İki gündür İzmir'deydim. Dokuz Eylül ve yeni kurulan Ekonomi Üniversitesi'nin konuğuydum. Yöneticiler, öğretim üyeleri ve öğrencilerle bol bol sohbet ettik.
Ege ve Yüksek Teknoloji Enstitüsü ile birlikte İzmir'deki üniversite sayısı 4'e çıktı. Öğrenci sayısı da hızla 100 bine yaklaşıyor. Aslında İzmir en az 5, 6 üniversiteyi daha rahatlıkla kaldırır. 5'i devlet, 5'i de özel 10 üniversite ve 150 bin öğrenci, İzmir'in bozulan çehresi ve ekonomisine yeni bir soluk aldırabilir.
Batılı anlamda bir üniversite kenti olmanın değişik koşulları var. Sosyo kültürel altyapısından doğal konumuna, ekonomisinden ulaşımına kadar hemen her şey çok önemli. İşte bu kriterlere bakıldığında İzmir üniversite kenti olmaya çok elverişli ama 20'yi aşkın özel üniversiteler içerisinde ancak en sonuncusu oraya açılabildi...
Dokuz Eylül Üniversitesi yıllardır farklı bir eğitim anlayışının peşinde. Aktif eğitime önce şu andaki rektörün dekanlığını yaptığı tıp fakültesinde başlandı. Ardından hukuk, ilahiyat ve fen edebiyat fakülteleri bu kervana katıldı.
Sistemin adı aktif eğitim. Ezberci, dayatmacı klasik eğitimden çok farklı. Not baskısı, koca koca sınıflar, hoca diktatörlüğü, dersler, devamsızlık ortadan kalkmış. Öğrenci not için değil öğrenmek için büyük bir gayretin içerisinde.
Sistemin özü şu: Öğrenci ve müfredat programları, bir bütün olarak ele alınmış. Öğrencilere verilmek istenenler ayrı ayrı değil, birkaç ders iç içe veriliyor. Sınıf yok. Her iki ayda bir değişen 8 kişilik öğrenci grupları ve bir de eğitim yönlendiricisi var.
Öğrenciler saatlerce süren oturumlarda, eğitim yöneticisinin hazırladığı senaryo çerçevesinde konuşarak, tartışarak, farklı kaynaklardan yararlanarak doğruyu bulmaya çalışıyor.
Böylece sadece bilgiyi öğrenmekle kalmıyor, sorun çözme, yaratıcılık, ekip ruhu ve üretkenliğin yanı sıra muhakeme güçlerini de geliştiriyorlar.
Sistemi uygulayan hocalar da öğrenciler de müthiş mutlu. Her ne kadar hemen hepsi Rektör Emin Alıcı'nın birer kopyası haline gelseler de gelecekten çok umutlular. Böylesine mutlu ve yaptığı işi böylesine seven öğrenci ve öğretim üyeleri görmeyeli o kadar çok olmuştu ki...
İzmir Ticaret Odası'nın gayretleriyle açılan Ekonomi Üniversitesi, birkaç ay içerisinde harikalar yaratmış. Sadece yoktan var ettikleri gösterişli öğretim binasıyla yetinmemişler. Öğretim kadrosunu da yine gıpta edilecek bir konuma getirmişler.
Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş ve arkadaşları gibi Rektör Atilla Sezgin ve öğretim kadrosu da yeni bir bilim yuvası yaratmanın heyecanı içindeler. Kararlılar. Hem de çok. En geç beş yıl içerisinde Türkiye'nin en iyi 5 üniversitesinden biri olmayı hedefliyorlar. İddiaya girdik. Ben ilk 10'a girmelerine razıyım. O bile müthiş bir başarı olur.
Öğrencilerle, Ticaret Odası'nın diğer yöneticileriyle de uzun uzun sohbetler yaptık. İşadamları artık üniversite devletin işi o yapsın anlayışında değil. Sadece paralarıyla değil kafaları ve yürekleriyle de bu işe gönül vermişler. Bu açıdan İzmirli işadamlarını kutlamak gerekir.
Öğrenciler de, arada hala ne yaptığını farkında olmayanlar bulunsa da büyük çoğunluk kalite peşinde. İzmir Ekonomi Üniversitesi, sanırım sadece İzmir'de yükseköğretim çıtasını yükseltmekle kalmayacak öğrenci kalitesi ve aktiviteleriyle de parmakla gösterilen kurumlardan biri olacaktır.
Özetin özeti: Eğitime soğuk oldukları için İzmir'den hep hüzünlü dönerdim. Ama dün aklım orada kaldı.