi yapıp güçlü bir rektöre sahip çıkmak isterlerse iş değişir. Değişmeli de.
Yüzde 75-80’nin oy vermediği bir aday, rektörlük koltuğuna oturursa ne olur? Bunun çok örneklerini gördük. Koltuğuna eğreti oturuyor. Hiçbir şey yapamıyor. Kendini güçlü hissedemiyor.
İşte bu yüzden iki turlu seçimin, yani en çok oy alan iki adayın yeniden yarışmasının kaçınılmazlığı sürekli dile getirildi. Ama bir türlü değişmedi. Tıpkı seçim yasası gibi.
İşte bugün, İstanbul Üniversitesi öğretim üyelerinden, tam da yerel seçim öncesinde, ders verir gibi tavır bekliyoruz. Meclis’in ve siyasilerin yapamadığını, yani yasallaştıramadığı doğruları, kendileri hayata geçirebilirler.
Eğer oylarını parçalamayıp o koltuğu en iyi dolduracağına inandıkları adaya yönlendirirlerse, bu hareketleri, hem siyasilere hem de seçmenlere çok önemli bir yol gösterici olacaktır.
Bu konuda YÖK’ün de, Çankaya’nın da tavrının sandıktan çıkacak isimden yana olduğunu özellikle hatırlatmak isteriz. Üç beş oyluk farklar elbette önemsiz ama onlarca, yüzlerce fark yiyen bir adayın manipülasyon peşinde koşmasının kimseye bir yarar getirmeyeceğini artık herkes görmelidir.
İstanbul Üniversitesi, her ne kadar duygusal olarak karşı çıkanlar olsa da, pek çok açıdan dibe vurdu. Öğretim üyelerinin çoğu vakıf üniversitelerine gitti. Bütçesi ve döner sermayesi kırpıldıkça kırpıldı. Kampuslar, sosyal tesisler, laboratuvarlar eskidikçe eskidi...
Şu anda herkesten çok onların morale ihtiyacı var. Ve bunun ilacı da kendi ellerinde.
Yeni seçilecek rektöre şimdiden başarılar diliyoruz. Çünkü kendisini çok yoğun bir iş temposu bekliyor...

Öğrenci borçları
Üniversite mezunlarına kredi borçlarını ödemeleri için tanınan süre yarın sona eriyor. Ankara’dan hâlâ bir açıklama yok. Bu konuda YURTKUR ve MEB’den umudu kestik. Çünkü olayı bu noktaya getiren zaten kendileri.
Birilerinin bu durumu mutlaka Başbakan Erdoğan’a iletmesi gerekiyor. Haberdar olursa eminim ki gereğini yerine getirecektir.
Yıllar önceydi, Başbakanlık’ta Ecevit ile Genç Bakış programı yapıyorduk. Söz döndü dolaştı öğrenci kredilerine geldi. Ecevit duyduğunda şaşırdı. “Hepsi bu kadar mı?” dedi.
Yayın sonrasında ise durumu ayrıntılarıyla anlatınca kredi miktarı o gece iki katına çıktı. Tıpkı atanacak öğretmen sayıları gibi...
Başbakanlık koltuğunda kim oturursa otursun, her zaman için gençlere, öğrencilere ve eğitime sıcak baktılar. Bütün sorun, çevresindekilerde, özellikle de Milli Eğitim ya da Maliye bakanlarında. Olayı yokuşa süren hep onlar. Eminim bu kez de aynen öyle.
Özetin özeti: İstanbul Üniversitesi öğretim üyelerinin rektörlük yarışında, hükümetin de öğrenci borçları konusunda en doğru kararı vermelerini diliyor ve bekliyoruz...